Ne desek beğendiremiyoruz

ŞU noktayı tekrar vurgulamak istiyorum: Ben Türkiye'de siyasetin bir süre askıya alınmasının memleket için çok daha hayırlı olacağına hálá ve samimi olarak inanıyorum.

Kavram öyle oluştuğu için ‘‘teknokratlar hükümeti’’ diyorum buna, aslında ‘‘teknokrat’’ kavramı konusunda ısrarım da yok, isteyen başka ad da koyabilir buna, ancak bu ülkede yönetimin üzerinde uzlaşma sağlanacak bir grup insana geçici bir süre için bırakılmasının doğru olacağını düşünüyorum.

Türkiye'nin halledilebilir sorunları vardır. Çok zor sorunlarla karşı karşıyayız ancak bunların çözümü imkánsız değildir, memleketin önünü açmak için sadece kararlı, vatanını seven ve dürüst olan insanlara ihtiyaç vardır.

Ben bir teknokratlar hükümetinin hep Türkiye'de siyasetin de siyasetçinin de kendisini toparlaması için gerekli nefes alma ‘‘arasını' sağlayacağını da düşünmüşümdür.

İtiraf ediyorum ki benim bu konuda ‘‘romantik’’ görüşlerim var. Toplumların yaşamlarındaki zor anlarda bazı insanların ‘‘imkansız’’ görünen çözümlerde kendilerinden tavizler vererek uzlaşabileceklerini, birtakım siyaset üstü ve çıkarlar üstü akıllı insanların vatan için bir araya gelip, yine kendilerinden tavizler vererek ellerini taşın altına sokabileceklerini, bunun ‘‘bu zamanlarda’’ bile hálá mümkün olduğuna, bunun hálá olabileceğine inanıyorum.

* * *

Bu inancımı, bu çözüm önerimi ‘‘aptalca’’, ‘‘gerçeklerden uzak’’ bulabilirsiniz.

‘‘Gerçek’’ denilen şey bugün içinde bulunduğumuz durum ise mümkün olduğunca ‘‘gerçeklerden uzak’’ formüller aramakta yarar var aslında. Şu anda içinde bulunduğumuzdan daha ‘‘aptal’’ bir konuma gelebilmemiz de mümkün değil işin aslına da bakarsanız.

Ancak bir de ‘‘demokratlar’’ var. Yukarda sunduğum, daha önce nedenlerini anlatarak da üzerinde ısrar ettiğim çözümü ‘‘anti-demokratik’’ buluyormuş bunlar, hep öyle söylüyorlar.

Kendilerinin demokratik çözüm olarak sundukları şeyler yıllardır vatanı yiyip bitirmiş, insanları aç bırakmış, işsiz bırakmış, toplumda sisteme inanç kalmamış, meşruiyetler sorgulanır hale gelmiş, onlar hálá daha bu oyunlarında ısrarlılar.

Aslında tek tek isim verip polemiğe de girilebilir bunlarla da, bu bir vakit kaybı, hem okuyan hem de yazan açısından bir zaman israfı olurdu bu.

* * *

Onun için ben başka bir yolu deniyorum bir süredir.

Onların argümanını kabul eder gibi görünüyorum, ben de onlar gibi ‘‘demokrat’’ oluyorum.

Ve diyorum ki eğer biz demokrat isek halkın iradesi konuşacak, bunu koşulsuz kabul edeceğiz, olaya bilimsel bakarsanız Türkiye'de geçilen bu dönemden sonra AKP dışında kimsenin iktidara gelebilmesi mümkün değildir, o nedenle ülkemizin bu partisini anlamaya çalışalım, onu iktidara taşıyan gücün analizini yapalım, özgür iradenin iktidara taşıyacağı partinin ülkenin önünü açabilmesi için ona yardımcı olalım.

O iktidarın başarılı olabilmesi için milletçe kilitlenelim arkalarında onlara yeni fikirler de üretelim.

