Paylaş
Sessiz ve önemsizdi. Ufak tefek, tıknaz, çekik kara gözlüydü. Kiracıydı, bir ayakkabıcının evinde... Gözü kulağı ülkesinden gelecek haberdeydi. Zürih’te her sabah 9’u 10 geçe evden çıkar kütüphaneye giderdi. Okurdu, okurdu, okurdu...
Ve bir gün beklediği haber geldi. Artık gitme vaktiydi. Ama nasıl gidecekti? Fazla vakti yoktu. Hemen karar vermeliydi. Bir anda verdi kararını. Riskli bir yolu tercih etti. İsviçre makamlarıyla yapılan görüşmelerden sonra Almanya ile anlaşma sağlandı. “Mühürlü trenle” Almanya üzerinden vatanına gitmek üzere yola çıktı. Hem de ilerde karşısına çıkacak Alman ajanı suçlamalarını göze alarak...
Almanya’da hiçbir yerde durmadı ve 8 günlük bir yolculuktan sonra 16 Nisan 1917’de Petrograd’a vardı. Binlerce insan karşıladı O’nu... O kişi Vladimir İliç Lenin’di. Bundan sonrasını Stefan Zweig “İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar” kitabında anlatıyor:
“Caddeleri dolduran kalabalığa ilk söylevini verdi. Dünyayı sarsan 10 gün başladı. Top patladı ve Lenin, bir ülkeyi, bir dünyayı paramparça etti.”
Bolşevik devrime giden süreç Lenin’in Zürih’te verdiği anlık bir kararla böyle şekillendi... Canını bir sözleşmeyle garantiye alan Lenin’in bu planını kestiremeyen Çar’ın casuslarının kurduğu pusular böylece boşa çıktı. Zweig, Lenin’in o kararını, “yıldızının parladığı an” olarak yorumluyor.
ANLIK KARARLAR VE YAZGIMIZ
HAYATIMIZDAKİ dönüm noktaları anlık kararlarla belirlenir. Neredeyse bir kararla yazgımız şekillenir. Kimbilir uygulamaya koyduğumuz/koymadığımız seçeneklerle hayatımız kararır ya da bambaşka ufuklara yelken açarız.
Daha geçenlerde Acun Ilıcalı’nın hayatının dönüm noktasını kendi ağzından okudum. Acun, “2002 Dünya Kupası’na muhabir olarak gidemediğim için kahroldum” dedi ve ekledi: “Ancak, aynı tarihlerde “Acun Firarda” programıyla çıktığım yolda bir televizyon yıldızı oldum.”
ALPAY’IN VLAOVİÇ KARARI FAİR-PLAY AMA...
SPOR dünyasında da bazı anlık kararlarla tarihe not düşüldü... İşte o “bir anda” verilen kararlar ve sonrası...
Alpay Özalan’ın Fair Play Ödülü: Tarih 11 Haziran 1996. Yer: Nottingham, City Ground Stadı.
Avrupa Futbol Şampiyonası grup maçında Türkiye-Hırvatistan maçı. 85. dakika Vlaoviç, Alpay Özalan’la orta sahada bire bir pozisyonda. Alpay anlık bir kararla yanından geçen Vlaoviç’e müdahele etmedi. O kritik dakikada yenilen golle Türkiye, Hırvatistan’a 1-0 mağlup oldu. “Alpay acaba düşürse miydi?” sorusu hala kafalarda.
Düşürseydi o maçtan gelecek 1 puanla gruba iyi bir başlangıç olurdu elbette. Yıllar sonra Zagrep’te konuştuğum Vlaoviç, “Ben Alpay’ın yerinde olsam faul yapardım” dedi. Alpay’ın 20 yıllık futbol mazisinde ‘o an’ en baş köşede...
TOP ÇİZGİYİ GEÇTİ Mİ GEÇMEDİ Mİ?
1966 Dünya Kupası finali... Aradan tam 47 yıl geçti. Hala tartışılıyor. “Top çizgiyi geçti mi geçmedi mi?” İngiltere-Almanya finali... Normal süresi 2-2 biten maçın 101. dakikasında İngiliz futbolcu Hurst’un vurduğu top üst direğe vurup yere çarptı ve tarihi kararı saliselik bir anda yardımcı yan hakem Bayramov verdi: “Gol”. İşte o golden sonra 1 gol daha atan İngiltere tarihindeki tek Dünya Kupası’nı kazandı. Azeri Bayramov’un aksi kararıyla kupa tarihinin istatistikleri çok farklı olurdu. Belki de futbolun beşiği İngiltere tarihinde hiç kupa kazanamayacaktı. Bilemeyiz.
