Paylaş
Avusturya'ya korku ve panik içinde gittim. Aslında ben yurtdışına gittiğim her ülkede son derece rahat hareket ederim.
Bunun sebebi de o ülke hakkında kafamda esprili bir bakış üretmemdir. Kendi kendime alay ederim o ülkeyle ve işler tamamen kolay hale gelir.
Bu stratejiyi Avusturya için de uygulamaya çalıştım.
Ancak ne kadar kendimi zorlarsam zorlayayım Avusturya hakkında bir tek espri aklıma gelmiyordu.
Kitapları karıştırmaya başladım. İnternet'e girdim. Yok babam yok.
Sevgili okurlarım. Bir ülke hakkında gülünecek hiçbir şeyin akla gelmemesi kabul edin ki son derece ürkütücü bir şey.
Yani Almanya hakkında bile kendimi biraz zorlayınca gülünecek bir taraf rahatlıkla bulabiliyordum.
Dünyada Almanya'dan daha ciddi olabilen bir ülkenin var olabilmesi korkunçtu.
*Ê*Ê*
Hemen kıvırtmaya başladım ve gitmemek için nedenler yaratma hazırlığı içine girdim.
Ancak biliyorsunuz ki benim hayatta bir istediğim basit şeyi bile tek başına karar vererek yapmak imkânım yok.
Rana Hanım, benim insanlara verdiğim sözleri tutmamaya çalışmamdan bıktığını, artık bunun yettiğini, bu kez de gitmezsem durumumun kötü olacağını anlattı bana.
Ben de gülünecek tek bir yanı bulunmayan bu yere hareket ettim.
*Ê*Ê*
Kurallara uyma konusunda bu insanların Almanlar'dan daha detaycı olduklarını duymuştum.
Avusturya havayollarına ait uçağa biner binmez bu özellikleri teyit oldu.
Hostes Viyana için uçuş müddetinin 1 saat 59 dakika olduğunu söyledi.
Evet, 2 saat değil, 1 saat 55 dakika değil, bir saat 59 dakika.
Bunu duyunca anladım ki bu ülkede dört gün kalıp döndükten sonra bile gülünecek tek bir şey yine aklımda kalmayacak.
*Ê*Ê*
Tabii gülünecek tek bir şey kalmayacağını anlamam benim moralimi olağanüstü bozdu.
Bu yazı konusu kalmaması demekti. Şurada kırk yılda bir evden dışarıya çıkıyorum, çıktığımda da ilk gittiğim yerin Viyana olması gerçekten üzücüydü.
Ama yanılmışım. Allah'tan her ülkede Türkler var. Onlar olmasa ben ve Rana varız. Ve bizim ve diğer vatandaşlarımızın özelliği de mizah yazarına sınırsız malzeme sağlayacak şekilde hareket etmemiz.
*Ê*Ê*
Havaalanına iner inmez ilk olay oldu.
Ancak burada olan olayın özünü iyi anlatabilmem için iki gün sonrasına, Viyana'da öğle yemeği yediğimiz güne götürmem lazım sizi.
‘Figlmüller’ adlı bir restorana gittik.
Burası Avrupa'da en büyük şinitzelin yapıldığı yer dediler bana.
Her şehir kendine özgü masallar yaratır, bunu biliyorum. Bu nedenle de ‘en büyük şinitzel’ sunma iddiasının da abartılı olduğunu düşündüm önce.
Yanılmışım. Bu lokantadaki şinitzeller öyle büyük ki bir porsiyonu taşımak için iki veya üç garson gerekecekmiş izlenimini veriyorlar.
Şinitzeli masaya getirdiklerinde et masadan taşmaya başlıyor ve şinitzeli doğru dürüst kesebilmek için ilk önce masanın altına çömelip, yere sarkmış olan bölümünü yemeniz gerekiyor.
Avusturyalılar da bunu yapıyorlar ama Allah sizi inandırsın maymunun beslenme saatindeki pozisyona benzeyen bu duruş bile onların üzerinde komik durmuyor.
Bunu bile büyük bir ciddiyetle ve kuralına göre yapıyorlar.
*Ê*Ê*
Havaalanına indiğimiz anda olanları tam olarak anlatabilmem için bu şinitzel meselesini tanımlamam gerekiyordu.
Selim Yalçıner karşıladı bizi. Eski tüfeklerden olduğu için anında ısındık birbirimize.
Selim harika bir insan. Her yönüyle iyi bir arkadaş. Ancak ne yazık ki geometri bilmiyor.
Bunu bavulumuzu yüklememiz gereken arabasına yaklaştığımız anda anladım.
Selim mal mülk peşinde değil. Çalışıp çabalıyor. Ev filan almamış, üstüne başına kıyafet de almıyor.
Eşinin bize dediğine göre aynı ceketi de 15 yıldır giyiyormuş.
Ancak her insanın bir takıntısı olmalı muhakkak. Selim de arabaya takıntılı. Hızlı arabaları seviyor.
Bu nedenle de hayattaki bütün parasını bir Porsche Carrera'ya yatırmış.
Bunu 150 kilometreyle sürdüğünüzde arabanın içinde Almanca mekanik bir ses ‘Biraz daha böyle yavaş gidersen motor duracak’ ikazını yapıyor. Anlayacağınız Porsche Carrera, Formula 1 yarışına girip Mika Hakkinen'i yenmek için ideal bir araç.
Ancak nasıl ki Formula 1 yarışına katılan yarışmacıların arkaya bavul koyma gibi bir iddiaları olamazsa, bu Carrera'ya sahip olanların da böyle bir iddiası olamaz.
Çünkü Porsche Carrera'nın bagajı bence katiyen yok. Tamam abartıyorum biraz, tabii ki böyle bir yer var ama buraya sığsa sığsa orta büyüklükte bir para cüzdanı sığabilir ancak.
Size yeminle söylüyorum, Figlmüller'de yediğimiz şinitzelin boyu bile arabanın bagajından daha büyüktü. Yurtdışından kalmak için gelen iki insanı almaya bu arabayla geldiği için Selim'i o anda sevdim. Bu arkadaşlık kalıcı olacak, emin olun.
Sonra tüm Avusturya ahalisinin şaşkın bakışları arasında o bavulu arabanın bence yine olmayan arka koltuğuna sıkıştırdık.
Ben eminim bu arada bizi polise ihbar eden en aşağı bir 100 telefon olmuştur ama tutuklanmadan otele geldik.
Bu başlangıç bana Avusturya günlerimizin iyi geçeceği izlenimini de verdi. Yanılmamışım, göreceksiniz.
Paylaş