Serdar Turgut: Siz felaket görmemişsiniz

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Sol geçmişli Türk küçük burjuvaları dün bütün günü matem tutarak geçirdiler.

Onların evleri dün akşam saatlerinde Deep Purple konserinde, hüzünlü bir müzik çalarken, yakılan mum ışıkları arasında sallanan vücutların oluşturduğu görünümün hüzünlü havasını yansıtıyordu.

Dün Türkiye'de Prozac satışlarında patlama oldu. Tek bir tane dahi Viagra satılmadı.

İstanbul Film Festivali'nin gerçekleştirildiği film salonlarında dün gösterimlerden önce birer dakikalık ‘‘Türkiye elden gitti’’ ana temasını işleyen matem duruşu yapılması bile düşünüldü.

Allah'tan aklıselim sahibi bir vatandaş çıkıp ‘‘Siz deli misiniz, adamlar zaten bu bunalımlı filmleri seyrede seyrede delirme noktasına gelmişler. Çektikleri zulüm yetmiyormuş gibi onlara bir de daha başta siyasi gerçekleri hatırlatarak işkence yapmaya ne gerek var ki’’ diye bilinçlendirme yaptı da bundan son anda vazgeçildi.

Küçük burjuvalardan bazıları memleket dışına yerleşip örneğin Brüksel'de Hadi Uluengin'in uzun dönemli misafiri bile olmayı düşlediler.

Bu kategoride yer alan kişileri oraya gitmekten tutan tek şey, Uluengin'in zaten çok sayıda olan ve her an daha da artması beklenen çocuk sayısıydı.

Şunu unutmayın ki Hadi depresyona girdiğinde mutlaka bir yeni bayana sığınır ve mutlaka da sonra bir çocuğu olur.

Ve gayet tabii ki Hadi, 18 Nisan'dan bu yana depresyonda, bilmem anlatabiliyor muyum vahim durumu?

***

Küçük burjuvalar neden bu duruma düştüler aniden?

Çünkü onlara göre MHP'nin bu kadar güçlü bir şekilde devlet yönetimine aday olması, olabilecek en büyük felaketlerden bir tanesiydi. Belki de felaketlerin en büyüğüydü.

Tabii ki küçük burjuvalar her zaman olduğu gibi yine yanılıyorlar.

Yine her zaman olduğu gibi olayları abartıyorlar, lüzumsuz yere ektra sistol geçirip, kan şekerlerini yükseltiyorlar.

Boşuna panik krizleri yaşayıp zaten kararması için objektif koşulları yeterince bulunan hayatlarını sübjektif olarak da karartıyorlar.

Arkadaşlar, yazıktır, günahtır yapmayın. İşkence etmeyin kendinize.

Bakın oy verdiği parti sadece 270 bin toplam oy almış bir kişi olarak size sesleniyorum: Hálá daha yıkılmadım, ayaktayım.

Ben bunu başarıyorsam siz de başarırsınız.

MHP'nin bu kadar oy alması sonuçta normal, çünkü sonuçta burası Türkiye ve reklamda denildiği gibi....... YOK ÖYLE!!

***

Sayın küçük burjuvalar, değerli kardeşlerim.

Siz olan bitene felaket diyorsanız tarih bilinciniz hiç yok demektir.

Asıl felaketleri görebilmek için Marcel Proust'un hayatını anlamak, okumak gerekiyor.

Evet Marcel Proust. Seçimin sonucu unutmanız ve bu hayattan kendinizi aniden soyutlamanız için tek kaynak o, bunu unutmayın.

İsteseniz de unutturmayacağım size onu zaten.

Şimdi bazı arkadaşlar, ‘‘Hayattan soyutlanın’’ dediğim için beni sert dille eleştirecekler, bunun teslimiyetçilik olduğunu söyleyecekler ve doğru tavrın yılmadan, usanmadan halkı hálá daha, bunun olamayacağı yönünde oluşan bütün bilimsel verilere karşın bilinçlendirmeye çalışmak olduğunu söyleyecekler.

Vallahi açıkça söyleyeyim, onlara hayatta başarılar diliyorum.

30 küsur yıl süren bilinçlendirme çabasından sonra çıkan toplam oy oranı 300 bine yakın oldu.

Her seçim döneminde kazanılan seçmen sayısı iki misli artsa, tam tamına 24 yıl sonra barajı aşacak hale gelebilecekler.

Ben ise diyorum ki, bu kadar zahmet çekmek yerine kendimizi tamamen soyutlayıp kopuş yaşarsak, belki birilerine daha fazla örnek olup onları da kurtarırız, hayat denilen bu tek dişi kalmış canavarın pençesinden.

***

Marcel Proust'un kronik astımı vardı. Bir çiçek kokladığında bile ölüm noktasına geliyordu. Son derece sıcak bir ortamda bile iki-üç paltoyu üst üste giyerek oturur ve katiyen terlemezdi. Hatta o ortamlarda onun elini sıkanların daha sonra yazdıklarına göre, o durumda bile eli buz gibi soğuk olurdu.

Bağırsakları anormal çalışırdı. Proust, bağırsaklarında tek bir su damlasının hareketini bile anında hissedebilme yeteneğine sahipti.

Bu nedenle de geceleri katiyen kolay uyuyamazdı. Bağırsaklarındaki hareketliliği dinlemek isterken uykusu kaçardı.

Küçük tuvaletini ederken sürekli acı çekerdi. Bu büyük ihtimalle o zamanlar tedavisi olmayan bir cinsel hastalıktı. İşin asıl tuhaf yanı, onun bu hastalığı nereden kaptığının meçhul olmasıydı. Çünkü ne ilk asıldığı oğlanlar, ne de daha sonra bayanlar ona katiyen yüz vermemişlerdi.

Sürekli öksürürdü, sürekli nezleydi.

Hemen her türlü fobisi vardı.

Sabun, kolonya, tıraş kremi kullanamazdı, çünkü bunlara karşı da alerjisi vardı.

İç çamaşırı vücudunda belirli bir açıda oturmadığı takdirde de uyuyamazdı. Bazen yatmadan önce dakikalarca iç çamaşırını ayarlamak için uğraşırdı.

Çok ama çok önemli bir olay olmadıkça yatağından çıkmazdı.

Şimdi arkadaşlar...

Bu adam bile bütün bu olumsuzluklara rağmen 1 milyon 250 bin kelimelik bir şaheser yaratabilme gücünü göstermişse...

Size ne oluyor be, MHP geldi diye öyle hayatın sonu gelmiş gibi üzüntülü havalar atıyorsunuz!

Haydi kardeşim işinize bakın ya, Allah Allah...

(İşte gerşek felaketin olduğu gün. Ritz Oteli'nde bir gece. Yıl 1922. Azz sonra)

(Not: Sevgili Tekin Aral'ın eşine, Oğuz Abi'ye, bütün ailesine, sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum. Allah rahmet eylesin.)



Yazarın Tüm Yazıları