Paylaş
“Benim tabutuma River Plate bayrağı sarın.” İnfaz memuru şaşırır: “Ama sen Bocalı değil misin?” Hükümlü, şakayla karışık bir gülümsemeyle, “Evet. Ama ben, bizimkiler bu dünyadan bir Riverli ayrıldı diye sevinsin istiyorum” der...
Bu öyküyü 6 yıl önce Ar-jantin’de dinlemiştim. Orada iki taraftar grubu tüm Latin Amerika’nın dilindeydi. Del Tablon (River Plate) ve La Doce (Boca Juniors)...
Beşiktaş-Galatasaray Fenerbahçe üçgeni...
Sadece şimdilerde değil, son yıllarda gündemde sıkça yer alan bir taraftar grubu da bizde var: Çarşı... Gezi Parkı eylemindeki duruşlarıyla da Türkiye’de bilmeyen kalmamıştır onları... Beşiktaş’ın Çarşı’sı neler yapmadı ki... Harika verkaçlara imza atıyorlar... Bunları 15 yaşındaki çocuklarla da yapıyorlar, 70’lik ninelerle de...
Hatta cami imamıyla... Yeri geldi mi pas trafiğini üçgenler kurarak gerçekleştiriyorlar. Hem de kiminle? Rakip taraftar gruplarıyla... G.Saray-F.Bahçe-Beşiktaş üçgeninin Gezi’deki bunaltıcı paslaşmasına Barcelonalılar bile şapka çıkartır... Hatta bu pas alış verişi olanca hızıyla devam ederken 12numara.org’tan muhteşem bir barış çağrısı geldi... Ağustosta ligler başlamadan Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanacak olan Süper Kupa maçının Olimpiyat Stadı’nda oynanması ve Beşiktaş taraftarının da davet edilmesi çağrısı... Harika fikir bence de... Federasyon uyuma!..
‘Dansöz’ denilmesin diye vücut çalımı atmıyorlar
Topu hep ayaklarında tutuyorlar... Oyundan bir an bile kopmuyorlar. Gündüz eylem yapıp gece evlerinin yolunu tutmuyorlar. Hele biber gazına hiç ‘Eyvallahları’ yok. ‘Tekmeye kafa uzatmak’ onlarınki...
Yanlış anlaşılır diye vücut çalımı bile yapmıyorlar. “Neme lazım, dansöz müsün” derler diye (!) belki de... Adam eksiltmedeki yöntemleri sağdan atıp soldan geçmek... Lugatlarında polise tuzak asla yok... Dün polis, ‘Başbakan’ın konvoyu buradan geçecek, bu yolu kullanmayın’ dedi. Öyle yaptılar. Zaman zaman polise gidip dertleşiyorlar. Her şeyi meydanda hayata geçiriyorlar. ‘Aldatmaya dönük hareket’ yok bu maçta... Futbol bu, olabilir, kendi kalene de gol atarsın... Ama onlar kendi kalelerine gol atmamak için gruplara uyarı üstüne uyarıda bulunuyorlar. İşte Miraç Kandili afişleri...
CHE baskılı tişörtleriyle kandil simiti dağıttılar
Çevre temizliği şart onlarda... Her sabah temizlik yapmak başlıca görevleri... Hayvanlara düşkünler... Martılara selam çakıyorlar. Sol sloganlar atmayı da eksik etmiyorlar. Kandil gecesi dua okumayı ve simit dağıtmayı da... Anlayacağınız sağlı sollu ataklarla Gezi’deler... Hele meydanda cuma namazı kılan vatandaşları herhangi bir saldırıya karşı korumak için öyle bir baraj kuruyorlar ki, provokatörler bile şaşmıştır bu işe... Top göstermiyorlar fırsatçılara...
Ne söyleyeceklerse hangi sloganı atacaklarsa anında haykırıyorlar. Orta sahada top çevirmek yok onlarda. Hele yan pas hiç yok... ‘Semt bizim, aşk bizim’ şarkısıyla Beşiktaş’tan Taksim’e ‘Dikine’ yürüyorlar. Bazen de ‘Bir bahçeye giremezsen / Durup seyran eyleme / Bir gönül yapamazsan / Yıkıp viran eyleme...’ diyor bu çılgın topluluk...
Onlar Şarlo, onlar Kafka...
YERİ gelince oyunu da soğutuyorlar. SBS sınavındaki gibi. Sessizlik işaretiyle ‘Hışşşt’ çekiyorlar. Aman çocuklar rahatsız edilmesin! Onlar Charlie Chaplin... Şarlo... Onlar Hababam Sınıfı’nın haytaları... Gösteriler sırasında yere düşen polise de vatandaşa da cami imamına da siperler... Her yere yetişiyorlar. Onlar Buendia Ailesi’ne kol kanat geren ‘Yüzyıllık Yalnızlık’taki Ursula... Onlar en çok da Gezi Parkı’nı ziyaret eden çocuklara hürmetleri dikkat çekiyor. Onlar, Berlin’de bir parkta bebeğini arayan küçük kıza, bulamadığı bebeğinden her gün mektup getiren Franz Kafka... Onlar, Spartacus, İnce Memed, Deli Dumrul... Futbol sezonu bitti ama onlar sahada... 12. adam Gezi’de hayata dair gol üstüne gol atıyor. Hem de öyle kolayından değil, en zorundan... Hepsi RÖVEŞATAYLA...
Ve Dublin’de ‘Çarşı’ aşkı
Şu anlattıklarıma rağmen hala “Kim bunlar” diye soruyorsanız şu anımı okuyun lütfen: Bundan tam bir yıl önce, İrlanda’nın başkenti Dublin’deyim... EURO 2012 için röportaj yapmak üzere bir spor mağazasına girdim. Mağazanın sahibi tutkulu bir futbolsever. Michael Dickson... Cork City’yi mi ya da Drogheda’yı mı tutuyor acaba? O da ne, “Hangi takımı tutuyorsun” soruma “Beşiktaş” cevabı geldi. Çarşı grubunun aykırı duruşu onu çok etkilemiş. Yılda en az 10 kez Beşiktaş maçlarını izlemek üzere Türkiye’ye geldiğini söyleyen Dickson’ın masasında Çarşı’nın büyük bir arması vardı. “Çarşı grubunu da tanıdıktan sonra fanatik bir Karakartallı oldum. Onlara büyük saygım var” diyordu.
Özellikle de Beşiktaşlılar! yolunuz Dublin’e düşerse 6 Crow Street’teki Casa Rebelde spor mağazasına mutlaka uğrayın. Dickson, sizi bağrına basıyor ve alışveriş yapmasanız da James Joyce’tan bir kitap hediye ediyor. Bana ‘Dublinliler’i verdi. ‘Çarşı aşkına’ diyerek...
Paylaş