Paylaş
Bursa’nın en önemli sanayi kentlerinden birisi olduğunu vurgulayan Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi Başkanı Murat İlkme, Türkiye’nin ilk planlı OSB’sinin 1962 yılında Bursa’da kurulduğunu hatırlattı. Bu süreçten sonra ülke genelinde yaşananlara paralel olarak kontrolsüz bir sanayileşme yaşandığını ifade eden İlkme, “Kontrolsüz sanayileşmenin getirdiği hızlı nüfus artışı, hızlı nüfus artışının yarattığı kaçak yapılaşma sorunu aslında kentimizin günümüzde yaşadığı sorunların temellerinden birisini oluşturmaktadır. Bu hızlı gelişen sürece planlarla zamanında ve etkin cevap verilememiş, planlar genel olarak yapılaşmanın arkasından gelmiştir” diye konuştu.
KENTE GİRMEK İÇİN SANAYİDEN GEÇİYORSUNUZ
Sanayi alanlarının genel olarak incelendiğinde belirli bir sanayicinin bir araya gelerek belli bir bölgeye yatırım yapması ile sanayi bölgelerinin oluştuğunun aktaran İlkme, yani sanayi bölgelerinin plan kararları ile değil, tamamıyla yatırımcı kararları ile oluştuğunu kaydetti. Sanayicinin yer seçiminde ise ana etmenin ulaşım olduğunu söyleyen İlkme, “Bu sebeple genel olarak ana yol üzerleri tercih edilmiştir. Günümüzde bunun yarattığı sonuç; kentimize doğusundan, batısından, kuzeyinden neresinden girerseniz girin sanayiden kente girip, sanayiden kentten çıkmaktasınız” dedi.
BENDE DE BİR SANAYİ BÖLGESİ OLSUN
Bursa’nın sanayileşmesini diğer kentlerden ayıran diğer bir özelliğin ise 2009 yılında kapatılan belde belediyelerinin kararları ile olduğunu ifade eden İlkme, “Her belde belediyesi ‘bende de bir sanayi olsun’ isteği ile hareket ederek, sanayi alanları oluşturmuşlardır. Özellikle kentin güneybatısında Çalı Sanayi, Kayapa Sanayi, Hasanağa Sanayi, Akçalar Sanayi Bölgeleri oluşmuş ardından birçoğu ıslah OSB olarak OSB statüsüne geçmiştir” diye konuştu.
DÜZENLİ SANAYİDEN SÖZ EDEMEYİZ
Diğer bir sorunun ise sanayilerin genel doluluk oranının yüksek olması ve boş parsellerin yatırım aracı olarak görülerek, yüksek fiyatlar istenmesi olduğuna işaret eden İlkme, “Sanayici yatırıma ayırdığı bütçenin büyük bölümü arsa maliyetine ayırmak zorunda olduğundan bu yatırımdan vazgeçip, arsa maliyetinin düşük olduğu yeri alıp, kaçak veya plan değişikliği ile burayı sanayiye çevirmeyi tercih etmektedir. Kentimizde şu an faal durumda olan 17 adet OSB bulunmaktadır. Ancak gerek alansal büyüklük, gerekse nitelik ve nicelik açısından düzenli bir sanayileşmeden söz etmek mümkün değildir” dedi.
KENT KİMLİĞİ BELİRLENMELİ
Bursa’ya ‘Yeni sanayi ve sanayi yatırımı gelmesin’ demenin eşyanın tabiatına aykırı olacağını savunan İlkme, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyada artık ülkeler değil, kentler yarışır durumdadır. Bursa’yı yarışan, marka kent haline getirmek hepimizin ortak hedefi olmalıdır. Burada öne çıkan kentsel kimliğin belirlenmesi ve mekana yansımalarının plan kararları ile sağlanmasıdır. Bugüne kadar sanayileşme için tarımdan vazgeçilmiş, turizm geri plana atılmış... Yani bu sektörler birbirinin muadili görülmüş. Aslında tek kimlikli kentler sektörel krizlerden çok etkilenmektedir. Bu sebeple bu sektörleri birbirinin alternatifi olarak görmekten vazgeçip birbiri ile entegrasyonunu sağlamamız gereklidir. Yani biz, sanayi için tarımdan vazgeçmemeli, bu ikisini ‘nasıl birlikte geliştiririz’in kararlarını üretmeliyiz.”
MEKANSAL YANSIMALAR KURGULANMALI
Bu kapsamda şu an Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen 2050 yılı hedefli 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı çalışmalarının büyük bir avantaj olduğunu söyleyen İlkme, “Tüm paydaşlar bir araya gelip, bu yönde stratejileri üst ölçekli, kentin anayasası kabul edilen planlardan başlayarak, alt ölçekli planlara kadar üretmeli, mekansal yansımalarını kurgulamalıyız. Şimdi bir taraftan 2050 yılını planlarken, ‘Bir taraftan kent içinde kalan sanayinin aynı yerinde kalsın’ demek çok doğru bir yaklaşım değil. Gerekli analiz çalışmaları ile uygun yerler tespit edilerek, sanayinin desantrilize edilmesi gereklidir. Bu hedef zaten 1998 yılında yapılan 1/100 bin ölçekli planında hedefleri arasındadır” dedi.
YETERLİ ÇALIŞMA YAPILMADI
İfadelerinde 1998 yılındaki plana da atıfta bulunan İlkme, sözlerini şöyle sürdürdü: “
•Metropoliten alanda, boş sanayi alanlarında sanayinin ileri teknolojiye yönelmesi teşvik edilecek, sanayi ve yerleşimlerin merkezden desantralizyonunu sağlamaya ilişkin kararlar yeni merkezler oluşturularak, desteklenecektir.
