Üretimin hazzını yaşıyorum

Geçmiş dönem BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı ve iş insanı Ergun Hadi Türkay, evinin çatısına yerleştirdiği güneş panelleri ile kendi elektriğini üretiyor. Bu sayede temiz enerji elde ediyor, önemli oranda tasarruf sağlıyor, cari açığın yükselmesine bir nebze de olsa engel oluyor. Evinde yenilenebilir enerji kullanmanın hazzını yaşadığını söyleyen Türkay, Bursa’da önümüzdeki 10 yıl içinde de 1.000 MW güneş kurulumu sağlamayı hedeflediğini ekledi.

Haberin Devamı

 

Üretimin hazzını yaşıyorum

Son yıllarda çevreye saygılı ve ekonomik olarak daha makul olan yenilenebilir enerjiye talep artıyor. İşletmelerin yanı sıra bireysel olarak talep edenler de oluyor. Bireysel kullanıcılara örnek olarak iş dünyasından geçtiğimiz dönem BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ergun Hadi Türkay’ı verebiliriz. Evinin çatısına kurduğu güneş panelleri sayesinde tüketeceği elektriği üretiyor. Yaptığımız görüşmede Türkay’ın evinde gerçekleştirdiği bu girişimi ve genel olarak yenilenebilir enerjiye bakışını konuştuk.

GERİ DÖNÜŞÜNÜ DÜŞÜNMEDİM

Enerji yatırımlarının uzun vadeli olduğunu hatırlatan Türkay, bunu genelde 5 ile 12 senede geri ödemesi olan yatırımlar olarak tanımladı. Yatırımın ticari anlamda geri dönüşünün çok önemli olduğuna dikkat çeken Türkay, “Ama kendi evinizden bahsettiğinizde burada daha çok işin maneviyatı devreye giriyor. Ben kendi evime yaptırırken, hiç geri dönüşünü düşünmedim” dedi.

Haberin Devamı

HERKESE ÖVÜNEREK ANLATIYORUM

Üretimin hazzını yaşıyorum

Evine yaptırdığı güneş panellerinde ticari yaklaşımdan ziyade farklı hassasiyetinin olduğunu belirten Türkay, kullandığı enerjiye döviz ödememesinin ve çevrenin kirlenmemesinin kendisini mutlu ettiğini söyledi. Elde ettiği enerjiyle bir haneye daha enerji ürettiğini anlatan Türkay, kurduğu enerji panelleriyle ilgili şu bilgileri verdi:
“Ben yaptığımda geri dönüşü 8 sene idi. Şimdi elektrik zamları ile 3,5 seneye düştü. Eve gelen herkese övünerek, ‘Biz çevreyi kirletmiyoruz, cari açığa katkıda bulunmuyoruz’ diye anlatıyorum. Bunun bana verdiği haz çok büyük. Şimdi ısınmayı da ısı pompasına çevirip, doğalgaz kullanımını da sonlandıracağız.”

10-15 GÜNDE KURULUYOR

Uygulamada uzun süren bir bürokratik süreç olduğunu belirten Türkay, izinler alındıktan sonra en fazla 10-15 gün içinde kurulumun yapılabildiğini söyledi. Kurulumun ardından elektrik ödemelerinin 10’da bire düştüğünü anlatan Türkay, “Tabii bu sizin kurduğunuz kapasite ile doğrudan alakalı. Güneye bakan çatı yüzeyinin büyüklüğü önemli. Tabii çatınızın statiksel kuvveti de” diye konuştu.
BAKIM GEREKTİRMİYOR
Kurulumun ardından herhangi bir bakım gerekmediğini söyleyen Türkay, “Doğal olarak süreç ilerliyor. Sadece sisteme konan invertöre 10-15 sene gibi süre içinde değişim gerekiyormuş. O da ilk yatırım maliyetinin yüzde 2-3’ü oranında. Bütçenizde delik açacak bir rakam değil” dedi.

