Serdar Turgut: İğrenç konuya devam

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

DÜN Hürriyet Bayram’da ‘Karafatma Yazıları’ adındaki kitapdan yola çıkarak, bu ilginç hayvan ile ilgili deneyimlerimi yazmıştım.

Bugün de kitaptan edindiğim bazı bilgileri aktarmak istiyorum.

İlk önce şunu açıklamalıyım.

Dün de anlattığım gibi ben karafatmalarla iç içe yaşamaya New York'ta alışmıştım.

Zamanında onları saçımın içinden bile topladığım oldu. Hatta kazayla bunlardan birkaç tanesini yemiş bile olabilirim.

Ancak iyi ki bu kitap 1970'li yıllarda yazılmamış.

Eğer bunu o yıllar okusaydım, karafatma basmış bir evde yaşarken sürekli olarak astranotların uzayda yürüyüş yaparken giydikleri türde bir kıyafetle etrafta dolaşırdım.

Bunu da bilin.

Yani bu itiraf bile yazının bundan sonraki aşamalarında vereceğim bilgiler hakkında biraz fikir veriyordur sizlere umarım...

***

Kitapta verilen bilgilerden anladığım kadarıyla karafatmalar demir, çelik ve asit dışında her türlü şeyi yiyip içebiliyorlar.

Fakat ekmek dışında en çok tercih ettikleri yiyecek maddeleri şöylemiş (listeyi okurken bu hayvana karşı ister istemez büyük bir saygı duymaya başlıyorsunuz):

Káğıt, kitap sayfalarını birbirine yapıştıran uhu, duvar káğıdı yapıştırıcısı, deri, yün ve... ve...

Sıkı durun: BEBEKLERİN AĞZININ KENARINDA KURUMUŞ OLAN SÜT.

Yani bu son maddeyi okurken insanın aniden irkilmemesi mümkün değil.

Ben ki bu tür şeylere kaşarlanmış bir insanım, New York'ta gördüğüm türde karafatmaların sonuncu maddedeki ziyafetlerini çekmeleri anında olaya şahit olsam herhalde ben bile şak diye düşüp bayılırdım.

Ama bilim bu, sizin benim hoşuma gitmiyor diye adam gerçekleri yazmayacak değil ya, değil mi ama?

***

Daha detay da var. Karafatmalar bebek uyuyuncaya kadar ağız kenarındaki sütü yeme girişiminde bulunmazlarmış.

Ayrıca bu taktiği, yani ilgili kişinin uyumaya başlamasını İNSAN AYAK TIRNAĞI, EL TIRNAĞI, KİRPİĞİ ve DERİSİ yemek istediklerinde de uygularlarmış.

Bu kitabın yazarı Richard Schweid anladım kadarıyla son derece ilginç bir adam.

Okuyucu yazılandan nasıl etkilenir acaba diye katiyen düşünmüyor. Okurken insanlar bayılır mı, yeni fobiler oluşur mu, zaten fazla akıllı olmayan bazıları iyice kafayı yerler mi, bunları hiç ama hiç düşünmüyor.

Ne doğru biliyorsa onu tak diye yazıyor.

Yani ben karafatmaların sürekli aç olduklarını bilirim. Hemen her şeyi yiyeceklerini de bilirim ama benim kaşımı yiyebileceklerini doğrusu hiç düşünmemiştim.

***

Yazar bu okuyucuya aldırmama taktiğini karafatmaların yayabileceği hastalıkları sayarken de sürdürüyor.

İşte karafatmalarda taşıyıcı olarak var oldukları tespit edilen hastalıklar:

- Çocuk felci

- Hepatit

- Salmonella

- Streptococcus (Ne olduğunu kesinlikle bilmiyorum, öğrenmeye de niyetim yok. Size de öğrenmemenizi tavsiye ediyorum çünkü ismi bile ürkütücü.)

- Shigella (aynen)

- Çeşitli bağırsak kurtları

- Cüzzam

- Bubonik Veba

***

Listeyi okumayı bitirdikten yaklaşık 40 saniye kadar sonra CÜZZAM MI, BUBONİK VEBA mı diye haykırıp masanın üzerine fırlamamak ve sanki karafatmadan o yükseklikte kurtulmak mümkünmüş gibi artık yaşamınızın geri kalan bölümünü masa üstünde geçirmemek mümkün değil.

Ben bir daha evde karafatma görürsem bütün vücudumu aliminyüm folya ile kapladıktan sonra yatağa gireceğim.

Siz bana bakmayın ben paranoyağım, siz yaşamım keyfini sürdürün.

Takmayın dediklerimi. BE HAPPY DON'T WORRY.

(Önemli not: Bu yazının son satırları genel yayın yönetmeninin ‘‘Daima Türk insanını mutlu edecek yazılar yazın’’ talimatı üzerine yazılmıştır. Bu nedenle son cümlenin dikkate alınmaması, zorunlu olmadıkça okunmaması ve yazının gerçek bitiş noktasının ‘‘aliminyum folya ile kapladıktan sonra yatağa gireceğim’’ cümlesinde olduğunun her zaman hatırlanması gerekmektedir.)

Yazarın Tüm Yazıları