Uçakta kayıp aranıyor

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Germen kanı taşıyan ülkelerden bir tanesinin uçağına bindiğinizde şu üç şeyden kesin olarak emin olabilirsiniz:

1- Uçağın bakımı büyük bir ciddiyet ve milimetrik detayda yapılmıştır.

2- Hostesler iri yapılı ve oldukça da ürkütücüdür.

3- Yolculuk esnasında mutlaka, kesinlikle birileri yellenecektir.

Bu ülkelerde gaz çıkarmak ayıp değil. Hatta bunu toplu bulunulan mekânlarda yüksek sesle yapmak da yadırganmıyor.

Doğal olarak içilen onca biranın yapacağı gazın bir şekilde bırakılması gerekiyor, çünkü bu yapılmazsa Orta Avrupa semalarında insanlar uçan balonlar gibi havada dolaşabilirler.

***

Viyana Havalimanı'nda yaşamımızın en dramatik anlarından bir tanesini yaşadık.

Yer hostesi hanım uçakta yan yana yer kalmadığını, Rana ile benim ayrı koltuklarda seyahat etmemiz gerektiğini söyledi.

Düşünsenize, İKİ KOCAMAN SAAT ayrı kalacaktık.

Bizi ayırmayın ne olur diye yalvardım hostese. Dayanamazdım ayrılık acısına.

Kadın umursamadı bile beni.

Gözyaşları içinde yer numaralarımızı aldık.

Hayat çok acımasız yemin ediyorum, nasıl da hiç beklemediği anda darbe vuruveriyor insana.

***

Belki bir gün başınıza gelir diye şimdiden uyarayım dedim, eğer ‘kitap’ kavramını oldukça liberal bir şekilde tanımlamıyorsanız, Avusturya havalimanında kitap bulabilmeniz mümkün değil.

Geçmişinde bu kadar dâhi yetiştirmiş bir toplumun okuma alışkanlığının bu kadar aşağı düzeyde olabilmesi yemin ediyorum ki acıklı bir durum.

Dergi de alamadım, çünkü gördüğüm kadarıyla Der Spiegel dışında sadece kayak sporu üzerine dergiler vardı.

Bir de iç dekorasyon dergileri bulunuyordu.

Uluslararası bir havalimanında herkesin ya mutlaka Almanca konuşması, ya kayaktan keyif alması ya da iç dekoratör olması gerektiğini düşünüyor Avusturyalılar.

***

Ben beşinci sırada 5 D'de oturuyorum.

Rana ise dokuzuncu sırada 9 F'de.

Uçağın kapılarını kapadıklarında merkezi planlamanın dünyada gerçekten iflas etmiş olduğuna inandım.

Çünkü 5 E yani benim yanım boştu. Avusturyalılara yaptıkları bu teknik hatayı anlatsam birkaç kişi ‘toplumun kendilerinde aradığı yüksek profesyonelliğe’ yeterince cevap veremediklerini öne sürüp intihar filan ederlerdi mutlaka.

Benim sıramın pencere kenarına ise fiziksel görünümüyle bir büyük maşallahı hak eden bir Avusturya vatandaşı oturdu.

O adam sayesinde yer hosteslerinin bizi yan yana oturtmadıklarına binlerce kez şükrettim.

Çünkü Rana ile yan yana otursaydık, o koridor kenarı koltukları tercih ettiğinden ben adamın yanında oturmak zorunda kalacaktım.

Ve onun çıkarmakta ısrarlı olduğu gazı da çok daha yakından analiz etmek durumuyla karşı karşıya kalabilecektim.

Gerçi arada bir boşluk olması da bir şey fark ettirmedi.

Çünkü adam anladığım kadarıyla Avusturyalı bir köylüydü ve Avusturyalı köylülerin yemek adetlerini bilirseniz benim ne demek istediğimi de kolaylıkla anlayabilirsiniz.

Üstelik bu adam o ülkelerde ender bulunan bir kişilik vasfına da sahipti. Diğer insanların ne düşünebileceklerine önem veriyordu.

Bu da bizim aleyhimize bir şeydi, çünkü her yellenişinde yukardaki panodan havalandırmayı çalıştırıyordu.

Uçakta bunlar sadece hava üflediğinden bu da sadece kokunun daha hızlı bir şekilde yaygınlaşmasına neden oluyordu.

Bir ara ‘Keşke uçakta bir bozukluk olsa’ diye bile düşündüm. Bu olsaydı bari gaz maskelerini yukardan salarlardı da ben de ölünceye kadar rahat edebilirdim.

Daha sonra bir ara ona bir Türk'ün hayatın her dalında bir Avusturyalı'dan daha üstün olabileceğini ispat etmeyi bile düşündüm.

Ben de uçağa binmeden önce Avusturya'da bulunan hemen her sosisten yemiş, üstelik bira da içmiştim.

Ancak riski göze alamadım, çünkü uçak bir Fokker'di ve bu tip eski uçağın benim yapmayı düşündüğüm şeye karşı dayanabileceği de pek şüpheliydi.

***

Uçak İstanbul'a indi.

Doğal olarak ben önden çıkacaktım, Rana'ya dönüp ‘‘Aşağıda görüşürüz’’ gibi inanılmayacak kadar absürd bir şeyi söyledim. Normal olarak dokuzuncu sırada oturan bir kişinin, beşinci sırada oturan bir kişiden en fazla beş dakika sonra çıkması gerekir değil mi?

Ama hayır bu böyle olmuyor gerçek yaşamda. Size yemin ediyorum, Kuran çarpsın ki bütün yolcular indikten sonra bile Rana ortada yoktu.

Bu arada uçağa temizleme elemanları da girmeye başladı.

Bir ara ‘‘Acaba eskiden olduğu gibi yine beni test mi ediyor’’ diye düşündüm

İlk çıktığımız yıllarda Rana kendisini yeterince sevip sevmediğimi araştırmak için bazen ortadan kaybolur sonra da kendisini bulmamı beklerdi.

Belki de yine böyle düşünmüş arkadaki acil durum kapısını açıp, kaçıp gitmişti.

Tam paniklemek üzereyken Rana uçağın kapısında göründü. Yavaş yavaş indi merdivenleri ve yanımdan geçip otabüse bindi. Anlattığına göre yanında bir çocuk oturuyormuş ve onun hazırlanmasını beklemek zorunda kalmış. Tokat atmak için çocuğu bana göstermesini istedim, göstermedi.



Yazarın Tüm Yazıları