Haberin Devamı

İŞ İNSANLARI GÖZ ARDI EDİYOR

Hayal ve hedefinden de bahseden Türkay, Bursa’da önümüzdeki 10 yıl içinde 1.000 MW güneş kurulumu sağlamayı istediğini söyledi. Özellikle sanayi çatılarını iş insanlarının göz ardı ettiğini belirten Türkay, “Sonuçta kısa bir süre içinde bedava elektrik kullanacaksınız. Tüketiciye, ‘Biz yeşil enerji kullanıyoruz, çevreyi kirletmiyoruz’ diyeceksiniz. Bunun yanı sıra çok yakın gelecekte Avrupa’ya ihracat yapanlar, yeşil enerji kullanmıyorsa, yüksek karbon vergileri ödemek zorunda kalacak. Hatta belki de ürününü hiç satamayacak” uyarısında bulundu.

AVRUPA’YA YETECEK KADAR POTANSİYEL VAR

Yenilenebilir enerji deyince akla gelen en önemli 5 kaynağın güneş, rüzgar, biyogaz, termal ve hidroelektrik olduğunu söyleyen Türkay, bunlara denizdeki dalgaların eklenebileceğini kaydetti. Kaynakları sırası ile ele alan Türkay, “Pek dillendirilmiyor ama yurdumuzdaki güneş enerjisinin potansiyeli tüm Avrupa’ya yetecek kadar. Tabii dağ, tepe her tarafı panellerle kaplarsak. Ama elimizdeki imkanın önemini vurgulamak için ortaya koydum. ‘Doğalgaz bulduk’ diyorlar ya, bulmaya gerek yok. Halihazırda her gün var. Kaldı ki doğalgaz çevreyi ciddi şekilde kirletiyor. Kömür kadar olmasa da onun belli kısmı kadar” dedi.

Haberin Devamı

YATIRIMCININ ÖNÜNÜ AÇMALI

Böyle bir gücümüzün olduğunu ancak enerjiye çeviremediğimizi ifade eden Türkay, bürokratik engelin çok fazla olduğunu dile getirdi. İhale, açık eksiltme gibi sayılabilecek birçok unsur olduğuna dikkat çeken Türkay, “Karar vericilerin bir an evvel ön alıp, bu potansiyeli devreye girmelerini sağlamak için yatırımcının önünü açmalı” diye konuştu.

UZUN SÜREÇ İLGİLİLERİ SOĞUTUYOR

Kendi evinin çatısı müsait olmasına rağmen 11 ay boyunca bir sürü bürokratik engelle uğraştığını anlatan Türkay, “Ruhsatı aldıktan sonra yapımı sadece 10 gün sürdü. Yani doğalgaz gibi çıkarmak ayrı maliyet, ulaştırmak ayrı maliyet. Bu prosedür hızlandırılmalı. Uzun süreç ilgilenenleri soğutuyor. Sonuçta zorunlu olan bir konu değil. Bir de kişinin zaten kendi işi var. Onun yanında bununla pek uğraşmak istemiyor” dedi.
Almanya’da evin çatısı güneye bakıyorsa o evin daha pahalıya satıldığını belirten Türkay, çünkü çatıya güneş paneli yerleştirebilme imkanı bulunduğunu kaydetti. Türkay, aynı zamanda belediyelerin ve yeni binaların çatılarının güneye bakacak şekilde planlamasının şart koşulduğunu da ekledi.

Haberin Devamı

BURSA’DAKİ 1 MİLYON HANENİN İHTİYACINA YETER

Evlerin yanı sıra sanayi binalarının çatılarına da dikkat çeken Türkay, “Bursa’daki potansiyel en azından 700- 800 MW. Bu da 1 milyon hanenin ihtiyacı. Güneş veya rüzgardan bahsedilince hemen öne sürülen, ‘Her zaman güneş yok, rüzgar yok’. Depolama teknolojileri ile ilgili bir sürü çözüm var ve gelişmiş ülkelerde üniversiteler veya sanayi kuruluşları neredeyse her hafta yeni bir çözümle geliyorlar” dedi.
Çok yakın gelecekte ticari birkaç modelin öne çıkacağını dile getiren Türkay “Gönül isterdi ki yerli elektrikli araç yapacağımıza, pil ve enerji depolama ile ilgili yatırım yapsaydık. Çok daha ticari olurdu. Hem de otomotiv sanayinin üstüne bir de enerji depolama üretim alt yapımız ile rekabette olurduk” diye konuştu.

