Paylaş
Çarlık Rusya’sı doğduğu toprakları işgal edince soluğu Paris’te aldı. Piyanonun dahi çocuğu 39 yaşında ölene kadar memleketi Varşova’nın hasretiyle yanıp tutuştu.
O Frederic Chopin’di..
“BEDENİM PARİS, KALBİM VATANIMA GÖMÜLSÜN”
Vasiyetini ablasına söyledi. “Ölürsem bedenim Paris’e kalbim ise Varşova’ya gömülsün.” Acılı abla Ludvika o vasiyeti yerine getirdi.. Chopin’in kalbi şuanda doğduğu kent Varşova’da Kosiciol Swietego Krzyza Kilisesinde bir sütunda..
Tarih boyunca her millet savaşlardan çok çekti.. Ve de ne yazık ki çekmeye devam ediyor.. Bu trajediyi en çok yaşayan coğrafya ise şimdiki Polonya.. Son yüzyılın en büyük belâlarından Adolf Hitler orada bir ırkı ortadan kaldırmak için neler yapmadı ki.. Ama gelin görün ki kaderin cilvesi insana neler yaşatıyor.. Anlatayım.
NAZİLER HERGÜN VARŞOVALI CURIE’YE MUHTAÇTI..
Varsova’nın Chopin’den başka bir yüz akı daha var. Madam Curie.. İki dalda Nobel kazanmış tek bilim insanı.. Fizik ve Kimya dalında.. Yaşamını labaratuvarda geçirdi. Hem de labaratuvar ortamının hayatına mal olacağını bile bile. Yoğun radyasyondan kan kanserine yenildi. Radyum, Polonyum ve radyoaktiviteyi buldu.. Tıp tüccarları onun buluşlarının patent hakkı için milyon dolarlarla sıraya girdiğinde o, “Hayır. Ben bunları para kazanmak için değil, insanlık için yaptım” dedi..
İşte o Hitler ve askerleri Polonya işgali sırasında yaralandıklarında ya da hasta olduklarında Madam Curie’nin tıp dünyasına kazandırdığı yöntemlerle tedavi edildi. Savaş devam ederken ağır bir hastalığa yakalanan Hitler’in akciger filmleri Varşovalı Curie’nin bulduğu makinalarla çekildi.. Hayat, yok etmeye çalıştığınız ırktan birisinin buluşuyla sizi ölümden kurtaracak kadar büyüleyici bir tezatlıktır..
STADYUMDA NAZİZM’E ÖFKE TINILARI..
Müzik, bilim, savaş ve Nazizm’den bir stadyuma uzanmak istiyorum..
1944 yılındaki Nazi suçlarını hatırlatmak isteyen Legia Varşova taraftarları geçtiğimiz günlerde çılgın bir koreografiye imza attı.
Koreografinin altında ‘Varşova ayaklanmasında Almanlar çoğu çocuk 160 bin insanı öldürdü’ yazıyordu.
İşte bu görsel şov beni hem Chopin hem de Madam Curie’nin yaşamına savurdu..
Varşovalılar güzel oyunun mekanında hem atalarına selam çaktı hem de savaşın ve ırkçığın sevimsiz yüzünü bir kez daha dünyaya anımsattı.
VARŞOVALILAR “ÇOCUKLARA KIYMAYIN EFENDİLER” DEDİ
Elbette ki savaşları, soykırımı yorumlamak tarihçilerin işi.. Kaldı ki 2. Dünya Savaşı’ndan seneler sonra Almanya Başbakanı Willy Brandt Varşova’daki Soykırım Anıtı’nın önünde diz çökerek özür diledi.. Ama yaralı yürek Varşovalılar o günleri bir türlü unutamıyor işte.. Tıpkı bizim Filistin, Suriye ya da dünyanın bir başka bölgesinde bombalarla yaşamdan koparılan milyonlarca çocuğu unutmadığımız gibi.. Tıpkı şimdilerde Arakan’da yaşanan insanlık dışı vahşete kahrolduğumuz gibi..
O BESTE HEM ZWEIG’A HEM ARAKAN’A
Unutmamak da tarihi bir görev değil midir? O koreografi tarihle futbolun görkemli kucaklaşmasıdır.. Naziler nasıl en dramatik hatıraları tarihe acımasızca bıraktıysa Varşovalılar da o acıları böylesine görkemli şovla gözümüze soktu, Varşova Stadında.. Shopin’in savaşlara inat “Çiçekler Arasına Saklanmış Toplar(bombalar)” diye bestelediği 12 numaralı bestesinin muazzam tınılarıyla..
O beste Hitler’in insanlık dışı felaketlerini protesto için eşiyle birlikte canına kıyan Stefan Zweig’ın isyanını da betimliyor şimdinin acılı coğrafyası Arakan’ı da.. Aradan yüzyıllar geçiyor ancak masumların hayattan koparılması bitmiyor.. Bu dünya adam olmaz!
Paylaş