Paylaş
Seçim sonuçları belli olduktan sonra hemen herkes gibi ben de MHP oyların-daki patlama üzerinde düşün-düm.
Althus-ser'in ‘‘Devletin ideolojik aygıtları’’ kavramı aklıma geldi.
Fransız marksist düşünür yazılarında ideolojinin bir toplumda yayılması süreçlerini çok güzel bir şekilde işlemiştir.
Bu yayılma süreci bilinçli olabilir.
Örneğin Stalin ve Hitler belirli bir ideolojiyi yaymak ve kabul ettirmek için büyük devlet mekanizmalarını harekete geçirmişlerdir.
Ancak bunlar uç örneklerdir.
Bir de görünmeyen mekanizmaları vardır ideoloji yayılmasının.
Bence Türkiye son dört yıldır bu mekanizmanın pençesi içindeydi.
Sonunda bu noktaya gelindi. İyi mi oldu kötü mü oldu kısa sürede anlaşılacak herşey.
*
Medyada hemen her köşe yazarının -bunlara ben de dahilim- MHP'deki patlayışa şaşırması aslında tuhaf.
Meseleye biraz soyutlanıp da teorik olarak bakınca aslında bu seçimde MHP oyları patlama yapmasaydı şaşırmamız gerekecekti, bu sonuç ortaya çıkıyor.
Eğer vaktiniz varsa bakın üç yıllık gazete arşivlerine.
Boy boy fotoğraflar, bunları anlatan yazılar yazıldı.
Ayyıldız dövmesi yaptıran bayanlar.
Güzel mankenlerin boynunu süsleyen ayyıldızlı kolyeler.
Başına ayyıldızlı bant bağlamış genç oğlanlar.
Spor karşılaşmalarından önce milli marş söylenirken gençlerin MHP işaretiyle havaya kalkan kolları.
Her toplantıdan önce kahramanlık marşlarının söylenmesi.
Savaşın aslında romantik olduğu yolunda yazılan yazılar.
Savaşmaya gönderilen yeni askerlere davul zurnayla hoşçakal denildiği otobüs terminallerinde yine gençlerin MHP işaretiyle havaya kalkan kolları.
Bunlar hep görülüyordu gazetelerde.
*
İşin tuhafı bunları o günlerde hep gören, bu gelişmelere destek veren, bunu alkışlayan ve bu yönde yayın yapılan gazetelerde çalışan gazeteciler olarak biz şimdi şaşırıyoruz ‘‘Ne oldu?’’ diye.
Hiç, ne olacak, gayet doğal olan, olması gereken oldu aslında şimdi farkına varıyoruz bunun.
Yanlış anlamayın bunu sadece olumsuzluk anlamında söylemiyorum.
Gazetelerin ve televizyonların yaptıkları yayınlarla MHP'yi beslemek gibi bilinçli bir gayretleri olduğunu da katiyen söylemiyorum.
Böyle bir bilinçli tavır yoktu, bunu gayet iyi biliyorum.
Ancak Althusser'in ortaya net koyduğu ideolojik aygıtlar da işte böyle bilinçsiz çalışırlar aslında.
Bir iş yaparsınız sonra bakarsınız ki sonucu tamamen farklı bir yerde alınmış bunun.
*
Son dört yıl aslında gösterdi ki, Türkiye'de medya gerçekten çok güçlü.
İdeoloji yayma her ülkede medyanın işidir, bu tanım gereği böyle.
Ancak gelişmiş ülkelerle azgelişmiş, Türkiye gibi ülkeler arasında burada bir fark ortaya çıkıyor.
Gelişmiş ülkelerde verilen en ters mesajlar bile kurumların yerleşmişliği nedeniyle sonuçta uçlarda değil ortada anlamlı etki yapıyor.
Türkiye'de ise insana günlük olarak en doğal, en olumlu gelen bir medya yazısı, bir fotoğraf bile kümülatif etkiyle hiç ummadık yerde patlayabiliyor.
Bu medya gücünün önümüzdeki yıllarda nasıl kullanılacağı ve toplumu nerelere çekeceğini şimdiden merak ediyorum.
Paylaş