Irak meselesi üzerine bir okuma

NEW York Times Gazetesi'nde 28 Temmuz Pazar günü son derece enteresan bir haber yayınlandı.

Kuzey Irak'ta ‘‘fiilen kurulmuş’’ olan Kürt devleti ile ilgiliydi bu haber.

Konusu itibarıyla Türkiye'yi gayet tabii ki çok ilgilendiren ve bence son derece fantastik gelişmelere dikkat çekmekte olan uzun bir yazıydı bu.

Bugün vatandaşlarım için sürdürmekte olduğum bitip tükenmeyen hizmet anlayışımı bir başka düzeye çekeceğim ve gazetede yayınlanmış olan bu uzun mu uzun yazıda satır aralarında yer alan bazı cümleleri Fransızların dünyanın başına bela ettikleri ‘‘yapısalcı okumayla’’ çözümlemeye çalışacağım.

Amerikan yönetiminin ısrarı nedeniyle Irak savaşı yaklaşırken, bunların da bir bilgi olarak bilinmesinde yarar var diye düşünüyorum.

* * *

Birinci sayfada manşet olarak verilen haber içerde altıncı sayfayı neredeyse tamamen kaplayarak devam ediyor.

Kuzey Irak'taki Kürtlerin fiilen kurmuş oldukları devletten nasıl memnun oldukları, olası bir savaşın bu statükoyu değiştireceğinden nasıl korktukları, bu Kürt devletinde Irak'ta bulunmayan düzeyde ne tür özgürlüklerin olduğu anlatılırken bir anda iş ABD'nin Irak operasyonuna geliveriyor.

Haberi okurken uyuklamaya başlayan bir Türk'ü aniden uyandırabilecek olan paragraf da işte o arada yazılıvermiş, gelin birlikte okuyalım:

‘‘Geçtiğimiz aylar içinde ABD'den ve İngiltere'den istihbarat ajanları, askeri danışmanlar ve hükümet yetkilileri Kuzey Irak'taki Kürt kontrolü altındaki bölgeye gizli birçok ziyaretlerde bulundular. Bu ziyaretlerin çoğu Türkiye'den kalkan ve üzerinde hiçbir işaret taşımayan siyahlı helikopterler ile yapıldı. Kürt yetkililerin bize verdiği bilgiye göre bu ‘karanlık' kişiler gizli buluşma yerlerinde Kürtlerin Irak lideri Saddam Hüseyin'in devrilmesine nasıl yardımcı olabileceklerinin planını geliştirmeye başladılar.’’

Bunu yazarken biraz önce Ecevit’in ‘‘Amerika'yı Irak'ı vurmaktan vazgeçmeye ikna etmeye çalışıyoruz’’ haberini okuduğumu hatırladım.

Müstehzi bir ifadeyle gittim, kendime yeni bir kahve daha aldım.

* * *

Haberin orta yerlerinden bir tanesinde tanıdık bir isim ortaya çıktı.

Barham Salih. Haberde o ‘‘10 yıldır Washington'da Talabani'nin temsilciliğini yaptıktan sonra bölgeye dönüp de bölgenin doğu bölümünü kontrol altında tutmakta olan Patriotic Union of Kurdistan'ın başına geçen kişi’’ olarak adlandırılıyor.

Talabani'nin Washington'daki bu örgütü de haberde ‘‘CIA, Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı ile çok yakın bağlantıları olan örgüt’’ olarak tanımlanıyor.

Bunu da okuyunca kahvemden bir yudum çektim, müstehzi gülüşüm daha da yayıldı ve hatıralara daldım.

Bilmem hatırlar mısınız bilmiyorum ama kısa süre önce bu köşeden Washington'da Türkiye ile ilgili kişilerle ilgili bir yazı yazmış, bir de anımı nakletmiştim.

Hani Pentagon'da bir gün girmemem gerekli bir odaya yanlışlıkla girmiştim de orada şu anda Pentagon'un Ortadoğu işlerinden sorumlu yapılan kişinin başkanlığında yapılmakta olan bir toplantıyı yine kazayla görmüştüm ya.

Kuzey Irak haritaları filan da açılmıştı ya masaların üstünde.

İşte o gün o odada olan insanlardan bir tanesi de Bahram Salih'ti.

Bu toplantının yapılış tarihi de 1994'tü.

Bilmem anlatabiliyor muyum?

* * *

Amerikan yönetiminde bir grup insan çok uzun yıllardır devlet politikası haline getirmeye çalıştıkları bir plan üzerinde çalışıyorlar.

1994 yılında, PKK terörü doruk noktalardayken bile bölgeyi bugünkü şekliyle planlamaya çalışanlar bugün ellerine gücü geçirdiler ve Saddam'ın devrilmesi için stardı verdiler

Dolayısıyla Türkiye'de bütün bunların bir sürprizmiş gibi karşılanmasına, ‘‘Irak operasyonunu önletmek için çalışıyoruz’’ diye abuk demeçler vermeye, bugünlerde Kürtler Washington'a yine çağrıldıkları için, sanki bu yeni bir şeymiş gibi ‘‘Amerika'dan hesap sorduk’’ havaları kesmeye hiç gerek yok.

Bunlar hem anlamsız, hem vakit kaybı hem de sonuç değiştirmeye yaramayacak boş şeyler.

* * *

Peki ne olacak?

Kuzey Irak'taki Kürt örgütlenmesinde önümüzdeki dönemde büyük değişiklikler olacağı kesin.

Ne olur, nereye gider, bunu tahmin edemem, zaten her bilinmeyeni kontrol edebilmesi mümkün olmadığından Amerikan yönetimi de bu konuda tereddütlü.

Bugünlerde Washington'da ‘‘Acaba Afganistan'daki gibi bir Kürt ordusu yaratıp Saddam'a savaş başlatabilir miyiz’’ stratejisini tartışıyorlar, ama Kürtler bundan korkuyor, bunu da istemiyorlar.

Fiili durumdan memnun onlar.

Türkiye'nin bölgede ne yapacağı konusu da devletten haber alma bağlantıları tamamen kopuk olan ve bu durumdan da çok memnun olan ve hatta bununla övünen bu kardeşinizin boyunu aşan bir tahmin girişimi olur.

Ancak o gazetede o gün bence Türkiye'nin elinin ne de güçlü olduğunu ortaya koyan, bunu istemeden yapan harika bir bölüm daha vardı.

Altıncı sayfada, tam göbekten renkli bir resim koymuşlar. Kuzey Irak'taki Kürt bölgesindeki Erbil şehrinde bir bakkal dükkánının içi bu.

Irak'ta bulunmayan her şeyin orada bulunduğunu söylüyor konuşulan insanlar.

Ve siz resme biraz dikkatle bakınca markette sergilenmekte olan malların hemen tamamının belki de yüzde 100'ünün Türkiye'den geldiğini, bunların Türk malları olduğunu fark ediveriyorsunuz.

Zaten gazetedeki fotoğrafın altındaki tek satırlık cümlede de buna dikkat çekiliyor.

Savaşa gidilirken bunun da hatırlanması iyi olur diye düşündüm de!
Yazarın Tüm Yazıları