Paylaş
Memleket problemlerine çözüm getireceğim diye, habire proje üretmekten bitap düştüm.
Profesör Dr. Zihni Sinir bile benden daha dinlenmiş durumdadır şu anda, yemin ediyorum.
Üstelik o izin bile yapmıştır, buna da eminim.
***
Bugün iç turizmi canlandırma projemi halka açacağım.
Biliyorsunuz kısa süre önce dış turizmi canlandırmak için Türkiye'ye ‘‘TEHLİKE TURİZMİ’’ bağlamında seferler düzenlenmesini önermiş, organize edilebilecek paket programlar hakkında da kısa notlar vermiştim.
Ancak tabii memlekete iç turistler de lazım.
Özellikle bunların bir şekilde Doğu ve Güneydoğu bölgelerine gitmelerini ve orada para harcamalarını sağlamalıyız.
Türkler'in büyük çoğunluğu rasyonel olmasa da kurnaz oldukları için bir türlü kendi istekleri ile bu yörelere gitmemektedirler.
Hatta oralardan buraya turist görüntüsü altında kimlik değiştirerek gelip, sonra da bir türlü geri dönmedikleri bile söylenebilir.
O açıdan bu insanları, bir an önce Güneydoğu ve Doğu bölgelerini ziyarete teşvik etmek gerekiyor.
***
İki yöntem var bunu gerçekleştirmek için.
Birincisi, insanları oraya zorla göndermektir.
Bu en pratik yoldur. Ancak bütün sosyal açıdan pratik çözümlerde olduğu gibi bunun da fazla demokratik olduğu kesinlikle söylenemez.
Dolayısıyla en azından görüntüyü kurtarmak için iç turizmi ne yazık ki demokratik yollardan patlatmanın yolunu bulmak gerekiyor.
***
Akla gelen en demokratik çözüm, memleketin en az gelişmiş yörelerinde kocaman hapishaneler yapmak ve bunların içini fikir suçlularıyla doldurmaktır.
Bu fikir aklıma, bir gün gazete okurken geldi.
Fakirlikten kırılmakta olan bir kasabadaki vatandaşlarımız ‘‘Hapishane yapılacağı sözünü verdiler ama yapmadılar. Son umudumuz da böylece kırıldı’’ diyorlardı.
Hapishanenin bir memlekette kalkınma umudu olarak görülmeye başlanması, kendi içinde son derece zengin yazı konusu olabilecek kadar ilginç bir olay, ama bunu başka bir zamana bırakmak zorundayım. Projenin geleceği, böyle detaylardan çok daha hayati önem taşıyor.
***
Aslında mantık çok basit.
Fikir suçularının çoğunlukla arkadaşı bol oluyor. Üstelik bunların çoğu da gönlü zengin insanlar.
On kuruş paraları olsa, dokuzunu hiç düşünmeden başkaları için harcarlar.
Bu nedenle ne kadar çok fikir suçlusu yaratılırsa o kadar da para harcayacak potansiyel tüketici yaratılmış olur.
Makro ekonomide bunun teknik adı Keynesyen Çarpan'dır (multiplier).
Nereden fikir suçlusu bulalım diye bir soruyla da karşılaşacağımı hiç zannetmiyorum.
Çünkü tarihimiz incelendiği takdirde, çeşitli cumhuriyet hükümetlerinin fikir suçlusu yaratma ve bunlar hakkında işlem yapma konusunda inanılmaz ve hatta muhteşem bir yaratıcılık sergilediklerini gördüm.
Yeni bir yaratıcılık dalgasıyla binlerce suçlu, memleketin ekonomik kalkınma hızı düşünülerek hemen oluşturulmalıdır.
Buna Uluslararası Para Fonu'nun da itiraz etmeyeceği kesindir.
***
Daha sonra bu fikir suçlularının yurt sathına dağılımı güzel bir ekonometrik model çerçevesinde, rasyonel bekleyişlere (rational expectations) uygun bir dinamik planlama (dynamic planning) ile yapılmalıdır.
En az kalkınmış yöreye en fazla arkadaşı olan fikir suçlusu, kalkınmış yörelere de benim gibi hapse düştüğü takdirde karısı ve babası dışında ziyaretçi geleceği şüpheli adamlar gönderilmelidir.
Fikir suçlusu gönderildiği kasabaya adım attığı anda, o yörede kalkınma hızının hemen canlanmaya başlayacağı kesindir.
Çünkü suçlulara hapishanede gereken malzeme verilmediğinden, yani Habeas Corpus'a uyulmadığından, kişi gerekli malzemeyi içeriye kendisi götürmek zorundadır.
Dolayısıyla ilk büyük alışveriş, daha mahkûm kodese girmeden ilk gün gerçekleşecektir.
***
Mahpusluk dönemi başladıktan sona işlerin memleket ekonomisi açısından daha da tıkırında gideceği kesindir.
Çünkü fikir suçlusunun arkadaşları, yakınları her fırsatta onu ziyaret edecek ve hediyeler götüreceklerdir. Dahası fikir suçlusunun arkadaşları, onu ziyaret ettikten sonra toplu halde yemek yiyecekleri için yörenin restoran sektörüne de büyük katkıda bulunacaklardır.
Bu arada yörede o güne kadar hiç akla gelmeyen yeni iş kolları da, örneğin kitap dükkânları da fikir suçlusu nedeniyle gözde yatırım sektörü haline gelecektir.
***
Bitirirken şunu da söylemek istiyorum:
Tamam beni karım ve babamdan başkası ziyaret etmez.
Ancak bu, benim yol açacağım Keynesyen çarpan katsayısının düşük olacağı anlamına gelmiyor.
Alın babamı... Şimdi o beni her hafta ziyarete gelse, bu bile o yörede koskoca bir tütün ve rakı fabrikası açılması için yeter de artar.
Sonra Rana da var. Biliyorsunuz onun sloganı VENİ VİDİ VİSA.
Yani GELDİM GÖRDÜM VE ALIŞVERİŞ YAPTIM.
Onun gittiği yere haftasında bir MEGA ALIŞVERİŞ MERKEZİ ve en azından otuz adet kadar butik açılması kesindir.
Tabii burada tek bir sorun kalıyor.
Ben fikir suçlularından bahsettim bu yazıda.
Kendimi nasıl olup da bu kategoriye koyduğumu bilmiyorum. Benim bu kategoriye dahil olmam düşüncesi bile ‘‘Fikir Suçu’’ kavramına ihanet gibi geliyor vallahi billahi.
Paylaş