Renkler

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

ÖSYM ve ben

Her zaman olduğu gibi bugün de memleketin gündeminde birinci sırada yer alan konuya değineceğim. Aslında mizah yazısı yazmak istiyorum, ciddi şeylerle uğraşmayı katiyen istemiyorum. Ama ne yapayım ki ben doğuştan ciddiyim.

BEN doğuştan kötümser bir insanım. Öyle ki rivayete göre doğar doğmaz ağlamam için popomu pataklamaya hazırlanan doktoru bile gözüm tutmamış, onu kovup bu işi yapacak başka bir doktor bulmasını başhekimden talep etmişim.

Yani kimseye fazla güvenmem, herkesin yanlış yaptığını düşünürüm, ayrıca herkesten daha akıllı olduğum konusunda inancım tamdır.

Bu şekilde doğdum ve tabii üstüne üstlük bir de Türkiye'de bunca yıl yaşayınca bütün bu düşüncelerimi her Allah'ın günü teyit etme imkánını buldum.

* * *

Durum böyle olunca ÖSYM ve üniversite seçme sistemi konusunda son kopan fırtınaya neden uzun zaman ilgisiz kaldığımı umarım anlamışsınızdır.

Çünkü insanlara katiyen güvenmediğimden öğrencilerin de basit bir şeyi anlamaktan aciz olduklarına ve bu nedenle de bir kaşık suda fırtına kopardıklarına karar vermiştim.

Önyargıydı bu ve önyargılı olmak da çok ama çok hoşuma gidiyor.

Rana ise durmadan önyargılarımı bırakıp hayatta biraz da araştırmacı gazeteci olmamı istiyor hep.

Ben de ona ‘Bak şu etrafta var olan araştırmacı gazetecilere, ben de onlar gibi mi olayım yani’ diyorum.

Ama beni dinlemiyor. Ben laubaliymişim, her şeyi gayri ciddi hale getiriyormuşum, bunca genç insan bir şey söylüyorsa insanın biraz da onları dinleyerek yorum yapması gerekiyormuş, bunu bile anlamıyor muşum.

Bunları dedi Rana.

Ben de sonunda bunaldım ve tarihe geçecek bir edayla ‘Peki o zaman, bu işi araştıracağım’ diye konuştum.

* * *

Bir arkadaşımızın çocuğu da bu yıl üniversiteye başlayacak. Ondan tercih formundan fotokopi çekip bana göndermesini istedim.

Araştırmacı gazeteciliğim sonucunda önyargılarım doğrulanırsa o zaman işte beni kimse tutamazdı.

Form geldi.

Hemen telefona sarılıp bir daha fakslamasını istedim.

Bana göre yollarken teknik bir arıza olmuştu çünkü formdaki yazılar karmakarışıktı, bence bir şey okunmuyordu.

Arkadaşımın babası sayfayı bir kez daha faksladıktan sonra bana dedi ki: ‘Teknik bir arıza yok, konu karmakarışık olduğundan sayfa da öyle karışıkmış gibi geliyor. Ayrıca tabii bir de sen şaşısın bunu da unutma.’

Dehşet içinde fark ettim ki adam haklı. Dikkatle bakınca sütunlar ve satırlarda bazı kelimeler ve rakamlar okunuyor. Ama yine de toplamdan anlam çıkmıyordu.

* * *

Size bir şey söyleyeyim mi.

Ben hayatımda hiçbir üniversite sınavını kazanamadım.

O zamanlar postacı eve kapıya kadar sonucu getirir ve ‘müjdesini ister’di.

Bizim mahallenin postacısı benim sonuca önceden bakınca aldığım düşük puandan öylesine utanmış ki babama ilk önce ‘Beyim oğlunuzun sonuç mektubu yolda kaybolmuş’ diye yalan söyleyip, mektubu da yakmış.

Aldığım puan öylesine düşüktü ki Svahili Dil ve Edebiyat Kürsüsü'ne kayıt olabilmem için gerekli puandan bile 20 puan aşağıdaydı.

Sonucu görünce babam ile annem intiharı bile düşündüler.

Babam anneme ‘Biz intihar edeceğimize onu öldürelim’ dedi ve eliyle beni gösterdi.

Annem bu fikre sıcak yaklaşmakla birlikte bir süre sonra ‘Hapishanede çürümek istemem. Komşulara rezil olduk, topluca intihar edelim’ dedi.

Aile dramı uzun bir zaman sonra duruldu.

Bu geçmişten gelen hikáyenin özeti şu: Üniversiteye girme sınavını katiyen kazanamayan bir kişi bile dáhi olabilir, bunu unutmayın.

* * *

Konuya dönelim.

Üniversite seçmeleri için öğrencilerin doldurması gereken forma baktıkça ilk başta neden bir de ayrıca sınav yaptıklarını katiyen anlamadım.

Bu formu kusursuz doldurmak öylesine güç bir şeydi ki sadece bunu başaran öğrencileri direkt üniversiteye kaydedip bir de sınav yapma derdinden kurtulmaları kesinlikle mümkündü.

Formu en hızlı dolduranı en yüksek puan gerektiren üniversiteye, en yavaş dolduranı da Svahili Dil ve Edebiyat Kürsüsü'ne kaydediverirsiniz olur biter.

Halkın verilmeyen vergileri de böylesine sınavlara filan çarçur edilmemiş oldurdu.

Gelecek sene için ÖSYM'ye önerim bu. Sadece form doldurtun bitsin iş.

Bu paragrafın da özeti şu: Getirin bir profesörü bu formu kolayca doldursun ben de çıkıp kendimi Taksim Meydanı'nda asayım.

* * *

Öğrencilere bir önerim var.

Böyle sınav, seçme formu gibi şeylerle hiç uğraşmaya değmez.

Benim formülümü uygulayın.

Hiçbir imtihanı kazanamayın ve 17 yaşında olmanıza rağmen yüksek sesle ağlayarak babanızı sizi Amerika'ya okumaya göndermeye ikna edin.

Bunun için tek çocuk olmanız gerekiyor. Dolayısıyla kardeşi olanlar bu formülü uygulamadan önce tek kalmak için diğer kardeşlerini öldürmek zorundalar.

Tek kaldıktan sonra babayı sizin için para harcamaya ikna etmek çok daha kolay olacak bana inanın.

Sonra anne ve babanıza bilgisayar mühendisliği dalında okuduğunuzu söyleyin ama aslında sinema yönetmenliği yüksek okuluna yazılın.

Ben master'a başlayıncaya kadar babam ile annem benim işletme okuduğumu zannediyorlardı.

Altı yılımı iyi bir Marksist olmak için okumaya harcadığımı öğrenince babam beni öldürmek amacıyla New York sokaklarında kovaladı ama yakalayamadı.

Bunun da özeti şöyle: Öğrenciler haklı. Aceleye gerek yok. Tercih süresi uzatılsın.

Yazarın Tüm Yazıları