DÜNYADA en çok sevdiğim ikinci genel yayın yönetmeni olan Mehmet Y. Yılmaz aşk yazılarını sürdürüyor.
Şimdiye kadar yazmış olduklarını kitap halinde de yayınladı.
Kitabın adını vermeyeceğim çünkü onun gazetesinde ombudsman var, müşteri temsilcisi gibi bir şey yani, şimdi onun kitabının adını verecek olsam arkadaş için ticari reklam yaptım diye filan beni eleştirir.
Yani ben üzülmem böyle şeye de genel yayın yönetmeni üzülmesin, bunu istemem!
Diyeceğim o ki ilgiyle takip ediyorum bu yazıları.
Son yazısına kadar kanaatim gözümüzün önünde bir genel yayın yönetmenin adım adım intihara doğru gitmekte olduğuydu.
Çünkü temelde çözümsüz olan bir sorunu kendisine mesele edindi ve bence yakında tamamen çıldırmaması mümkün değildi.
Bu nedenle onun uğraşısına dışardan teorik müdahale etmedim bugüne kadar çünkü itiraf etmeliyim ki herhangi bir genel yayın yönetmeninin düşünme yoluyla kendi kendisini intihara sürüklemesini izlemek son derece keyifli bir olay.
Ben uzun süre benim genel yayın yönetmeninin böylesine bir sürece girmesini bekleyip durdum.
Ama o kendisine bambaşka bir rota seçti, o kendisini değil başkalarını intihar etmeye hızla itecek şekilde davranmaya başladı.
Dolayısıyla aşk üzerine en son yazısını okuyuncaya kadar benim umudum Mehmet Y. Yılmaz'daydı, onun ilgiyle izliyordum.
* * *
Son yazısını okuyunca dehşet içinde anladım ki sonunda intihar edecek o değil bir kadın olacak sevgili okurlar.
Cumartesi günü yazmış olduğu ‘‘Sevgin İçin Yaşamayı Göze Alacaksın’’ başlıklı yazısında dünyada en sevdiğim ikinci genel yayın yönetmeni aşk acısını ele alıyor.
Adam sevdiği kadını elde edemeyince ne yapar?
İntihar ilk akla gelen şey ama Mehmet Y. Yılmaz bunu reddediyor.
Peki ne yapacaksınız?
Onun kaleminden aktarayım çözümü: ‘‘Hayır, cesareti ölüm ile sınama düşüncesini doğru bulmuyorum. Cesareti asıl vurgulayacak şey ölüp mağlubiyeti ve geri çekilmeyi kabul etmek değil, tam tersine kararlı bir şekilde aşkın varlığında ayak diretmektedir diye düşünüyorum.’’
Tamam mı, bu kadar...
* * *
Şimdi bu kendi yazdıklarından yola çıkarak Mehmet Y. Yılmaz'ın bir gün bir kadına sırılsıklam áşık olduğunu varsayalım.
Diyelim ki kadın bir sürpriz yapıyor ve genelde bu tür durumlarda beklenenin dışında davranarak onu reddediyor diyelim.
İşte o zaman yandı kadın, yandı ki ne yandı!
Düşünsenize bir türlü pes etmiyor adam. Kadın ‘‘İstemiyorum yahu’’ dedikçe daha fazla áşık oluyor ona.
Kadının içi bunalıyor, sonunda içinden ‘‘Bir ölüp gitse de kurtulsam şundan’’ diye geçiriyor.
Ama nerede o şans, intihar da etmeyecek, bunu yazmış açıkça.
Hem yaşamakta hem de ortada bir aşkın olduğu konusunda ısrarlı ve kadının söylediği sözlerin hiçbirisi de onu caydıramıyor.
Gayet tabii ki bu işin sonunda kadın Mehmet Y. Yılmaz'dan tek kurtuluş yolunun intihar olduğuna kısa sürede karar verecektir.
Kitabı yayınlandıktan ve Haber Türk kanalında konuştuktan sonra herkes ‘‘Acaba gerçekten de bir sevgilisi mi var ki’’ diye merak etmişti Mehmet Y. Yılmaz'ın.
Ancak bu son yazısı bir sevgilisi olmadığının ve konuyu sadece teorik olarak ele aldığının kesin kanıtıdır, çünkü hayatta hiçbir kadın bu kadar lüzumsuz ısrarı kaldıracak kadar sabırlı değildir.
Şunu bilin ki bu yazısından sonra Mehmet Y. Yılmaz kadınlar açısından ‘‘alınabilecek risk’’ sınırının tamamen dışına çıkmış, yine onların yapabileceği ‘‘fayda maliyet analizlerinde’’ de sadece maliyet olmuş durumdadır.