Názım'ın sigarayı içiş biçimi, bakışlarındaki derin anlam.
Nasıl da yiğit olduğu.
Názım'ın nasıl yürüdüğü, memleketini nasıl sevdiği.
Komünist olup olmadığı, komünistse nasıl bir komünist olduğu.
Aslında tüm dünyanın onu sevdiği.
Bizim onun kıymetini bilmediğimiz.
Názım'ın akşam yemeklerinde neyi tercih ettiği.
Yetti ama yani, başka işiniz yok mu sizin yahu!
Bırakın şu işin peşini artık ama.
* * *
Hastalık derecesine vardı bu Názım Hikmet'le uğraşma işi.
Neredeyse bir endüstri haline geldi Názım Hikmet anılarıyla uğraşmak.
Aslında bunu yapanlar, sayıları çok da az olan birtakım insanlar.
Büyük ihtimalle de toplumun büyük kesiminin Názım ile ilgili hatıralar, anılar, onun aşkları, yaşamıyla ilgilenmediğinin farkında değiller.
Ya da farkındalar da, onunla uğraşmayı keserlerse kendilerinin yapacakları başka bir işleri kalmayacağını bildiklerinden farkında değilmiş gibi davranıyorlar. Bu ikincisi daha büyük bir olasılık bence.
Adam öldüğü günden bu yana hemen her yıl, bazen de yıl içinde iki kez filan ‘‘Mezarı Türkiye'ye getirilsin’’ derler ve bu da gayet tabii ki aptal tepkileri beraberinde getirerek, ‘‘Komünist o, mezarı buraya getirilemez’’ denir ve siz bu manasızlığı her yıl izlemek zorunda kalırsınız.
Sanki Türkiye'de hiç komünist yok, onlar burada ölünce sanki mezarları başka ülkeye naklediliyor da Názım'ın mezarı gelse büyük olay olacakmış gibi davranılıyor.
Yahu bize ne mezarının nerede olduğu. Orada kalsa ne fark eder, buraya gelse ne fark edecek?
Kitapları var ya, neden yetmiyor bu insanlara ki?
Rusya'da da var kitapları Türkiye'de de ve zaten ortada tek önemli olan şey de onlar.
Ne aşkları, ne kadınları, ne gözünün rengi, hiçbir şey önemli değil.
Sadece sözcükler önemli ve açıkça söylemek gerekirse onların da milliyeti yok.
Bu söyleyeceklerim mezar nakli tartışmalarını kendilerine iş edinmiş, bundan kariyer yapmış olanları üzecek biliyorum ama şurası da var ki, Názım'ın bir şair olarak milliyeti yok aslında.
Nüfus káğıdına bakmayın siz, şiirlerindeki nüfus káğıdı onun has bir dünya vatandaşı olduğunu bağırıyor suratımıza.
Bırakın bu işi artık. Dünya vatandaşlarının nerede gömüldüğü önemli değildir.
Onunla uğraşacağınıza, okuma yazma oranı düşen, yeni kitapları iki bin adet basılan, insanlarının çoğunluğunun gazeteyi bile heceleyerek okumak zorunda olduğu bir ülkede acaba şiir yaşayabilir mi onu bir düşünün bakalım?
Düz yazı can çekişiyor.
Şiir çoktan ölmüş durumda ve üstelik de eline her kalem alan cahil kendisini şair zannediyor bu ülkede.
Abuk durumdayız abuk.
Durum böyleyken, mezarı nerede duracak adamın onu tartışıyorlar.