Ama şunu biliyoruz ki 4 yıl önce Dünya Kupası eleme grubu maçı için Bakü’ye giden Alman Milli Takımı topluca Bayramov’un mezarını ziyaret etti... Futbolun bir oyun olduğunu hatırlatırcasına..
PLAJDAN AVRUPA ŞAMPİYONLUĞUNA...
1992 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın da kaderi anlık bir kararla çizildi. Siyasi müdahale futbola ayrı bir şekil verdi. Dağılma süreci yaşayan Yugoslavya ihraç edildi. Onun grubundaki ikinci takım Danimarka kupaya çağrıldı. O yıl takımı apar topar kupaya götüren Richard Möller Nielsen bana o anı şöyle anlattı: “Takım İsveç’e saçları ıslak geldi. Çünkü oyuncularım plajdaydı. Anlık bir karar bizi kupaya getirdi. Biz de o kupayı Danimarka’ya götürdük.”
FUTBOLLA YATIP KALKAN RAKETLER...
TENİSİN altın çocuğu Boris Becker’in esas futboldan geldiğini biliyor musunuz? Çocukluğunda futbolla yanıp tutuşan Becker, Bayern München’in alt-yapı seçmelerinde başarılı olamadığı gün hüngür hüngür ağladı. Oysa Becker’i evine yollayan karar, kortlarda elde edeceği zaferlerin kararıydı.
Yine İskoç tenisçi Andy Murray de aşırı futbol tutkusu olan önemli bir tenisçi. Bir Hibernian fanatiği olan Murray, hayatına şekil veren ve bir o kadar da zor olan kararını şöyle açıkladı: “Futbol ve tenis arasında bir karar vermek zorundaydım. Tenis kazandı.” Murray, acaba kort yerine yeşil sahaları seçseydi bu kadar ünlü olur muydu?
KALEDEN HALK KAHRAMANLIĞINA
VE Latin Amerika’dan dokunaklı iki öykü... Annesinin karşı çıkmasına rağmen motosiklet turu için ülkesi Arjantin’den yola çıkarak Şili’ye giren genç, parası bitince annesine “dönüyorum” mektubu yazar. İşte tam bu sırada uğradıkları kasabada bir ilan görür. Futbol turnuvasında birinci olan takıma iyi bir para ödülü verilecek.
O genç, arkadaşıyla bir takımda oynadı. Arkadaşı forvete kendisi kaleye geçti. Finalde 1-0 öndeler. Rakip, penaltı kazandı. Penaltıyı çıkaran Arjantinli genç böylece motosiklet turuna devam edebileceği parayı da cebine koydu. O gencin kurtardığı penaltı “yıldızının parladığı” an oldu.
O genç, Ernesto Che Guevera... Kendisini dört gözle bekleyen annesine dönmeyen genç o günden sonra Latin Amerika tarihinin seyrini değiştirecek en ünlü kahramanlardan biri olmak üzere bastı gaza...
YILDIZIN SÖNDÜĞÜ AN...
AYRTON Senna... Brezilya’nın 1 numaralı spor kahramanı. Ben değil Brezilya sokakları bunu söylüyor. Pele, Senna’dan sonra geliyor. Formula 1’de 1994 sezonu öncesinde hazırlıklar yapılırken Senna, yeni takımı Williams’ın mühendislerinden bir istekte bulundu: “Direksiyon milimi uzatın.”
Mühendisler karşı çıktı ama o direndi. Pistlerin meydan okuyan adamı bu hamleyle daha hızlı olabileceğini düşünüyordu. Yaptırdı istediğini. Imola’da San Marino yarışında Tamburello virajında kaza geçiren pilot hazin bir şekilde hayatını kaybetti. Ölüm sebebi, -hala tartışılsa da- sezon öncesi uzattırdığı mildi. Efsanevi pilot Ayrton Senna’nın mühendislere çıkıştığı an “yıldızının söndüğü” andı.
Paylaş