Paylaş
Şarap sektöründe en önemli gelişme yüzlerce dolarlık şarap ile sadece birkaç dolar ödenerek alınan şarap arasındaki kalite farkının gittikçe yok olmasıdır.
The Economist Dergisi'nin araştırmasında görüşlerine başvurulan her uzman bu gelişmeye dikkat çekiyor ve ‘‘Yüksek fiyat eşittir daha güzel şarap’’ fikrinin sadece bir ideolojik yanılsama olduğunu söylüyor.
Ucuz şarabın da ‘‘mükemmel’’ olabileceği fikrinin yaygınlaşması ise dünya üretim hiyerarşisinde önemli yer değişimlerine yer açacağa benziyor.
Şili, Arjantin, Bulgaristan, Ermenistan gibi azgelişmiş ülkeler sadece bu yeni ortaya çıkan avantaj nedeniyle şarap sektöründe büyük bir şans yakalamış durumdalar.
Şili ve Arjantin, Amerikan pazarında yer bulmaya alışırken, Bulgar şaraplarının dağıtımını alan şirketler bu aralar sürdürdükleri muazzam reklam kampanyaları ile Batı Avrupa pazarında yer tutmak için savaş veriyorlar.
***
Tabii en önemli konu pazarın durumu. Yani talebin hangi yoğunlukta ve nerede konsantre olduğu şarap üretiminin geleceğini de belirleyecek.
1990'lı yılların ikinci yarısında şarap sektöründe en büyük belirleyici olan ülke Japonya'ydı.
Bu ilk bakışta şaşırtıcı bir tespit.
Çünkü bu ülkede şarap üretilmiyor.
Japonlar'ın yemekleri de şarap içmeyi teşvik edici nitelikte değil.
Ayrıca bu ülkenin kültüründe ‘ağır alkollü içki’ içme alışkanlığı da yer etmiş durumda. (Örneğin şaraptan önce pahalı konyak içmeye takmışlardı.)
Bütün bu verilere rağmen 1995 ile 1998 yılları arasında Japonya'da şarap tüketimi yüzde 300'lük artış göstermiş.
Japonlar özellikle Bourdeaux bölgesinden şişesi binlerce dolar olan inanılmaz pahalı şaraplara büyük talep göstermeye başlamışlar.
Bu ani gelişme bir taraftan pahalı şarap üreticilerine büyük bir destek getirmiş.
Ancak aynı zamanda da ucuz ve güzel şarap üretiminde tam büyük adımlar atılırken, yani şarap tüketimi daha da demokratikleşirken, Japonya'nın bu tavrı olaya önemli bir engel getirmiş.
Tabii bu da özellikle dünya piyasasındaki hegemonyaları değiştirmeye uğraşan şarap üreticisi azgelişmiş ülkelere büyük bir darbe olmuş.
***
Japonya'nın konumu sektörde inanılmaz olayların anlatılmasına da neden oluyor.
Örneğin Japon tüketicilerin sadece moda olduğu için pahalı şarap tüketimine ilgi gösterdikleri, bu işten gerçekte zevk almadıkları yolunda önemli göstergeler var.
Petrus dünyanın en ender ve pahalı şaraplarından bir tanesidir. Gerçi son yıllarda Avustralya'nın Grange şarabı Petrus'u tahtından indirdi ama olsun, Petrus yine de ağzının tadını bilenlerde hayranlık yaratan bir şaraptır.
Fransız ihracatçıların gözünün önünde olan bir olayda Japonlar, binlerce dolar ödeyerek satın aldıkları Petrus şarabını Coca Cola ile karıştırıp içmişler.
Ortalama bir şarap seveni intihara sürükleyebilecek bu sevimsiz olay, şarap konusunun nasıl da tahmin dışı gelişmelere tabi olduğunu gösteriyor.
Çünkü üreticiler sadece bu kültürel farklılığa bakarak Jpaonya'dan bir talep patlaması gelebileceğini önceden katiyen tahmin etmiyorlardı.
Talep aniden patlayınca da herkes hazırlıksız yakalandı.
Şimdi de bu talebin aniden kesilmesi durumunda neler olacağı düşünülüyor doğal olaraktan.
***
Türkiye maalesef dünya pazarında şu aşamada yok.
Aslında şaraplarımızın bir bölümü, örneğin Sarafin, Kalecik karası, Öküzgözü, dünya pazarında rahatlıkla birçok Şili ve Arjantin şarabıyla rekabet edebilecek düzeyde.
Ancak şarabımızı dünya pazarında bekleyen en büyük sorun tanıtımda yaşanıyor ve yaşanacak.
Ayrıca talep artsa bile şarap üreticilerimizin bunu hemen karşılayacak kapasiteleri yok.
Bunun diğer endüstriyel savaşlardan farkı olmadığını, 21'inci yüzyılda dünya politikalarının ‘yiyecek’ üzerine kurulacağını unutmadan, şarap sektörümüzü geleceğe hazırlamalıyız.
Ve tabii şarap tüketiminin de yaygınlaşması acilen gerekiyor.
Bunu sağlayabilmek için de şarabın modern ve güzel bir içki olduğu, bir şıklık olduğu ideolojisini yerleştirecek kapsamlı kampanyalara ihtiyaç var.
Paylaş