Paylaş
Pazar günü heyecanla gazetenin 37i'nci sayfasını açtım.
Yine büyük bir heyecanla Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün -ki kendisi son 100 yılın en seksi erkekleri listesine 11'inci sıradan hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmeyi başarmış kişidir- pazar yazısını okudum.
Maalesef bu kez beklediğim olmadı.
Espri yapacak bir şey bulamadım yazıda.
Halbuki geçen hafta ne kadar malzeme doluydu yazısı. Tam bir haftalık malzeme çıkmıştı bana o yazıyı okuyunca.
Aslında bu pazarki yazısında da benim üzerinde yazı yazabileceğim bir şeyler vardı büyük ihtimalle.
Ancak ben bunu göremiyordum çünkü feci bir ‘yazar tıkanması’ olayıyla karşı karşıyayım, haberiniz olsun.
***
‘Yazar tıkanması- (writer’s block)' yazı yazan kişinin aniden tek bir kelime bile yazamamaya başlama durumudur.
En berbatından en muhteşem yazarlara kadar herkesi etkileyebilir bu hastalık.
Bazen çok kısa sürer.
Bazen de New Yorker Dergisi'nin bir yazarına olduğu gibi hiç bitmez. İsmini şimdi hatırlayamadığım bu yazar 1973 yılında dergiye son yazısını yazmış, bundan sonra 1987 yılına kadar tek bir kelime yazamaz hale gelmişti.
Hayır, atmadılar da onu çünkü yazmaya tekrar başladığında muhteşem metinler döktüreceğini biliyordu patronları.
Adam her gün dergi binasına geldi 14 yıl boyunca. Daktilosunun başına oturdu.
Sonra aradan yıllar geçti, teknoloji değişti, bu kez de bilgisayarın başına oturdu.
Başını ellerinin arasına aldı, tuşlara, daha sonra da ekrana öylece baktı durdu.
14 yıl, her gün böyle yaşadı.
Ve 1987 yılında aniden yeniden yazmaya başladı.
***
Ben bu ‘yazar tıkanması’ hastalığından çok korkarım.
Çünkü ben haftada 10 yazı yazıyorum. Senede 520 yazı ediyor bu.
Üstelik benim yazar tıkanması hastalığımın süresi mecburen en fazla 24 saat olabilecek. Daha fazlasına kontratım imkán tanımıyor.
Sanki başıma gelecekleri önceden bilmişim gibi ta 1993 yılında Washington'dayken New Yorker Dergisi'nden bir karikatür kesip asmışım panoma.
O pano aynen Türkiye'ye getirildiği için şimdi karikatür karşımda duruyor.
Bruce McCall çizmiş. Adı ‘Blok Adası’.
Bu çizgiyi size muhakkak anlatmalıyım.
Denizin ortasında bir küçük ada var. Diktörtgence bir ada, etrafı uçurum.
Ortada bir yuvarlak volta atma alanı var. Burada dört yazar bitkin bir şekilde dönüp duruyorlar.
Adanın bütün uçuruma bakan kenarlarında masalar var.
Tıkanmaya uğramış yazarlar bunlar. Bir tanesi masaya çıkmış aşağıya atlamaya hazırlanıyor. Diğeri boş káğıt takılı daktilosunu bir kenara itmiş, masanın üzerinde kestiriyor.
Diğeri sırtını denize dönerek oturmuş, boş káğıtları uçak yaparak adanın içine fırlatıyor.
Bir yazarın masasının üstü şişe dolu, o alkolik olmuş.
Bir bayan yazar boş káğıtları yakarken, bir diğeri de iskemlesini parçalayarak stres atıyor.
Tek kelime yazı yazılamıyor bu ‘Tıkanmış Yazarlar Adası’nda.
Mesleği yazı yazmak olmayanlar için komik, yazı yazmak zorunda olanlar için kábus bu karikatür.
***
En vahşi yazar bloku olayı ‘‘The Shining’’ filminde yaşanmıştır.
Yazar olan Jack Nicholson, karısı ve çocuğu ile inanılmaz derecede büyük olan bir otelin kış bekçiliğini yapmayı kabul eder.
Kışın altı ay boyunca otele ulaşılamamaktadır, dolayısıyla üç kişi otelde mahsur kalacaklardır.
Nicholson bu sessiz ortamda romanını çok daha rahat yazabileceğini düşünmektedir.
Büyük salonun ortasına masayı kurar, daktiloyu koyar ve oturur çalışmaya.
İşte olaylar da ondan sonra başlar.
Nickholson'un davranışları gitgide tuhaflaşmakta, vahşileşmektedir.
Karısı arada sırada büyük salondan gelen daktilo sesini duyar ama kocası neler yazdığı sorulduğunda kaba güce bile başvurabilmektedir.
Bir gün Nicholson karısına ve çocuğuna saldırır.
Kadın çalışma odasına gizlenir, çocuk mutfağa.
Kadın korkarak masaya yaklaşır.
Daktiloda takılı bir káğıt vardır, yanda da en azından üç yüz sayfalık yazılmış metin.
Daktilodaki yazılanları okur.
Sadece tek bir cümle vardır: ‘Sadece çalışmak, hiç eğlenmemek beni çıldırtıyor.’
Bütün sayfa tek bu cümleyle doludur.
Kadın ağlayarak diğer üç yüz sayfaya da bakar. Ve evet her sayfada sadece bu cümle vardır.
Stanley Kubrick usta bir insanın çıldırmasını muhteşem vermişti beyaz perdede.
***
Şimdi ben de yavaş yavaş bu duruma doğru gidiyorum.
Jack ‘yazar tıkanmasının’ sonunda çıldırıp karısını öldürmeye çalışmıştı.
Diyorum ki acaba ben de bu hastalığımı önlemeye çalışmasam acaba çıldırıp karımı öldürmeyi başarabilir miyim?
Yani kötü durumdan kendime bir avantaj yaratabilir miyim diyorum kendi kendime.
Ama sonra bundan da vazgeçtim, çünkü Rana benden kuvvetli ve çıldırdıktan sonra onu öldürmeye gücüm yetmezse beni hem bir güzel döver, hem de tımarhaneye attırır.
Dolayısıyla fazla bunalım yapmadan bu tıkanmanın geçmesini beklemekten başka yapacak şey yok.
(Bir rica: Komşumuzun bahçesinde bir güzel kedi doğurdu. Üç güzel kedi dünyaya geldi. Bir tanesine harika bir yuva bulduk. Diğer ikisi için sizlerden yardım rica ediyorum. Telefonunuzu (212) 6770327 veya 6770328 numaralara fakslarsanız veya bana turgut(a)superonline.com e-mail atarsanız sizlerle temasa geçeceğiz.)
Paylaş