Haberin Devamı

5 YIL SONRA ELEKTRİK BEDAVA

Üzerinde durulması gereken bir konunun daha bulunduğunu belirten Türkay, “Güneşe yatırım yaptınız ve diyelim tesis 5 senede kendini ödedi. Panel üreticileri 25 sene üretimi, her sene yüzde 1 üretim kaybı ile garanti ediyor. Almanya’da 32 senedir çalışan ve üreten tesisler var. Güzel olanı 5 sene sonrasında size elektrik bedava. Çünkü güneş bedava. Doğalgaz, kömür, petrol gibi devamlı yakıta para vermiyorsunuz. Bu çok önemli bir faktör. Tabii ki bunlara döviz ödeyip, ithal ediyorsunuz. Güneş bizim ve döviz gerektirmiyor” dedi.

TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK BAŞARI

Rüzgarda 10.000 MW kurulu gücün geçildiğini söyleyen Türkay, bu durumun Türkiye için büyük bir başarı olduğunu kaydetti. Rüzgar verimliliği yüksek olan, yani yatırım yapmaya değecek güneş kadar potansiyelin olmadığını ifade eden Türkay, “Bir de rüzgarın güneşe göre bazı dezavantajları var. Neredeyse tesisin büyük kısmı ithal ve tesisin kurulumu çok özel ekipmanlar gerektiriyor. Vinç, nakliye araçları ve büyük güçte santraller. Daha büyük, daha pahalı ekipmanlar gerekiyor. Kurulum sonrası da devamlı pahalı bakım gerektiriyor. Bunları da tirbünleri aldığınız yabancı firmalar yapıyor. Neredeyse 7- 8 sene içinde tirbünü tekrar yeniden alıyorsunuz. Sahada da 24 saat ekip tutuyorsunuz. Güneşte oynayan hiçbir parça olmadığı için ne bakım gerektiriyor, ne de eleman... Bir kere kuruyorsunuz, senelerce size hizmet veriyor” diye konuştu.

ÇOK BÜYÜK BİR POTANSİYEL VAR

Biyogazda yakarak enerjiye çevirmenin hava kirliliğine sebep olduğunu anlatan Türkay, kendisinin organik atıkların evsel, tarım, hayvan gübreleri gibi fermantasyon yolu ile enerji üretilmesini kast ettiğini belirtti. Bunun Türkiye için çok büyük bir potansiyel olduğuna dikkat çeken Türkay, “Çünkü bu kazan- kazan değil, daha da çok kazananı olan bir süreç. Köylü beslediği hayvanların gübresini değerlendiriyor. Artı bir gelir elde ediyor, böylece çiftçi kırsalda kalıyor. Şehre göç önleniyor. Daha evvel sağa sola atılıp, ciddi çevre kirliliğine yol açan durum sonlandırılıyor. Ülkenin enerji açığına katkı oluyor. Bir sonuncusu da nihai ürün, yani içinden enerjisi alındıktan sonra kalan kısım yüzde 100 organik gübre. Biz, suni gübreyi ithal hammadde ile üretip, döviz harcayıp, cari açığa yol açıyoruz. Sonuçta bir de suni gübre, çevre kirliliğine sebep oluyor. Halbuki organik gübre tam da toprağın ihtiyacı olduğu gerçek organik maddeleri içeriyor. Ürünler de çok daha lezzetli oluyor. Maalesef ülkemizde bu konu da Tarım Bakanlığı tarafından gerekli düzenlemeler yapılmadı, çiftçimiz eğitilmedi. Belki de suni gübre gibi sübvanse edilmesi ve kuvvetli suni gübre lobisi bu sektörün gelişmesini engelliyor” dedi.
Termal enerjiye de değinen Türkay, Türkiye’deki potansiyelin güneş ve rüzgar gibi fazla olmadığını belirterek, çoğunun da değerlendirilmediğini sözlerine ekledi.

Yazarın Tüm Yazıları