GECE uykusundaki 300 kişinin damdan düştüğü, bir günde 15 kişinin aynı kasabada boğulduğu, boğulanlardan bir tanesinin aynı gün içinde tam dört kez boğulmaktan kurtarıldıktan sonra kendisini kurtaranları, ‘‘Ne müdahale ediyorsunuz be’’ diye dövüp tekrar denize girerek beşinci girişiminde ölmeyi başardığı ve ANAP'ın seçim ilan edildikten sonra 14 ayrı konuda kanun değişikliği içeren paketi Meclis'e getirmeye kalkıştığı canım Türkiyem'e hoş geldiniz sevgili okurlar.
Yok, yanlış yapmıyorum; yukarıda anlattığım olayların hepsi eşit abukluk düzeyinde olduğu için onları bir cümle içinde kullandım.
ANAP o cümle içinde hak ettiği için var yani.
Şu işe baksanıza: Nüfusun yüzde 60'ı açlık sınırına düşürülmüş.
Son bir buçuk yılda neredeyse bir buçuk milyon insan daha işsiz kalmış.
İşi olanların geliri sürekli olarak düşmüş. Herkes korku içinde.
Üretim sıfır noktasına getirilmiş, tarım ölmüş.
Ülkenin iş güç sahibi insanlarının büyük bölümü ‘‘fırsat bulsam da memleketten kaçsam’’ diye bekler hale getirilmiş.
Tek bir anne ve baba bile çocuğuna nasıl bir ülke bırakacağını bilemez ruh haline itilmiş.
Ve bütün bunlar olurken hükümetin ortağı olarak orada duran, bütün bu olayları, sanki kendisini ilgilendirmezmiş gibi seyreden ANAP, aklı sözde şimdi başına gelerek 14 önemli kanunda değişiklikle karşımıza utanmadan çıkabiliyor.
Enkaz haline getirmeye aktif olarak yardımcı oldukları vatanımızın bu haliyle Avrupa Birliği'ne alınabileceği yalanını da utanmadan söyleyebiliyor.
Bu arada seçim tarihi neredeyse resmileşmiş, şimdi akıllarına yeni gelmiş gibi, Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Yasası'nda değişiklikler yapalım diye de konuşuyorlar Ankara'da.
Sevgili okurlar, bütün bu olan biten aslında bizlere birer hakaretten başka bir şey değildir.
Bu siyasetçi olduğunu iddia eden insanlar, kaybedilmiş yıllarımızın hesabını bu çadır tiyatrolarında bile ıslıkla yuhalanacak düzeydeki son manevralarıyla sormamızı unutturacaklarını düşünüyorlarsa yanılıyorlar.
* * *
Bu Meclis'ten artık yasa filan çıkmaz, çıkmamalıdır da. Eğer ortalıkta biraz daha kaldıysa ahlaki tavır bunu gerektirmektedir
Madem seçim olması üzerinde toplumsal uzlaşma var, biraz daha beklenecek, başka çare yok.
Kimse şimdilerde ortaya çıkıp da ‘‘her kanun önerisinin seçim olmadan yasalaşması gerekir’’ diye demeçler filan vermeye kalkışmasın.
Bunca yıldır nerelerdeydiniz de şimdi aklınıza geldi? Yıllar akıp giderken ortalarda yoktunuz, üç ay daha olmasanız ne fark edecek ki?
Millete söz hakkı verdiğinizi iddia ediyorsanız, bekleyin oylar sayılsın, irade belli olsun, yeni Meclis'te kanunlar görüşülsün.
Yok ama bunlar cin ya, çok akıllılar ya, şimdi kanunlar çıkmazsa seçim de olamaz manevralarına filan girmeye çalışacaklar büyük ihtimalle.
Böyle bir şeyi bile yiyeceğimizi düşünüyorlar, bizimle ilgili fikirleri o kadar düşük yani.
Hepsi korkuyor aslında seçimden.
Hak etmedikleri kadar iyi emeklilik paraları alacaklar ama yine de korkuyorlar.
Zorunlu emekli olacaklar bunu biliyorlar. Millet onlara el sallayacak, kaybolan yılların, mahvedilen yaşamların hesabını yine de medeni bir şekilde böyle soracak, sonra herkes onları unutmaya çalışacak ki kafamız rahatlasın. Yıllardır tahrip edilmiş olan geleceğimizden arta kalan, kurtarılabilecek yanlar varsa onları kurtarma işine bunları kafamızdan silerek girişelim.
* * *
Bu Meclis'ten artık yasa çıkmamalı dedim ya, aslında isteseler de çıkamayacak gibi zaten.
Çünkü milletvekillerinin aklı başlarında değil, başka bir yerde.
Öyle yasa tasarısı, memleket meselesini filan düşünecek hal kimsede kalmamış.
Baksanıza dün Bakanlar Kurulu toplantısına ara verildi, birçok bakan toplantı bitti diye çekip gitti, Başbakan da gidecekti ama son anda uyarıldı. Toplantının aslında bitmediğini bu uyarıdan sonra anladı ve uyarılmadıkları için gidenleri de telefonla geri çağırdı.
Ülkemizin yönetimi için kararlar alacak organ ancak bu şekilde toplantısına devam edebildi.
Şuna ben eminim. Biraz olsun aile terbiyesi almış olan her insan, bugün Türkiye'de siyaset sahnesinde oynanan bu komedileri mutlaka utanarak izliyordur.
Ve biraz olsun aile terbiyesi olan insanların, bugün artık yaşamlarının önemli bir bölümünü çalan bu insanlara verecek oyları filan da katiyen yoktur.
Ve ben, yapılacak seçimde biraz olsun aile terbiyesi almış olan insanların, tavırlarını net olarak göstereceklerine güveniyorum.
Buna güvenmek zorundayım; çünkü bu ülkede rasyonel bir şeyler olabileceğine inancımı hálá sürdürmemi sağlayan tek nokta bu kaldı artık.
Yok bu olmaz, seçimde tahminlerimin tamamen dışında bir tablo ortaya çıkarsa, o zaman da dört kez boğulma tehlikesi geçirdikten sonra, kendisini kurtaranları dövüp tekrar denize giren ve son girişiminde de ölmeyi başaran insan tipinin bu ülkede çoğunluğu oluşturduğuna ben de inanmaya başlayacağım.
Ben de diyorum; çünkü hayatımızı çalan siyasi partiler, çoğunluğun bu insanlardan oluştuğunu düşünerek rahat davranıyorlar Türkiye'de.
Halkın oylarıyla tekrar intiharı deneyeceklerine eminler.
Haydi ne olursunuz beni haklı çıkarın yahu; gösterin şunlara kapıyı be. Bunu söylerken kendim için bir şey istiyorsam namerdim vallahi.