Jilet Hayri'nin arsasındaki 'masum' maçlar

FUTBOL halktan çalındı ve artık onlara ait değil.’

Haberin Devamı

Kim diyor bunu? Menotti. 1978 Dünya Kupası şampiyonu Arjantin’in teknik direktörü... Cear Luis Menotti, bundan 7 yıl önce Buenos Aires’teki buluşmamızda, ‘Bırak 3-5-2, 4-3-1-2’yi. Bunlar telefon numarası’ diyerek, yazının girişindeki çarpıcı sözle röportajı noktaladı. Futbol filozofu, sanki bugünlerde dünyayı sarsan şike skandalını anlatır gibiydi.
Yaşlı kurt, güzel oyundaki saf duyguların kaybolmasından ve onun yerine gelen sadece para odaklı değişimden yakındı. Haksız mı? Kapatın gözlerinizi ve hatırlayın çocukluğunuzu... Mahalle maçlarını...

MAHALLE’NİN J.R’I SOKRATES OLAMAZDI

NE güzel günlerdi o günler... Dünya Kupası zamanlarında ne rollere bürünürdük. Kimimiz Maradona, kimimiz Zoff, kimimiz Platini, kimimiz de Dassaev olurduk. Bazen Rıdvan, Tanju, Feyyaz, Hakan Şükür, Hami... Sadece futbol kahramanı olmaz, film yıldızı da olurduk.
Hiç unutmam bir gün bir arkadaşım, ‘Ben Brezilyalı Sokrates olmazsam oynamam’ demişti. Bütün mahalle O’na, ‘Sen, dün Dallas’ta J.R oldun. Kötüsün sen. Sokrates iyi adamdır. Olmaz’ diye çıkışmıştık. O da, ‘O zaman ben de Gentile’yim’ diyerek hepimize gözdağı vermişti. Libya asıllı İtalyan Gentile, sert oynardı ve lakabı ‘Kasap’tı!

Haberin Devamı

TOPU OLAN MAHALLENİN KRALIYDI

MAHALLEDE top sahibi olmak büyük ayrıcalıktı. Hele o top, dikişli bir top ise, üffff... Maçta oynayacağı kişileri o topun sahibi belirlerdi. Hepimiz onun ağzına bakardık. Topu sağ ayağının altına alır; ‘Sen, sen, sen’ diyerek takımını oluştururdu. ‘Küçük diktatör’... Biraz da ‘faşizanlık’ yapardı... Pas almadığı zaman kıyameti koparırdı. İsyan, topu alıp gitmeye kadar varırdı. Yalvartırdı, tüm mahalleyi kendisine... Anlayacağınız, topu olan Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası’na direkt katılan ev sahibi ülke gibiydi... Ön elemesiz oynardı!
‘Topu patlatan, yenisini alır’ kuralı vardı. Patlatan, bu cezayı karşılayabilecek durumda değilse, cebinde parası olanlar O’na yardım ederdi.

ASKERİ DARBELER BİLE UMURSANMAZDI

MAHALLE maçları öyle maçlardır ki, yer yerinden oynasa da durmazdı. 12 Eylül Darbesi’nde sekteye uğrayamayan tek sosyal aktivite mahalle maçlarıydı. O gün sokakta askeri arabalar vızır vızır dolaşırken, büyüklerimiz evin bahçesinde kitap gömmekle/yakmakla meşgulken, biz, güle oynaya maçımızı oynamıştık. Evelallah protest yanımız da vardı!
İlginçtir, mahalle maçlarındaki kurallar ülkemizin her yerinde aynıydı. Gaziantep’te de, Kars’ta da aynı şartlarda maçlar oynanırdı. 3 korner 1 penaltı, Eskişehir’de de vardı, Diyarbakır’da da... Sanki UEFA kriterleri!

Haberin Devamı

YABANCI YASAĞI DA, HEP VARDI!

GÜNÜMÜZDE hala tartışılan yabancı oyuncu oynatma işi bizim çocukluğumuzda kesin hükme bağlanmıştı. Yabancı mahalleden oyuncu oynatmak yasaktı. Nadir zamanlarda sadece bir oyuncu başka bir mahalleden oynatılırdı. Kiralık gibi...
Kimi zaman mahallelerarası turnuva düzenlenirdi. İnanın o maçlar, oynayanlar için şimdinin Şampiyonlar Ligi’nde oynamak kadar heyecanlıydı. Gece uyumadan önce dua edilirdi: ‘Allahım, ne olur yarın yağmur yağdırma. Sahamız çamur olmasın.’

