Paylaş
Çünkü bu tür konular yazana da ızdırap veriyor. Mehmet Arslan’la bunu paylaştım. O da tüm babalar gibi birircik evladına çok düşkün bir baba ve o manzaradan derin üzüntü duyduğunu dile getirdi. Ama Aziz Yıldırım’ın Sabah gazetesinden Sevilay Yükselir’e söylediği sözler, yazmama fikrimi değiştirdi. Diyor ki Aziz Yıldırım: “Üzülecek bir durum yok çünkü numara yapıyor. Alenen evlat acısı üzerinden sömürü yapıyor. Biz yemiyoruz bu numaraları.” Bırakın babalık duygusunu yaşamış birini, evlat sevgisi yaşamamış, sıradan bir insan bile böyle bir söz söylemez.. Konu ne olursa olsun..
BABAYLA EVLAT ARASINA KİMSE GİREMEZ
Ortada hayata genç yaşta veda etmiş bir evlat ve onun kokusuna hasret bir şekilde yaşama tutunmaya çalışan bir baba var.. Baba ve evlat arasındaki ilişkiyi bir zamana kadar bilmezdim. Ankara’da üniversitede okurken Gaziantep’teki babam ve annem her gün kendilerini aramam gerektiğini söylerken onlara çıkışırdım. Bir gün babam “Tamam oğlum tamam... Sen bizi anlamazsın. Ancak çocuk sahibi olursan anlarsın” demişti. Babam, her zaman olduğu gibi yine haklı çıktı. Ece Duru, dünyaya geldiği günden bu yana babamla aynı yörüngedeyiz.. Babam benim, ben ise kızımın kokusuyla mutluyuz.
OĞLUNUN ACISINI FIRSATA ÇEVİREN BİR BABA BU DÜNYAYA GELMEZ
Sayın Aziz Yıldırım...
Mehmet Ali Aydınlar’la yaşadıklarınız ne olursa olsun.. “Evlat acısı üzerinden sömürü yapıyor” diyorsunuz. Yapmayın, etmeyin.
Oğlunun acısını fırsata çevirecek bir baba bu dünyaya gelmez.. Kimbilir Mehmet Ali Aydınlar, ne acılar yaşıyordur ve daha yaşayacaktır.
Kolay mı evlat acısına göğüs germek. Çocukluğumda bizim komşunun 20 yaşındaki evladı ölmüştü.
Annemlerin başsağlığı dönüşünde kendi aralarında, “İnsan böyle bir acıya nasıl dayanır?
Demek ki Allah onlara ayrı bir sabır veriyor” diye konuşmalarına şahit olmuştum.
Doğru: Gerçekten de başka türlü olamaz..
EVLADIMIZIN DURUŞU BİLE GÖZLERİMİZİ KAN ÇANAĞINA DÖNÜŞTÜRÜR
Aziz Bey,
İlk önce çıktınız -bana göre hayatta söylenmeyecek bir söz-, “Yaşadığı evlat acısını dindirmek için ona voleybol şubesini teslim ettim” dediniz. Peki, o zaman size sormazlar mı, bu görevi Mehmet Ali Aydınlar’a karşı ilerde bu şekilde kullanmak için mi verdiniz diye? Hızınızı alamıyor ve Mehmet Ali Aydınlar’ın o ağlamasına sıkılmadan “Rol” diyorsunuz. Bırakın babasını ölümüyle terk etmiş olanını, yanıbaşımızdaki evladımızın bir içli lafı bile gözlerimizi kan çanağına dönüştür müyor mu sayın başkan? ‘İnsaf’ diyorum.
Sayın Yıldırım,
Balzac’ın unutulmaz Goriot Baba romanını bilirsiniz. Roman, bir babanın iki kızına olan eşsiz düşkünlüğünü anlatır. Kızlarının kendisine gerekli ilgiyi göstermediğinden yakınan Goriot Baba, hasta yatağında şöyle der: “Bir baba için cehennem çocuksuz kalmaktır.../ Kızlarım, kızlarım, Anastasie, Delphine, görmek istiyorum onları. Jandarma yollayın, zorla getirsinler, adalet benden yana, doğa, yasa, her şey benden yana..”
İşte burada da her şey Mehmet Ali Aydınlar’dan yana..
MASANIZDAKİ MEVLANA’NIN FELSEFESİNİ UNUTMAYIN
Bunu daha önce bana iletmiştiniz, masanızda Mevlana kitabı varmış. O felsefeye hayranmışsınız. Der ki Mevlana: “Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol”.. Ne olur bunları düşünün.. Siz, onunla başkanlık yarışı ya da başkanı olduğunuz kulübün çıkarları için en acımasız kavganın içine girebilirsiniz.. Siz de acılar yaşamış, eşiniz, dostunuz günlerce gözyaşı dökmüş olabilir.. Hatta iddia ettiğiniz gibi Mehmet Ali Aydınlar, Fenerbahçe’ye karşı büyük haksızlıklar yapmış olabilir.. Hepsi tartışmalı konular..
SİZİ CEZAEVİNE AYDINLAR MI DÜŞÜRDÜ?
Ama bunların hiçbiri sizin yukarıdaki söyleminize haklılık katmaz.. Bir babanın ölen oğlu üzerinden duygu sömürüsü yaptığını ileri sürmek, birisinin şike yaptığını iddia etmekten binlerce kat daha büyük bir suçtur.. En azından vicdanlarda.. Bu arada, sizin cezaevine düşmenize sayın Aydınlar neden olmadı. Hepimiz evlat sahibiyiz. İnanın bu konu, içine kana kana ‘evlat kokusu’ çekmiş herkesi rahatsız ediyor.. Bir gazeteci Aydınlar’ın basın toplantısında anlamsız ve gereksiz bir şekilde öyle bir soru sordu. Aydınlar da tamamen insani bir refleksle ağladı. Kimbilir oğlunun bebekliğindeki ilk gülüşü, ağzından dökülen ilk sözü, yürüdüğü gün ya da ne bileyim “Babişko” deyişi geldi aklına. Ve döküldü. Ne var bunda.. Sayın Yıldırım..
Diyelim ki başkan olduğunuzdan beri her yıl şampiyon oluyorsunuz. İki yılda bir Şampiyonlar Ligi’nde finaldesiniz.. Hatta F.Bahçe, bütün branşlarda birinciliğe ambargo koyuyor. Dünya, sizin takımı tek geçiyor. Yerli ve yabancı medya sizin başarıları anlatan belgesellerden geçilmiyor. Ancak gelin görün ki tüm bu görkemli tablo bir Kerem Aydınlar etmiyor işte..
OĞLUM.. SON İKİ HECESİN SEN..
Bakın ne diyor Mehmet Ali Aydınlar gibi tek erkek çocuk sahibi Ahmet Erhan oğlu Deniz’e yazdığı şiirde... “Ben bütün yenilgileri yaşadım / Kalmadı sana hiçbir şey / (...) / Uzun bir sözcükse ömrüm / Oğlum, son iki hecesin sen...” Ortada bir ‘evlat’ var.. Lütfen biraz saygı.. Siz de babasınız.. Sizin de bakmaya kıyamayacağınız kadar güzel iki kızınız var. Söz konusu evlat ise gerisi teferruattır.. Başkanlık da, para da, krallık da.
Paylaş