Serdar Turgut: Yeni bir mektup

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Sinirli vatandaşlardan mektup yağıyor gazeteye.

Aklınıza gelebilecek hemen her konuya sinirlenen en az iki Türk vatandaşı var anladığım kadarıyla.

Aşağıdaki mektup benimle ilgili olduğu için, gazetemizin üst düzey yöneticileri bunu bana ilettiler.

Ben de en az bir karakol kadar şeffaf olmam gerektiğini düşünüyorum.

Bu nedenle mektubu aynen yayınlamaya karar verdi.

***

‘‘Bayım,

Bu ne rezalet, bu ne kepazeliktir.

Gazetenizin dördüncü sayfasında yazan kişi, seçim sonuçlarını değerlendirirken şaşırmış gibi havalar atmaya nasıl olup da cesaret edebilmektedir.

Boyu devrilsin onun inşallah emi!!!

Bu sonuçta kendisinin oynadığı rolü nasıl görmezden gelmektedir.

Bu halk enayi mi ki onun bu sorumluluğunu unutturma çabalarının tuzağına düşsün.

Hayır, hayır, bir kez daha hayır. Unutmayacağız ve unutturmayacağız bu kişinin tarihi sorumluluklarını.

***

Unuttunuz mu bilmiyorum ama bu kişi dört yıl önce içinde penis kelimesinin 31 defa geçtiği bir yazıyı kaleme aldı.

İşte o yazı, memlekette ahlaki çöküntünün başladığı gün olarak tarihe geçti.

Yazı gerçekte komikti, itiraf etmek gerekiyor; ama bunu toplumda yarattığı infial de müthişti.

Yazar, yaptığı iş sanki çok güzelmiş, sanki çok mükemmelmiş gibi sokakta dolaşmasına devam etti ve hatta yolda gördüğü vatandaşlara gülümsedi, onlara ‘Günaydın' diye seslenmeyi bile sürdürdü.

Gerçi gülümsemelerine ve ‘Günaydın' diye seslenmelerine katiyen bir cevap alamadı, ama olsun, bu olay bile onun ne kadar vurdumduymaz olduğunu göstermektedir.

O yazıyla birlikte toplumda bir ‘geleneksel değerlerimize dönme' hareketi başladı ve işte sonunda bugüne gelindi.

***

Bayım,

Mesele sadece yazıyla kalsa iyi, okumaz geçer gidersiniz.

Ama adam o eciş bücüş haline bakmadan, gerçek yaşamında da değerlerine bağlı olan halkımıza son derece ters bir örnek oluşturuyor.

Alın adamın evliliğini.

Bizim toplumumuzda erkek egemendir. Biz bunu böyle gördük, böyle bildik ve Türkiye var oldukça da bu böyle olmaya devam edecektir.

Bu kişi ise evliliğinde sürekli ezilmekte, azar işitmekte ve korku içinde yaşamaktadır.

Daha evliliğinin ilk günlerinde ailesi de bu gerçeği görmüştür.

Dört yıl önce bir bayram toplantısında, Orhan amcası iki duble rakıdan sonra bu kişinin önüne gelmiş, ona uzun uzun acıyarak baktıktan sonra elini omzuna koymuş ve ‘Oğlum, bana doğru söyle, eşin seni gerektiği zaman dövüyor değil mi' diye konuşmuştur.

Adam aile toplantısında bile bu tespiti yalanlayamamış ve halka kötü örnek olmayı sürdürmüştür.

Ben son seçimde halkın ezici çoğunluğunun aile değerleri yönünde oy vermesini, bu kötü örneğe duyulan büyük tepkiye bağlıyorum.

***

Başka olaylar da var.

Bu kişi bir gün durup dururken Beyaz Türkler diye bir kavram icat etti.

Bu konuda yazılar yazdı.

Hiç düşünmedi ki bizim millet yazı okurken orada yazılanların gerçek anlamını değil, kendisine uygun yorumları görür, onları algılar.

O yorumlar orada olmasa da onları varmış gibi hayal eder, halüsinasyon yaşar.

Yani şimdi zaten millet hazır, böyle bir abuk kavramın ortaya atılmasını bekliyordu.

Hiç üzerine vazife değilken adam böyle bir yazı yazarak ajan provokatörlük görevini de güzelce yerine getirdi.

Ben memlekette milliyetçi hislerin yeniden patlamaya başlamasını da, bu yazının yayınlandığı gün ile tarihlendiriyorum.

***

Bayım,

Ajan provokatör yazar son seçimden önce çıktı ortaya ve bir partiyi desteklediğini açıkladı.

O parti, seçimde toplam 270 bin oy aldı.

Şimdi o çevrelerde duyuyorum da ne oldu diye tartışılıyormuş.

Elinin körü, ne olacak, ne olması beklenirdi ki?

Size yemin ediyorum, bu adam destek vermemiş olsaydı o partinin oyu en azından 600 bin olurdu.

Groucho Marx'ın bir sözü vardır, ‘Beni bile üye olarak kabul edebilen bir derneğe ben katiyen üye olmam' der.

Bu kişi güya çok kitap okuduğunu iddia etmektedir. Yalan yalan, bu iddiası da yaşamı gibi kocaman bir yalan.

Okumuş olsaydı Marx'ın bu sözünü hatırlar ve namuslu insanlarda yaratacağı infiali düşünerek desteğini açıklamaz, desteğini saklayarak o partiye bir iyilik yapmış olurdu.

***

Bunun dışında gizli çalışmaları da var bu kişinin. Bir tür yeraltı faaliyeti bunlar aslında.

Bir gün çıkıyor ve Marcel Proust'a takmaya başlıyor.

Sonra başka bir gün bakıyorsunuz Derrida'yla uğraşmaya başlamış. Yazdıkları da yazı olsa bari. Bir sürü gevezelik yapıyor, o kadar.

Sonra durup dururken Ayn Rand deyiveriyor ve halktaki şaşkınlık daha da artıyor.

Sokakta, bakkalda, manavda, kasapta ‘Hoppala, bu Ayn Rand de nereden çıktı. Bize uymaz babam bu' şeklinde diyaloglar başgösteriyor.

Kişi böylece halkın kafasını karıştırmak, zihinsel boşluk yaratmak, insanlarda amaç arayışını yok etmek yolundaki görevini hiç sektirmeden yürütüyor.

Yıllarca önce Doğu Perinçek bu kişiyi Amerikan ajanı olmakla suçlamıştı.

Bu doğru olabilir, çünkü biliyorsunuz ki bu son seçim sonucunu Amerika ısmarladı ve istediği sonucu aldı.

Bütün bu nedenlerden dolayı fiziksel olarak da çirkin olan bu kişinin vakit geçirilmeden kovulmasını rica eder, 23 Nisan bayramınızı da can-ı gönülden kutlarım.

Sevgiler, saygılar’’



Yazarın Tüm Yazıları