•Sanayi bölgeleri, planın koruma ilke kararlarını desteklemek amacıyla tarımsal toprak niteliğinin düşük olduğu alanlarda özellikle organize sanayi bölgesi veya ihtisaslaşmış sanayi bölgesi şeklinde geliştirilecektir.
•Kirletici sanayiyi kontrol altına almak amacıyla; ilgili kurum ve kuruluşların görüşü doğrultusunda ve doğal eşikler dikkate alınarak, özel sanayi bölgelerinin (ihtisaslaşmış sanayi bölgesi) ayrılması, kontrol mekanizmalarının ve çevresel önlemlerin ayrıntılı olarak belirlenmesi sağlanacaktır.
•Organize sanayi bölgelerini destekleyecek küçük ve orta ölçekli sanayi bölgelerinin oluşturulması sağlanacaktır.
gibi hedefler belirlenmiş ve ‘Bu planla önerilen ve daha önceden kararı alınmış sanayi alanlarında ne tür sanayilerin yer alacağı ile ilgili bu plan karar ve uygulama hükümleri doğrultusunda Valiliğin Koordinasyonunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca İl Sanayi Ana Planı yapılacaktır’ şartı konulmuştur. Ancak daha sonraki yıllarda bu yönlerde yeterli çalışma yapılmamıştır.
YER SEÇİMİ BİLİMSEL VERİLERLE OLMALI
Burada önemli olan yer seçiminin yatırımcı kararları ile değil, bilimsel verilerle yapılmasıdır. Yer seçimi, ardından ulaşım bağlantıları, altyapı, yaşam alanları vs birlikte kurgulanmalıdır. Yani insanları kentin bir başından bir başına taşımak yerine çalışan nüfusun ihtiyacı olan barınma alanlarının da birlikte kurgulanması gereklidir. Bunu yaparken de başta hizmet ve turizm desteklenerek, kent merkezinin de boşalması engellenmeli, buralarda bu sektörler ile ayakta kalması sağlanmalıdır.”
UZUN ZAMAN ALACAK BİR SÜREÇ
Sanayinin desantralizasyonunun hemen olabilecek bir durum olmadığının altını çizen İlkme, uzun zaman alacak, gerekirse parsel parsel, fabrika fabrika kurgulanması gereken bir süreç olduğunu vurguladı. İlkme, bu sebeple 2050 yılı gibi plan hedef yılıyla paralel bir çalışma yürütülmesini kaydetti.
ÇATALTEPE ÖRNEĞİ
Plan kararları ile bütün halinde bu çalışma yapılmasının önemine işaret eden İlkme, “Kentimiz daha önce bunun acı süreçlerini yaşadı. BESOB tarafından kent içinde kalmış esnafın dışarı çıkarılması için Kestel Çataltepe’ye taşınması için çalışmalar başlatıldı. Biz o zaman da uyardık, ‘Bunu nasıl sağlayacaksınız?’ diye. Günümüzde gelinen noktada bunun sağlanmadığını, tercih edilen yere kimsenin gitmediğini, bu bölgenin boş ve atıl kaldığını gördük. Yani bu süreç bir kurumun inisiyatifi ile değil, kent paydaşlarının ortak iradesi ile yürütülmelidir. Süreç kimseyi mağdur etmeden, valilik, belediye, bakanlıklar, sanayiciler, tarım grupları, çevre gruplarının herkesin ortak fikri ile şekillenmelidir” diye konuştu.
YÜKSEK KATMA DEĞERE DÖNÜŞÜM
Taşınması için hiçbir bilimsel çalışma yapmadan ‘Şurası olsun’ demenin çok doğru bir yaklaşım olmayacağının altını çizen İlkme, “Yapılacak bilimsel çalışmalarla yer seçiminin şekillenmesi en doğru olanıdır. Bir de burada önemli olan sanayinin niteliği ve modernizasyonu dönüşümün de sağlanmasıdır. Biz, artık kirletici sanayi değil, yüksek katma değer üreten sanayi ye dönmemiz gereklidir. Sanayicilerin bunu sağlaması gereklidir” dedi.
REZERV ALANLAR OLUŞUR
Sanayi taşınmasının kente olumlu etkilerinin olacağına işaret eden İlkme, “Bizim merkez bölgedeki yapı stoğumuz eskidi. Kaçak yapı değil, kaçak mahallelerimiz var. Buraların dönüşümü en önemli konularımızdan. Altıparmak örneğinden hareket edersek, zaten burası yoğun ve bitişik yapılaşmış bir bölge. Burayı yerinde dönüştürmeye kalkarsanız ikinci bir Doğanbey karşınıza çıkar. Bu yoğun bölgelerini dönüştürürken, nüfusun bir kısmını taşımak gerekebilir. Bu durumda rezerv alanlara ihtiyacımız var. Sanayiden boşalan bölgeler belki bu anlamda rezerv alan olarak kullanılabilir. Ya da kentin ihtiyacı olan sosyal donatı, açık yeşil alan kullanımları için değerlendirilebilir. Başta da dediğim gibi bir plan kurgusu içinde bu süreç yürütülürse hem sanayinin desantralizasyonu, hem kentsel dönüşüm, hem kentsel donatı alanları gereksinimi birlikte çözülmüş olur” dedi.
Paylaş