Ancak beni zorla demokrat yapan demokratlar bu tür işlerden fazla hoşlanmıyorlar.

‘‘Şu okullar da olmasa bakanlığı ne güzel idare ederdim’’ diyen zamanın Milli Eğitim Bakanı gibi bu demokrat arkadaşlar.

Kendi istemedikleri insanları iktidara taşıması muhtemel olan seçime pek sıcak bakmıyorlar.

Daha şimdiden iktidara gelebilecek partinin rejim için ne tür tehlikeler yaratacağını konuşmaya başladılar.

Yıllardır entrikaya kaşarlanmış kafaları daha şimdiden özgür irade sonucu gelecek bir iktidarın altını oymaya başladı.

Daha işin de başındayız üstelik. Daha durun bakın bundan sonra ne kampanyalar başlatılacak, neler söylenecek, yazılacak. Ne fantastik olaylar olacak.

Bunun ilk ipucu da geldi aslında. AKP yöneticilerinin eşlerini gündeme getirip, başı bağlı kadınların Türk devletinin imajına yakışmayacağı söylenmeye başladı etrafta.

İnsanların özel yaşamlarına böylesine saldırmanın ayıp olduğunu anlatmaya kalkışmanın bir yararı yok nasılsa, bunun bizim memlekette anlaşılması pek kolay değil, görünen o.

Ve dahası örneğin olası bir Türkiye başbakanının eşi başını bağlarsa bunun Avrupa Birliği'ne alınmamızı nasıl engelleyeceği konusunda bir teorik yaklaşım da yapılması katiyen mümkün değil işin aslına da bakarsanız.

Ben bunları geçiyorum ama şunu da herkese hatırlatıyorum. Eğer ‘‘eş durumundan’’ işe girecekseniz o zaman 20 yıl öncesinden başlayarak bütün eşlerin bir dökümünü yaparız, hangi eş ne zaman nasıl davrandı, perde arkasında neler yaptı onları dürüstçe ve ilk kez anlatırız, sonra da ‘‘Acaba hangi eş tipi devlet yönetimine daha çok yakışıyor’’ sorusunu sorup sıkı bir hesaplaşmaya da gideriz.

Bunu aslında kimseye tavsiye etmiyorum, dolayısıyla da eş durumu polemiklerinden de şu aralar vazgeçilmesini tavsiye ediyorum.

* * *

Anlayacağınız, sevgili okurlar, bizim demokrasi teorisyenlerimiz hafiften fırıldaklar da.

Kendi istedikleri olduğu sürece demokrasiye áşıklar, olmadığı zaman ise demokrasiye zarar verebilecek her girişimi sonuna kadar destekliyorlar.

Kendi yaşamlarındaki bu çelişki onları rahatsız da etmiyor.

Bu memlekette uygulandığı biçimiyle demokrasi tam bir başarısızlıktır, gelin bu sistemi baştan aşağıya düzeltmek için ara verelim diyorsunuz, kızıyorlar.

Tamam peki o zaman demokrasiye saygı duyun diyorsunuz, onu da pek kabul etmeye niyetli değiller.

Açıkça söylemek gerekirse bu arkadaşlara üzülüyorum ama onlara ne gibi bir tavsiyede bulunabileceğimi de bilemiyorum.

Ve tekrar ediyorum. İdeal çözüm vatanı kurtarmaya soyunan bir ‘‘teknokratlar hükümeti’’dir.

İdeali kabul etmiyorsanız ve demokraside ısrarlıysanız, o zaman da Türkiye'nin geleceğini kurtaracak tek çözüm aşırıya kaçma eğilimleri toplumsal baskıyla törpülenecek, ekonomik tedbirler açısından teknokratlar ve Derviş ile desteklenecek, psikolojik savaş ile yıpratılmayacak bir AKP iktidarıdır.

Dünya buna hazırdır, Türkiye de hazır olmalıdır, başka çare gözükmemektedir.
Yazarın Tüm Yazıları