BEN hayatımda hiçbir zaman komplo teorilerine uzun süreli inanç duymayı başaramadım.
Ancak yaz sezonu yaklaşırken Amerika'da öyle filmler çıkmaya başladı ki piyasaya, emin olun Hollywood'un insan beynini sıfır noktasına yakınlaştırma amacıyla çalışmak gibi gizli bir görevi olduğuna ben bile inanmaya başladım.
Gerçi kış sezonunda da ‘‘Harry Potter’’,‘‘Yüzüklerin Efendisi’’ gibi filmler de insandan beyin hücrelerini çalıştırmasını talep eden filmler değillerdi.
Ancak yeni sezonun başlangıcında olup bitenler önümüzdeki günlerde kitlelerin toplu halde beyin sulanması sendromuyla karşı karşıya kalacağının delilleriyle doldu taştı.
‘‘Örümcek Adam’’ filmi müthiş bir fenomen oldu Hollywood'da.
Geçmişteki tüm gişe rekorlarını kırdı ve üç gün içinde 115 milyon dolar topladı.
Tam bu olay konuşulurken şimdi de ondan daha büyük rekorlar kırması beklenen ‘‘Yıldız Savaşları’’nın yeni filmi (The Attack of the Clones) gösterime giriverdi.
O da şimdi hafta sonunda milyonlarca doları toplayacak ve siz bu yazıyı okuduktan birkaç saat sonra da büyük ihtimalle ‘‘Örümcek Adam’’ filminin rekorunun çoktan kırılmış olduğu Amerika'da açıklanacak.
*
Bu yazıyı New York'tan yazıyorum. Şehrin biyografisini bitirmek üzereyim, umuyorum ki çalışmanın sonucunu okurken çok keyif alacaksınız.
İki filmi de hemen görme imkánım var anlayacağınız, ancak ben şu anda bunu yapmayı reddediyorum.
Çekmiyor artık beni ‘‘Yıldız Savaşları’’ veya ‘‘Örümcek Adam’’ gibi filmler.
Gayet tabii ki sadece eğlenmek, iyi vakit geçirmek için film seyredilmesi fikrine karşı değilim.
Tamam eğlenelim de, ancak eğlenirken illa da zihin yaşımızı 12 düzeyine çekmek zorunda kalmayalım istiyorum artık.
Bunun da arada bir yapılmasına karşı değilim ancak zihin yaşının aşağıya çekilmesi talebi süreklilik kazanınca iş can sıkıcı olmaya başlıyor.
Sadece güzel efektler, iyi çekimler, hızlı ve muhteşem sahneler olduğunda filmde, ben eğlenmek yerine hafif bir yorgunluk da duymaya başladım uzun süredir.
İsteyen buna yaşlılık belirtisi diyebilir, ki bence de onun payı var, isteyen de yıllardır bu tür filmlere karşı kaşarlanmış olmanın, bu filmlere doymuş olmanın bir sonucu olduğunu da söyleyebilir bu tepkimin.
Ben ikincisinin de hayli rolü olduğunu düşünüyorum son tavrımda.
Son ‘‘Yıldız Savaşları’’ filminin ilk filmden daha iyi olmadığı, ‘‘Örümcek Adam’’ filminin de ne bileyim ben , ilk ‘‘Superman’’ filminden daha iyi olmadığı gibi bir önyargı taşıyorum içimde.
Bu konuda çok büyük yanılgı içinde olmadığımı da zaten Amerika'nın önemli film eleştirmenlerinin iki film hakkında yazdıklarından sonra daha da kesin olarak anladım.
*
Böyle filmler yapılmak zorunda çünkü Hollywood'da riskler çok yükseldi.
Düşünebiliyor musunuz, ‘‘Örümcek Adam’’ filminin sadece tanıtımı için film şirketi 50 milyon dolar harcamış sevgili okurlar.
50 milyon dolar sadece reklam için harcanıyor. Bu korkunç bir rakam. Düşünsenize, Türkiye'de bir filmin bütçesi 1 milyon dolara ulaştığında buna ‘‘büyük para yatırılmış film’’ deniliyor ve Türkiye koşullarında da haklılar bunu söyleyenler.
Amerika'da ise bunun 50 misli sadece reklamına gidiyor filmin.
Onun için az insanın anlaması riski olan, yoğun hisleri, fikirleri işleyen, riskli konuları ele alan filmlerin yapılması daha da zorlaştı artık Hollywood'da.
Bu eskiden de zordu zaten, şimdi ise kaybetme risklerinin olağanüstü boyutlara varmasıyla birlikte o tür filmlerin denenmesi tamamen imkánsız oldu bence.
Ve işte bu nedenle de bilet fiyatları bence astronomik olmuş Amerikan sinemalarında.
Biletler artık 10 dolardan satılıyor. İçerde kola, patlamış mısır 5 dolara yakın tutuyor.
Yani anlayacağınız iki çocuklu bir ailenin tek bir sinema ziyareti minimum 50 dolara patlıyor.
Bu orta sınıf Amerikan ailelerine bile ağır gelebilecek bir yük.
Ancak film şirketleri yaptıkları bu filmlerle çocuklara hitap ederek, tüm aileyi zorunlu olarak getirtiyorlar sinemaya.
Amerika'da var olan bilet satış sisteminde bu filmlere belirli yaş altında olanların ebeveynsiz girmeleri yasak. Yani ebeveynler istemeseler de filmlere gelecekler, başka çare yok!
Kötü okul müsamerelerini kendi çocukları da piyeste rol aldığından seyretmek ve bunları sonunda alkışlamak zorunda kalmak gibi bir deney olmalı bu onlar açısından.
Ayrıca çocukların ‘‘Örümcek Adam’’ ve ‘‘Yıldız Savaşları’’ türündeki filmleri yaz boyunca birkaç defa üst üste sinemada seyretme talepleri de olduğu biliniyor
Anlayacağınız film şirketlerinin ve onlarla bağlantılı çalışan oyuncak firmalarının tüm stratejilerinin temelinde çocuklar ve ergenlik yaşındaki gençler yatıyor ve onları tatmin etmeyecek film yapılması da bu yüzden imkánsız olmuş vaziyette.
Bu sürecin dışında kalmak isteyenler ne mi yapacak?
‘‘A Beautiful Mind’’a benzeyen türde bir filmin daha piyasaya sürülmesini sabırla beklemekten başka çare yok gibi gözüküyor şu günlerde...