EKONOMİDE durum malum. Siyaset deseniz, o zaten çoktan çökmüş durumda.
Eh, bu saatten sonra futbola ucundan değinen yazılar yazmak da olmaz.
Milletin siniri tepesinde ve derin analizleri kimsenin çekecek hali yok.
Bu yüzden, halkın taleplerine her zaman duyarlı kalmaya dikkat eden bir yazar olarak bugün kafaları temizlemeye karar verdim.
Onun için bugün tamamen farklı bir konuyu işliyorum.
* * *
1925 yılının ağustos ayında John Maynard Keynes, yeni evlendiği eşi Lydia Lopokova ile balayına çıkar.
Sussex'te ikinci gecelerini geçireceklerdir.
Keynes, uzun zamandır görmediği arkadaşı ünlü filozof Wittgenstein'ı da Sussex'e davet eder.
Amacı onu hem yeni eşiyle tanıştırmak, hem de bazı konularda fikir alışverişinde bulunmaktadır.
Wittgenstein'ın yol parasını da Keynes öder ve filozof akşamüstü kaldıkları otele gelir.
Büyük ekonomistin yeni eşi son derece hoş sohbet, arkadaş canlısı, hayatın detaylarında güzellikler keşfetmeyi bilen neşeli bir insandır.
Wittgenstein'ı kocasıyla birlikte otelin bahçesinde karşılarlar.
Ve genç kadın ona merhaba dedikten hemen sonra daha ikinci cümlesinde yakındaki bir ağacı göstererek ‘‘Ne kadar da güzel bir ağaç’’ diye konuşur.
* * *
Yazımın ana konusunu oluşturan önemli olay bu kadar sevgili okuyucular.
Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki, ‘‘Ne var yani bunda, dostlar aralarında sohbet ediyorlar işte, olay nerede ki?’’
Böyle diyeceksiniz biliyorum, ama olayı anlamak için Wittgenstein'ın durumunu anlamamız gerekiyor
Bunu anlamazsak, olayı tarihi perspektifi içine yerleştirmezsek ‘‘Ne kadar da güzel bir ağaç’’ lafını duyar duymaz filozofun neden genç kadını adeta boğmak istercesine üzerine yürüdüğünü, onu neden azarladığını çözümlememiz imkánsızlaşır.
* * *
Wittgenstein o aralar önemli bir çalışma içindedir.
Kendisine küçük hedefler koyması imkánsız olduğundan, dünyadaki tüm mantık sistemlerini ve kuramlarını aşmasını sağlayacak, mantık felsefesine son noktayı koyacak, hiçbir yönünde kavramsal açıklar bulunmayan bir sistem oluşturma peşindedir o aralar.
Kabul edersiniz ki bu, insanı son derece sinirli yapabilecek bir uğraştır.
Ve Wittgenstein açısından o günlerde ‘‘Ne kadar da güzel bir ağaç’’ lafı, ne cümle yapısı olarak, ne de içerdiğini iddia ettiği anlam açısından katiyen ‘‘mantıki’’ değildi sevgili okurlar.
Şimdi lütfen bunları yazıyorum diye bana kızmayın. Ben sadece tarihi bir olayı anlatıyorum. Bana mesajlar geçip ‘‘Ne kadar da güzel bir ağaç’’ lafı çok da mantıkidir filan diye yazmayın Allah aşkına.
Bu konuda muhatabınız Wittgenstein olmalı ve sizi temin ediyorum ki adam hayatta olsaydı bile bu türden mektuplarınıza katiyen cevap vermezdi. Üstüne üstlük size sinirlenirdi, bunu da bilin yani.
İşte bütün bu nedenlerden dolayı Wittgenstein, ağaç hakkındaki yorumu duyar duymaz yarı çılgınlık geçirmeye başlamış ve ağlama krizlerine ittiği genç kadının balayını da mahvetmekte bir sakınca görmemiştir.
Keynes'in bütün bu olaylar yaşanırken nasıl bir tavır aldığı konusunda net bir bilgi yok, ama benim tahminin, onun bütün bu olay boyunca tamamen sessiz kalmayı tercih ettiği yolundadır.
Çünkü 1- O da muhtemelen ‘‘Ne kadar da güzel bir ağaç’’ lafının temelde bilimsel açıdan mantıksız olduğunu düşünmekteydi. 2- Ve daha da önemlisi, kendisine karşı çıkanlara şömine maşasıyla vurma tehditleriyle ünlü olan Wittgenstein'dan o da korkmaktaydı.
* * *
Bu yazıdan çıkaracağımız ders bence şu: Eğer eve tanımadığınız bir misafir çağıracaksanız, onun yaşamını daha önceden biraz incelemenizde yarar var.
Örneğin Keynes'in yeni eşi, Wittgenstein ile karşılaşmadan önce onun hayatta neler yapmış olduğuna bir bakmayı akıl etseydi...
Ünlü filozofun daha önce de Amerika'ya yaptığı bir gezide, Bayan Joan Bevan'ın kendisine ‘‘Amerika'da bulunduğunuz için ne kadar da şanslısınız’’ diye konuşması üzerine ona da saldırmış olduğunu, ‘‘Şanslı demekle neyi kastediyorsun’’ diyerek avazı çıktığı kadar bağırdığını ve zor kontrol altına alındığını öğrenir ve ağaç konusunda o şekilde katiyen konuşmazdı o gün.
Neyse olan olmuş artık ve bana sorarsanız, son analizde Wittgenstein sinirlenmekte kesinlikle haklıydı, bilmem anlatabiliyor muyum?