MEMLEKETTE sorunlar bile sorunlu olmaya başladı. Yani artık sorunları bile normal bir şekilde yaşayamamaya başladık.
İlk önce bankadaki koruma soygun girişiminde bulunanları vurup öldürdü.
Onu hapse attık, polis müdürü ‘‘Keşke adamlarım onun gibi olabilse’’ dedi.
Sonra bankalar yol geçen hanına döndü, adam vuran koruma hapiste olduğu sürece hiçbir korumanın elini silahına atmayacağı kesin olduğundan soyguncular neredeyse silah yerine dondurma külahını kullanarak bile banka soymaya başladılar.
İlk celsede adam vurmuş olan koruma tahliye olunca bu kez uzun süredir sakin durmakta olan korumalar, silahlarına hasretle bakmaya başlayıp, ‘‘Ah bir soyguncu gelse de vursam onu’’ diye sabırsızlandılar.
Ve en son olarak da olayı sosyal açıdan tamamen içinden çıkılmaz hale getiren şey oldu.
Polis banka soymaya kalktı, silahını kapıp gitti ve koruma aslında polis olan soyguncuyu vurdu.
Böylece bu meselenin makul sınırlar içinde tartışılmasıyla ilgili son umut da ortadan kalkmış oldu.
İş mantıken tamamen içinden çıkılmaz hale geldi, sorun Türkleşti.
* * *
Eşcinseller 20-21 Nisan tarihlerinde Ankara'da toplandılar.
‘‘Neye Karşı, Nasıl Mücadele’’ ana başlığı altında düzenlenen toplantılarda ele alınan bazı konuların alt başlıkları ise şöyleymiş:
- Heteroseksüalizm ve gündelik hayatta karşılığı
- Eşcinsel hareketin bileşenleri
- Yok mu aslında birbirimizden farkımız
- Kurumlaşma
Bu başlıklara bakınca kesin olan iki şeyi hemen tespit edebiliyor insan.
Evet bu arkadaşlar eşcinsel, bu kesin.
Ama aynı zamanda da son derece sıkı birer sosyal demokratlar.
Murat Karayalçın gibi konuşup düşünmeye başlayan eşcinsellere sahip olmamızın ilerde ne tür sorunlar yaratacağını hep birlikte göreceğiz bakalım.
* * *
Başbakan Ecevit, soykırım dedi, sonra da Yahudilerden özür diledi.
Ve birçok insanın kafasında bu olay Bülent Ecevit'in devlet işlerini yürütmede ne kadar sağlıklı davranabileceği yolundaki şüpheleri tekrar ortaya çıkardı.
Bazıları Ecevit'in sağlık meselelerini yine gündeme getirdiler.
Hatta diplomatların yabancı meslektaşlarına Ecevit'in sağlık sorunlarını hatırlatarak yapılan bazı açıklamaları ciddiye almamaları gerektiğini anlattıkları bile söylendi.
Çoğu insan bu durumdan tedirgin, bu durumun ciddi bir devlet krizine yol açabileceğinden ürküyor insanlar.
Ben ise gayet sakinim.
Ben ne zaman ürkmeye başlarım biliyor musunuz?
Eğer Başbakan Ecevit bir gün basının önüne çıkar ve durup dururken halktan ‘‘saçını iki gündür boyamayı unuttuğundan dolayı’’ özür dilerse...
İşte o zaman acayip paniklerim.
İşte asıl o zaman Türkiye'de bütün devlet işlerinin tehlike altında olduğunu düşünmeye başlarım.
Dikkat edin bakın Ecevit yıllardır o kadar badire atlattı, düştü, unuttu, gideceği yeri şaşırdı, konuşurken gaflar yaptı, konuk cumhurbaşkanlarına genel müdür dedi, falan filan.
Ama bütün bunlar olurken istikrarlı bir şekilde hiç unutmadığı tek şey saçlarını düzenli olarak boyamasıydı.
Onu hiç aksatmadı.
İşte onu da unutmaya başlarsa o zaman siz de panikleyin bence.
* * *
Bende yeni bir paranoya başladı.
Gökdelene çakılan ikinci uçaktan sonra Hürriyet Medya Towers üzerinden her dakikada bir geçmekte olan uçaklara bir başka gözle bakmaya başladım.
Son olaydan sonra onlar biraz daha alçaktan uçmaya başlamışlar gibi gelmeye başladı bana ama tabii yanılıyor da olabilirim.
Ancak son geçen uçaktaki hosteslerin hepsi de pek suratsızdı, bunu da bilimsel bir tespit olarak sizlere aktarmak boynumun borcu.