AMERİKAN televizyonunda geç saatlerde yayınlanan bir komedi programı vardı.
Yanılmıyorsam adı ‘‘MAD TV’’ydi.
Şimdilerde sık sık o programlardan bir tanesinde vaktiyle izlemiş olduğum bir komedi skecini hatırlıyorum nedense.
Skecin adı ‘‘Baby Attack’’di. O aralar gazete manşetlerinde köpekbalıklarının insanlara saldırılarıyla ilgili haberler ‘‘Shark Attack’’ (Köpekbalığı Saldırısı) başlığı altında yayınlanıyordu, skeci yazanlar da ‘‘Bebek Saldırısı’’ başlığını oradan esinlenmişlerdi.
Skecin başında bir adam ile bir bebek evlerinin mutfağında görülürler.
Bebek mama iskemlesinde oturmakta ve babasına, etrafına sürekli gülücükler dağıtmaktadır.
Sonra telefon çalar ve adam açıp konuşmaya girişince fonda ünlü ‘‘Jaws’’ müziğinin akılda kolay kalan müziği duyulur.
Hani filmde köpekbalığı yeni kurbanına yaklaşırken ‘‘da da da dam dadada dadadadada dammmm’’ diye tempo veren had safhada stres yaratıcı müzik başlar bir anda mutfağın içinde.
Ve evet, sandalyesinde oturmakta olan bebek emekleyerek babasına doğru yaklaşmaktadır suratında olağanüstü korkunç bir ifadeyle.
Ona arkası dönük olarak telefonda konuşmakta olan adam, bir anda açıklayamadığı bir rahatsızlık duyar ve birden arkasına döner.
Döner dönmez de hem fondaki stres yaratıcı müzik anında kesilir hem de bebeğin suratındaki ifade hızla değişir.
O surat yine acayip sevecen bir hal alır, babasına gülücükler göndermeye başlar.
Baba rahatsızlığının nedenini anlayamadığından yine arkasına döner ve konuşmaya başlar.
Yine o müzik başlar, bebek korkunç suratıyla babaya doğru yaklaşmasını sürdürür ve baba yine bir şeyler bulabilir miyim amacıyla geri döndüğünde bebeğini tüm sevecenliğiyle kendisine gülücükler atarken görür.
Gerçi her geri döndüğünde bebeği biraz daha kendisine yaklaşmış görmektedir ama bunu çok da önemli bir şey olarak yorumlamaz kafasında.
Mutfaktaki bu ilerleme birkaç kez daha aynı sahnenin tekrarlanmasıyla devam eder.
Son sahnede artık adam bebeğine son kez arkasını dönmüştür, bunu anlıyoruz; çünkü fondaki müzik acayip hızlanır ve skeç bebeğin aniden babasının boynuna saldırıp onu öldürünceye kadar ısırmasıyla sona erer.
*
Bir başka şeyi daha hatırlıyorum son zamanlarda.
Aslında kafama yazılmış bir karikatürdü bu ve bu köşede eskiden bunun hakkında yazmıştım diye hatırlıyorum.
Nerede gördüm bu karikatürü tam hatırlamıyorum ama ‘‘MAD’’ dergisinde olabilir.
Tek bir büyük kareden oluşuyor karikatür.
Evin bahçesinin içinde postacı korkudan titreyen vücuduyla, dehşetten açılmış gözlerle etrafa bakmakta, kapıya kadar gidip postayı başına bir iş gelmeden nasıl evin önüne koyabileceğini düşünmektedir.
Evin kapısının önünde koskocaman bir levhada ‘‘BEWARE OF DOUG’’ yazmaktadır.
Bu ‘‘Beware of Dog’’, ‘‘Köpekten Sakının’’ uyarısı üzerine yapılmış bir kelime oyunudur. Doug oğlan çocuğunun adıdır.
‘‘Doug'dan Sakının’’ levhasının hemen arkasında ise Doug adlı çocuk korkunç bir gülümsemeyle, dişlerini çıkarmış bir halde postacıya bakmakta, saldırı hamlesini yapmaya hazırlanmaktadır.
*
Nedense bu tür şeyleri hatırlayıp duruyorum son zamanlarda.
Yazıma son vermeden önce beni tanıyanlardan bir ricam olacak.
Eğer aranızda adım anılırsa...
Birileri benim ne yapıp ettiğimi sorarsa, ‘‘Ha o mu, o bitmiş bir adam artık, onu unutungidin’ der misiniz lütfen?