Serdar Turgut: Komünist hareket güçlenmelidir

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Son seçimden önce halka açık bir çağrı yaparak, vatandaşların sosyalizme oy vermelerini istemiştim.

Birçok insan bunu benim genlerime kadar işlemiş olan aydın kişiliğimin bir sonucuymuş gibi yorumladı.

Bazıları ise bunun ‘‘titreyip kendine gelmenin’’ solda yaşanan biçimi olduğunu düşündü.

Ortak kanı ise benim milletimin geleceğini düşündüğüm için sosyalizme oy çağrısı yaptığım yolundaydı.

ALAKASI YOK.

Bu tür banal hislerle hareket etmedim.

O çağrıyı yaparken tek düşüncem Türkiye Cumhuriyeti devetinin normal işleyiş mekanizmalarında bir aksama olmamasını sağlamaktı.

***

O günlerde konu yanlış anlaşıldığı için meseleyi biraz daha açmam gerekiyor.

Bu ülkede devlet mekanizmalarını tıkır tıkır işleten, son günlerde olduğu gibi hükümet ile devlet arasında çelişki varmış gibi görüntü çıkmamasını sağlayan en önemli unsur komünizm tehlikesidir.

Komünizm ilaçtır bu memlekette, İLAÇ.

Her türlü rahatsızlığa da iyi gelen bir ilaçtır bu.

Hani eskinin vahşi batısında ‘‘Sinek Yağı’’ adıyla satılan, romatizmadan soğukalgınlığına, iktidarsızlıktan (cinsel anlamda söylüyorum) romantik kalp sızısına kadar her türlü hastalığa çare olan ilaç gibidir komonizm düşmanlığı.

Açın okuyun yakın tarihimizi.

Etrafta solcular olduğu sürece bizim devlette hiç öyle çatlak sesler filan çıkmamıştır.

Gerçi o dönemde video kaset teknolojisi yoktu ama kasetçalarlar vardı ve buna rağmen bir tane bile ses kasedi yoktur ki insanlar, devleti karşısına alacak laflar edip başlarını belaya soksunlar o dönemde.

Arayın bulamazsınız böyle şeyleri.

***

Bu Fethullah amca da kariyerine komünizmle mücadele ederek başladı.

Trakya'dan Güneydoğu Anadolu'ya kadar tek bir çobanın bir koyunu kaybolduğunda haberi olan, Eskişehir'in bilmemne kasabasının bilmemne köyünde 30 yıl önce görmüş olduğu bir adamın kız çocuğunun yeni doğurduğu bebeğinin adını bile öğrenen cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bakmayın bu günlerde Fethullah Gülen'i sanki yeni anlıyormuş gibi davranmasına.

Şu yönetici sınıftan bir ricam olacak. Lütfen bizi keriz yerine koyup da sanki bütün olay şimdi ortaya çıkmış, devlet sanki bundan hayrete düşmüş gibi davranmasınlar. Şeffaf olsunlar. Bu adamı biz zamanında kullandık, artık ihtiyacımız kalmadı ona, şimdi silkeleyip atacağız desinler.

Bu daha dürüst olur. Bilmem anlatabiliyor muyum?

***

Komünizmin canlandırılması yolunda yapmış olduğum çağrıyı bu bağlamda ele alın. Türkiye'de şu anda güçlü bir komünist hareket olsaydı, Fethullah Gülen'in video kaseti de ortaya çıkmayacaktı. Çıkmayacağı gibi devletin üst yönetimi de bu adamla çok sıkı fıkı olmayı sürdürecekti.

Bunu anlayabilmek için diyalektik materyalizme inanmak gerekiyor. İnanılmasa bile en azından diyalektik materyalizmi bilmek gerekiyor.

Mesut, Tansu, Bülent, diyalektik materyalizmi bir türlü öğrenemedikleri için şimdi aval aval bakıyorlar olan bitene.

Evet Bülent de bilmiyor diyalektik materyalizmi, ne sandınız ya? Bilseydi sosyal demokrat olabilir miydi hiç!

Ne yaptığını bilen tek güç var Türkiye'de. O güç çeşitli hükümetlere- ki bence bu hükümetler birer önemsiz detaydırlar artık- rağmen dönemin şartları ne gerekiyorsa onu yapıyor.

Yapmadığı ve hoş karşılamadığı tek şey ise eleştirilmek. Özeleştiri de yapmıyorlar ve bir dönem varolmalarına izin verdikleri insanları bugün -haklı olarak- yana iterken kendi yakın tarihleriyle ilgili fazla düşünmek istemiyorlar.

***

İşte ben bu tür teknik aksamaların, durup dururken yapılması gerekebilecek özeleştirilerin olmaması, hükümetlerinin devletiyle uyumlu olduğu ve hatta öyle uyumlu olduğu ki MGK'nın bile böyle sık sık toplanmasına gerek kalmayacağı bir Türkiye'yi özlemişim.

Bu nedenle nostaljik bir çıkış yaptım ve sosyalist harekete canlanma çağrısı yaptım.

Ama bizim halk da bir acayip. Hem devlete bağlıyız derler, hem de öldür Allah sosyalizme oy vermeyerek devlette son olaylarda görüldüğü üzere çelişkiler yaşanmasına yol açarlar.

Halk böyle olunca devlet de öyle oluyor, ben ne yapabilirim ki, değil mi ama?

***

Çetin altan dünkü yazısına şöyle başlamış:

‘‘Türkiye'nin iç siyaset tarihi, Enderun uzantılı Kışla-Cami ilişkisinin, değişik figürlerle oynadığı bir çarliston gösterisi gibidir.

50 yıldan bu yana bu gösterinin koreografisini Washington çizimliyor.’’

Evet aslında benim bütün söylemek istediğim de bundan ibaret.

Bütün bugün yaşananların olacağı 1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkıldığı gün belliydi bence. Bizim yönetici sınıfımız, bu olayın Türkiye'yi getireceği yere hazırlıksız yakalandı.

Şimdi ortaya çıkan Milli Siyaset Stratejisi kavramı ise arada geçen kaybedilmiş zamanı yakalama çabasının bir ürünü bence.



Yazarın Tüm Yazıları