Paylaş
Kim daha objektif?
Dünyanın bütün ciddi gazetelerinde editoryal adı verilen ‘fikir bildirme’ bölümü ile haber bölümleri birbirinden kalın sınırlarla ayrılırlar.
Örneğin The New York Times'da gazetenin tümünden sorumlu olan genel yayın yönetmeninin, editoryal sayfa editörü üzerinde hiç bir kontrolü yoktur.
Editoryal sayfa editörü doğrudan gazetenin sahibi olan ve künyede publisher olarak görülen kişiye bağlıdır.
Bu kesin ayrımı New York Times çıktığı ilk günden bu yana büyük bir titizlikle korur.
Burada amaç haberin tamamen objektif hale getirilmesi, değer yargılarını ise sadece gazetenin tavrını belli eden editoryal ve gerekirse gazeteye karşı tavır da alabilecek köşe yazılarına bırakmaktır.
Gerçi editoryal sayfa editörü gazetenin tavrının ortaya konduğu editöryel yazılarda haber sayfalarında olayların veriliş biçimine çok da aykırı düşmemeye dikkat eder.
The Wall Street Journal ise bu ayrımı çok daha netleştirmiştir.
Orada haber bölümünün olaylara aldığı tavrın yüzde yüz aksini editoryal sayfa alabilmekte, dahası haber bölümünü kıyasıya da eleştirmektedir.
Sınırlar ve sorumluluklar net olarak çizildiğinden bu durum gazete içinde gereksiz kavgalara sebep olmamaktadır.
Dahası editoryal sayfaların haberden bağımsız olmaları nedeniyle o gazeteler çok dinamik ve tatmin edici içeriklere de sahip olmaktadırlar.
*
Bizde durum biraz daha karışık.
Bir kere burada batıdaki ciddi gazetelerde görülen şekilde bir editoryal sayfası yok.
Bu işi ‘Başyazarlar’ yapar görünmektedirler.
Ancak ‘Başyazarlar’da sonuçta kendi imzalarıyla yazı yazan kişiler olduklarından onların her zaman gazetelerin birinci sayfalarında ortaya konan tavra uyum sağlamaları mümkün olmamaktadır.
Çünkü yazı işleri kadroları ile başyazarlar paralel çalışsalar bile sonuç itibariyle hemfikir olmak zorunda değildirler. Kurumsal yapı bu şekilde kurulmamıştır.
Genel yayın yönetmenlerinin yazı yazmaları geleneği batıda yoktur. Türkiye'ye özgü bir adettir bu.
Genel yayın yönetmenlerinin gazetelerin birinci sayfalarına aykırı düşecek bir tavır almaları zaten mümkün olmadığından aslında gerçek başyazarlar onlar olmaktadırlar.
Çünkü başyazarlar gerektiğinde gazeteye aykırı tavır alabileceklerinden, gazetenin asıl tavrı, aykırı tavır alması mantık gereği mümkün olmayan genel yayın yönetmenlerinin yazılarında yansıtılmaktadır.
*
Bu durum tesbitinden sonra asıl konumuza gelelim.
‘Fikir bildiren’ bölümler- ki Türkiye'de bunlar köşeyazarlarından oluşuyor- ile haber bölümleri arasında aslında bir sınır burada da vardır.
Gazeteyi üreten yazı işleri kadroları, yazarların konuyu ele alış biçimine karışmazlar.
Bu yüzden de batıdaki gazetelerde kurumsal olarak var olan editoryal sayfa bağımsızlığı ile haber bölümleri arasındaki net ayrım bizde de fiili olarak kurulmuştur.
Kurulma süreci sıkıntılı, sancılı olmuştur ama gelinen nokta çok da batıdaki örneklerden geride değildir.
Ancak Türkiye'yi farklı kılan bir nokta var.
Batıda haber bölümünün fikir bildiren bölümden ayrılması, haber bölümünün objektivitesini sağlama almak için yapılmıştı.
Burada ise sanki fikir bildiren arkadaşların objektivitesinin haber bölümünden etkilenmemesi için tedbir alınmış gibi bir görünüm ortaya çıktı son yıllarda.
Haberlerin veriliş biçimi son derece taraflı oldu, bu herkes tarafından görülüyor.
Köşe yazarları ise ilginç bir şekilde haber bölümlerinin aksine daha da objektif olmaya çalışmakta ve denge bizde tersinden sağlanmaktadır.
Bu tabii ki sağlıklı bir görünüm değil ancak gerçek bu ve bunu görüp ortaya koymadıkça da aksaklıkları düzeltmek mümkün değil.
Paylaş