Paylaş
Bugün yine bilimsel tarafımdan kalktım. Böyle günlerde çok çekilmez olurum. Gerçi diğer günlerimde de harika olduğum söylenemez ama olsun, bugün özellikle tahammül ötesiyim haberiniz olsun. Uyarmadı demeyin.
Berberler
benden sonra Türkiye'nin en iyi sosyologlarıdır.
En iyi sosyolog sıralaması şöyledir:
1- Serdar Turgut
2- Berberler
3- Kapıcılar
4- Manavlar
5- Üniversitelerdeki sosyoloji bölümü öğretim üyeleri (Bunlar sonuncu sıradadır çünkü üstyapı, altyapı, globalleşme, diyalektik, Popper, Derrida, çelişki ve üstüne üstlük postmodern gibi kavramları kullanırlar. Bu tür kavramlarla Türk insanının açıklanamayacağı kesindir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sosyoloji en lüzumsuz bilim dalıdır. Sosyoloji gerçekten bilim adamı olması mümkün olmayan insanların bilim adamıymış gibi konuşmalarına ve dolayısıyla da iş bulmalarına yarayan fakülte kürsüsüdür. Sadece sosyoloji okuyup da gerçek bir iş bulabilmiş Türk vatandaşı yoktur. Bir de felsefe bölümünden mezun olanlar o durumdadır ama onlar zaten herhalde büyük paralar kazanacaklarını umarak bu dalı seçmemişlerdir. Sosyoloji bölümden mezun olanlar yine sosyoloji kürsüsünde hoca olurlar. Böylece kısır döngü tamamlanır. Lüzumsuz bilgileri okuyarak mezun olanlar aynı lüzumsuz bilgileri ilerki kuşaklara da aktarmak için bu kez aracı olmaya başlarlar.)
* * *
Kendimi pek övmeyi sevmem, onun için ikinci iyi sosyolog olan berberlerden konuya girmek istiyorum.
Geçen gün bizim Berber Süleyman'ın orada sohbet ediyorduk.
Benden başka müşteri yoktu, ‘Hayrola’ dedim.
‘Müşteri gelmemeye başladı’ dediler.
Seçim yaklaşırken berbere gelenlerin sayısında hızla düşüş olmuş.
‘Eh heyecanlıdırlar, vakit bulamıyorlardır tıraş olmaya’ demişler. Seçim olup bitmiş, müşteri yine ortada yok.
Berber arkadaşlarım bunun seçim sonucuyla ilgili bir şey olması gerektiğini düşünüyorlar.
Aslında bağlantı kurmak çok zor iki olay arasında. Mantıken de bağlantı olmaması gerekiyor.
Ancak burası Türkiye, mantık her zaman geçerli değil. Ve evet seçim sonucu alındıktan sonra berbere giden insan sayısında radikal bir düşüş var.
* * *
Acaba dedim, MHP güçlenince millet bıyık uzatmaya, hafif sakal bırakmaya mı başladı.
Ama bizim medyaya göre MHP imaj değiştirmiş. Artık öyle bıyık filan yokmuş. Ben bu tür konularda genel yayın yönetmenlerinin tespitlerine inanırım.
Bizim solcular bıyık, sakal bırakmaya başladı desem, onlar berbere gitse ne yazar, gitmese ne.
Zeten sayıları taş çatlasa 400 bin Türkiye genelinde.
Veya umutsuzluk nedeniyle tekrar hipilik geri gelmiş olabilir.
Zaten son zamanlarda yogaya karşı da ilgi arttı.
Geçenlerde bir Hintli bayan geldi, çadırın içine tıklım tıklım insanları topladı.
Baktım kalabalığa, küçük burjuva kesimde gerçek bir depresyon salgını var, benden söylemesi.
Birçok insan new age müzik ve yoga ile depresyondan çıkacağını düşünüyor bense new age müziğin ilk notasını duyar duymaz derin depresyona giriyorum.
Yani anlayacağınız küçük burjuvalar depresyon konusunda bile kendi aralarında fraksiyonlara ayrılmış durumdalar.
* * *
Türk milleti trafik polislerinin dediği gibi beklemede kalmış durumda, bunu da bilin lütfen.
Lokantaya gitmiyorlar, saç kestirmiyorlar, yazlık elbise almıyorlar.
Esnaf kan ağlıyor!
Hatta kitap bile almıyorlar.
Benim bile kitaplarımı yayınlayarak aslında millete büyük bir kötülük yapmış olan yayıncı Metin Celal aradı geçen gün.
Metin halka benden çok daha büyük sempatiyle yaklaşan bir kişidir.
Dolayısıyla halkı benden daha iyi anladığı iddiasındadır.
O bile son durumu yorumlayamıyor.
Seçim öncesinde kitap satışları düşmeye başlamış.
Seçim bitmiş yine kitap satışları durgun.
Millet neyi bekliyor bunu anlamak mümkün değil.
Hani 1980 öncesi koşullar olsaydı, halk ‘Nasılsa darbe olacak, kitaplar toplanacak, ne gerek var para bağlamaya kitaba’ diye düşünürdü.
Allah'a şükür o koşullar da yok ortada bugün.
Nedir derdi bu insanların, ne berberler ne de ben bunu anlayabildik.
(Ben eminim ki şimdi üniversitelerin sosyoloji departmanlarında bu konuyu araştıran ciddi tezler yazılıyordur. Örneğin ‘Periferik Bir Ülkede Seçim Sonucu Psikosomatik Etkilerinin Postmodernist Bağlamda Açıklanmasına Yönelik Bir Sentez- Üstyapısal Konjonktürel Süreçlerin Üretim İlişkilerinden Kopukluğu Döneminde Derrida’nın Önemi' türünden başlıklar da atılıyordur bunlara. Tabii bu tezlerin aslında new age'ci Yanni kadar bile önemleri yok ama olsun, bunları yazanlar başarıyla mezun olacaklar ve iyi bilimsel sosyologlar olarak yeni bilimsel sosyologlar yetiştirme görevini üstleneceklerdir mutlaka.)
* * *
Bizim millet böyle ilginç.
Tıraş olmuyor, kitap almıyor, portakalı bile az yiyor, öylece bekliyor.
Bunlar ramazanda ilan da vermezler. Bir ay boyunca gazetelerde ilanlar öyle bir düşer ki şaşarsınız. O bağlantının ne olduğu da tam bilinmez aslında.
İşin kötüsü onlardan etkilenerek ben de beklemeye başladım bir şeyler olacaktır mutlaka diye. Arada bir balkona çıkıyorum, sokağa bakıyorum bir hareketlilik, bir yamuk var mı diye inceliyorum etrafı.
Berbere gidenlerin sayısı normale dönünce Türkiye'de de sistem yine normal olarak işlemeye başlamış olacak.
Benden söylemesi.
Paylaş