Olamaz dediğimiz olacak galiba

11 Eylül saldırısının hemen ardından Amerikan Cumhurbaşkanı George Bush, vatandaşlarına seslenerek ‘‘Hazır olun, belki de 30-40 yıl sürecek uzun bir mücadele dönemi başlıyor’’ demişti.

O zamanlar neden böyle uzun bir savaş gerekeceği konusunu anlamakta güçlük çekmiştim.

Hálá da bunu anlayamamakla birlikte belki onun söylediğinden çok daha uzun bir savaş dönemine girildiğine, önümüzdeki dönemde insanlığı acılı günlerin beklediğine ve belki de uzun yıllar boyu olamaz dediğimiz şeyin de sonunda olacağına, bu korkunç sürecin sonunda bir büyük dünya savaşının çıkma ihtimalinin son derece ciddi olduğuna ben de inanıyorum artık.

Ne yazık ki bütün veriler bu yöne işaret ediyor ve işin daha kötüsü, bu süreci tersine çevirebilecek, durun diyecek, bir karşı güç dengesinin oluşma ihtimali de hemen hemen hiç yok gibi.

* * *

11 Eylül'den önce dünyayı anlamak, kavramak ve kendi yaşantımız açısından anlamlandırmak için elimizde bazı kavramlar vardı.

Her zaman doğru olan kavramlar değildi belki bunlar ama en azından her insan kendi inanışına, tercihine göre ideolojik bir anlamlandırmaya gidebiliyordu dünyayı.

Sizleri bilemem ama ben şu anda bunu tamamen yapamaz hale gelmiş durumdayım.

Bir dehşet dengesizliği, bir terör dengesizliği oluştu dünyanın her tarafında aniden.

Soğuk savaş döneminde bir vahşet dengesi vardı, sonuçlar her tarafın kötülüğüne olacağından kimse savaşa gerçekten girmeye cesaret edemiyordu.

Şimdi öyle gözüküyor ki, bu korku tamamen ortadan kalkmış durumda.

Savaş, teorik bir seçenek olmaktan çıkıp son derece pratik bir kaçınılmazlık haline geldi.

Sizleri bilemem ama bu durum beni gerçekten ürkütüyor; çünkü maalesef bu bizlerin öyle uzaktan seyredeceği, bizlere bulaşmayacak bir savaş olmayacak katiyen.

* * *

Filistinliler işgal altındaki toprakları için, kurtuluş için ayaklandılar.

Ayaklanmanın neferleri sadece savaşçı erkekler değil, kadınlar, çocuklar da oldu.

Onlar ön plana çıkınca, vahşet onlara yönelince, İsrail'in dünyada dostu kalmayacağı hesaplandı.

Haklı da çıktılar bu hesaplarında. Ama başka bir şeyi unuttular. Ölümcül sonuçları olabilecek bir unutkanlıktı bu ve tüm dünyayı tehlikeye atıyorlardı ama belki de yapabilecek başka çareleri, alternatifleri olmadığından benzinle gittiler ateşin üstüne.

İsrail ülke olarak bütünlüğünü ancak savaşarak koruyabilmektedir. Gerçek bir barış gelse, İsrail'in kendi içindeki çelişkileri, çatışmaları nedeniyle parçalanması ihtimalinin büyük olduğunu söyleyenlerin sayısı hiç de azımsanmayacak miktardadır.

Savaşla beslenen İsrail içinde faşist eğilimler, tırmanan vahşet nedeniyle çok güçlenmiştir.

Bugün İsrail nüfusunun yüzde 46'sı ‘‘transfer’’ adı verilen politikanın Filistinlilere uygulanmasını desteklemektedir.

Bu, Filistin toprakları üzerinde ‘‘etnik temizleme’’ yapılmasıdır aslında ve İsrail gibi kendi içinde demokratik sistemi olan bir ülkede bunun böylesine büyük destek görebilmesi korkunçtur.

Öte yanda ise Filistin halkının yüzde 70'e yakını İsrail'e yapılan intihar saldırılarını tamamen desteklemektedir.

İşte bu korkunç durum sevgili okurlar, dünyada bir büyük savaşın çıkmasına neden olabilecek kadar büyük bir tehlike arz etmektedir.

O küçücük topraklarda kökü atılan büyük kinler, hesaplaşma beklentileri vardır. O kinler, hesaplaşmalar bütün dünyaya yayılmıştır, o bölge kaynaklı yepyeni bir terör dalgasının kısa sürede Avrupa'yı sarması kaçınılmazdır.

Yani anlayacağınız, 40 yıl öncesine, terör günlerinin başlangıcına dönüyoruz ne yazık ki ve üstelik de süper güç dengesi yok bu dünyada ve tek süper güç olan Amerika da savaşıyor.

İşler pek iç açıcı gözükmüyor anlayacağınız.
Yazarın Tüm Yazıları