‘ATAN BİTER’, ALTIN GOL OLDU!

SKOR ne olursa olsun akşam saati yaklaştığında ‘Golü atan kazanır’ kuralı uygulanırdı. Demek ki, UEFA’nın altın gol kuralı 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Alman Bierhoff’un golüyle başlamamış!
Hava kararınca, ezan okununca, anne-baba çağırınca maç biterdi. Değil! Kimi zaman da bitmezdi! Ne kondisyondu bizdeki be... Bazen durmaksızın 6-7 saat top peşinde koşardık. Bir türlü doyamazdık...

Haberin Devamı

ÇOCUK AMA CENTİLMENDİK

CENTİLMENLİK vardı. Maçlardan sonra su içme sırasına girme kuralı tıkır tıkır işlerdi. Saha yokuş aşağıysa topu, sahadan uzağa kim attıysa o getirirdi. Sakatlanan biri olursa da arkadaşının sırtında evine götürülürdü.

İLK DAYAĞIMIZI TOP YÜZÜNDEN YEDİK

ANNE-babalar eve sakatlanıp gelen çocuğuna neler saydırırdı. Hepimiz anne babadan ilk dayağı top yüzünden yemedik mi? Hele maçlarda yırtılan pantolonlarımıza dikilen yamalar... İşte o yamalar yeri geldi en ünlü modacılara esin kaynağı bile oldu!
Bu maçlarda teknik, takım oyunu ön plandaydı. Bir nevi doğal alt-yapı platformu... Topa ayak burnuyla abanan ayıplanırdı. ‘Abanmak yasak.’ Pas vermeden sadece çalım atarak gol atılırsa da sayılmazdı. Sanki Barcelona’nın alt-yapı akademisi La Masia!

Haberin Devamı

TOP SAHASININ SAHİBİ KORKULU RÜYAMIZDI

‘Top sahası’ denirdi maç oynanan yere... Ve oranın mutlaka despot bir sahibi vardı. Başa belaydı. Tam da maç oynanırken -her gün yıkayıp cilalattığı- arabasını getirir sahanın ortasına bıraktırdı. Pos bıyıklı, deri ceket ve kravatlı, Jilet Hayri. Arabasından usulca iner, sağ ayağıyla kapıyı kapatır ve giderdi evine. Hepimizi süzerek, yavaş adımlarla. Bizler de yumruk ve dişlerimizi sıkar, çaresizce dağılırdık.

SOKAĞIN EN GÜZEL HEDİYESİ: MARADONA

MAHALLE maçlarından nice yıldızlar çıktı ama ‘Altın öyküyü’ futbolun kralı yazdı. Diego Armando Maradona, Boca’nın toz-toprak arsalarında oynarken keşfedildi. Maradona, 8 yaşındayken yoldan geçen Los Cebollitas takımını çalıştıran Francis Cornejo’nun dikkatini çekti ve büyüleyici öykü o günden sonra geldi...

Haberin Devamı

ANILARIMIZIN ÜSTÜNDE SEVİMSİZ BİNALAR!

BEN, Gaziantep’in İslahiye ilçesinde büyüdüm. Geçenlerde memlekete gittim. Ne mahalle kalmış, ne de toprak saha... Jilet Hayri’nin torunlarının oynayacağı bir park bile yok. Unutulmaz hatıralarımın üstünde sevimsiz binalar var artık...

ŞİMDİKİ MAÇLARDA BULUNMAYAN MASUMİYET

Haklısın Menotti. Hiçbir mahalle maçı sadece mahalle maçı değildi. Europol’ün ortaya çıkardığı ve dünyayı sarsan bahis skandalı aslında ne kadar haklı olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. ‘Futbol, halktan çalındı.’ Hani futbol yorumcuları bazı maçları küçümsemek için ‘Mahalle maçı’ der ya... Halt etmişler. Keşke bütün maçlar mahalle maçları gibi ‘masum’ olsa!

Yazarın Tüm Yazıları