Paylaş
Gelen aramaları yanında taşıdığı çay kaşığıyla “Yes” tuşuna basarak yanıtlıyordu. İnanamaştım...
Bu tatsız manzaradan sonra buruk bir şekilde röportaja başlamıştım. “Sana, Portekiz’in Pele’si diyorlar. Ne diyorsun” diye sorunca, hafiften öfkelendi. “Bak bu doğru değil işte.. Esas olan, Pele Brezilya’nın Eusebio’sudur” dedi ve külüstür telefonun tuşlarına çay kaşığıyla basarak Pele’yi aradı. Telefon karşı tarafta iki kez çaldı ve açıldı. Eusebio, kankası ile küfürlerle başladı konuşmaya. Devam etti. “Hey Pele, Türk gazeteciler geldi ve ben onlara senin benden sonra geldiğini anlattım. Haberin olsun. Tamam mı” dedi ve biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattı. Bu arada ellerinin titremesi dikkatimden kaçmamıştı. Tebessümle söze girdi:
“Söyledim Pele’ye o da itiraz etmedi. Siz de her yerde bunu böyle anlatın artık.”
Bir yıl önce Lizbon’daki buluşma, meslek hayatımın en özel buluşmasıydı. Yaşayan efsane Eusebio ile konuşmak, onu dinlemek meslek hayatımın en anlamlı röportajlarındandı. TRTSpor ekranlarında yayımlanan o röportaj büyük ilgi görmüştü...
‘ÖLMEDEN TÜRKLER BENİ İYİ TANISIN’
EUSEBIO, o buluşmaya hasta yatağından kalkıp gelmişti. “Şimdiye kadar dünyanın dört bir tarafından televizyonlar benimle konuşmaya geldi. Ancak hiçbir Türk televizyonu benimle konuşmadı. Sizin geldiğiniz bana söylenince 3 haftadır evden çıkmıyordum ona rağmen kalkıp geldim. Ölmeden Türkler de beni iyi tanısın istedim” diyerek, bizi kabul etme gerekçesini anlattı...
Benfica denince akla ilk önce tabi ki Kara Panter Eusebio gelir. Mozambik doğumlu Eusebio, sömürge mağduru olarak yetenekleriyle birlikte yerinden yurdundan edildi. Futboldaki hünerini Portekiz için sergiledi. Aslında ona Portekiz’de de huzur yoktu. Diktatör Salazar, onun bütün özgürlüğünü elinden aldı.
O günleri gözleri dolarak anlatmıştı:
‘DİKTA REJİMİ KADAR KÖTÜ BİR REJİM OLAMAZ’
“Şimdi anlatacaklarımı iyi dinle. Bir rejimin insan hayatındaki etkileri açısından önemli. Evet beni Avrupa’nın en büyük takımları istedi. Real Madrid, Inter, Juventus, Manchester United, Milan... Hem de bir çoğuyla kontrat bile yaptım. Çok büyük paralar verdiler. Ama hiç biri olmadı. Çünkü başımızdaki diktatör profesör Salazar izin vermedi. Geleceğimle, maddi durumumla oynadı. Ben ondan ünlüydüm ama beni o yönetiyordu malesef. Kaçar giderim diye beni 22 yaşında zorla askere aldı. 3 ay dış dünyayla irtibatımı kesti... Futbolumu oynuyabiliyordum ancak Salazar’ın askeriydim. Bunları da ilk kez açıklıyorum. Bir diktatör hayatımı kararttı anlayacağın. Ve şunu yaşayan biri olarak söylemeliyim: Dikta kadar berbat bir rejim olamaz... Yaşasın Demokrasi”...
‘BENFİCA BAŞKANI HER HAFTA YARDIM EDERDİ’
İŞTE böylesine kararan bir hayattan geliyordu Kara Panter. Yaşamına dair daha dramatik olanını da işittim. Eusebio, Estadio da Luz Stadı’nda çekim yapmam için Benfica Başkanı’nı arayıp, izin almıştı. İşte konuştuğu Başkan her hafta birlikte izledikleri Benfica maçlarından sonra Eusebio’nun cebine 500-600 Euro harçlık koyuyormuş. Şimdiki varlıklı efsaneleri ve Eusebio’yu kıyaslayanca yaşamın acımasızlığını daha iyi anlıyorum. Eusebio, işte böyle bir çileli yaşamdan geliyor. O Eusebio ki 1960’lı yıllarda Pele ile birlikte dünya futbolunun en büyük ismi; 1966 Dünya Kupası’nın gol kralıydı...
‘BİZİM RONALDO KIZACAK AMA EN BÜYÜK MESSİ’
EUSEBIO’ya göre dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu Di Stefano. “Babam Mozambik’te ben küçükken hep ‘Di Stefano’yu örnek al’ derdi. Ve onunla karşılıklı da oynadım. Gerçekten de muazzam biriydi” demişti. Kara Panter için şu anda dünyanın en iyisi kimdi acaba? “Bizim Ronaldo bu cevabıma çok kızıyor biliyorum ama Messi çok başka” cevabını veren Eusebio, bu röportajdan birkaç gün sonra hastaneye kaldırıldığında ona çiçeklerle ilk gelen kim olmuştu biliyor musunuz? Christiano Ronaldo...
FORMAYI ELLERİ TİTREYEREK İMZALAMIŞTI
ONA ait son bir not: Röportajı Lizbon’da ‘Restaurante Tia Matilde’de gerçekleştirmiştik. Restaurant, Kara Panter’in fotoğraflarıyla süslüydü. Söylediklerine gözlerim dolmuştu: “Burası arkadaşımın yeri. Çok geliyorum. Anlayacağın dostuma yük oluyorum. Senden rica etsem onunla da biraz konuşur musun? Tanıtsan burayı biraz diyorum”. Yaptım, Kara Panter’in dediğini...
Röportaj bitiminde bir forma imzalayıp vermek istedi. Eusebio hayranı olan Mehmet Arslan adına imzalamasını isteyince de “Beni çok mu seviyor?” dedi. “Evet” karşılığını verdiğimdeyse titreyin elleriyle formayı imzalamaya başlamıştı...
EUSEBİO’NUN 1, ETO’O’NUN 400 CEBi VAR
HEY gidi Eusebio hey! Sen.. Doğduğun ülke Mozambik’ten bir sömürü kurbanı olarak koparılmakla kalmadın, getirildiğin Portekiz’de bir diktatörün de eline düştün.. Acı öykün bununla da kalmadı, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu olmana rağmen, ne yazık ki, yokluk içinde veda ettin bu dünyaya.
Geçenlerde bir haber vardı: “Samuel Eto’o’nun 400 telefonu var”. Eto’o, star olmasının karşılığını maddi olarak çoktan almış. Hem de görgüsüzce. Oysa benim gözümde onlarca Eto’o edecek olan yaşayan efsane her tarafı bantlanmış eski telefonla yaşamaya mecbur kılınmıştı.
‘ÖNCE İNSANIM’
BÜTÜN futbolseverler gibi ben de ölümüne ağlıyorum güzel adam. Seninle tanışmak büyük bir ayrıcalıktı. Hani sana sormuştum ya, “Efsane olmak nasıl bir his” diye.., sen de bir cevap vermiştin. İşte o cevabın benim şu an bitirmekte olduğum kitabın adı oldu: “Efsanene değil, insanım”.
Bu dünyadan bir Eusebio geçti..
Paylaş