Paylaş
Bu Hintliler'in ilerde atom bombasıyla insanlığın başına bela olacaklarını ben 20 Şubat 1994 tarihinde kesin olarak zaten anlamıştım.
Washington'da sürekli gittiğim bir Hint lokantasında pazar günleri 3 buçuk dolara istediğiniz kadar yemek yiyebiliyordunuz.
Bu aşamada yazımın asıl konusuna ara vererek başka bir konuya kısaca değinmek istiyorum.
‘‘Bir Türk dünyaya bedeldir’’ sözü gerçekten doğru ve dahası 10. Yıl Marşı'nda bizler hakkında söylenen her şeyi de fazlasıyla hak ediyoruz.
Neden mi? Çok basit.
Bir Hint lokantasında 3 buçuk dolara sınırsız yemek yeme imkânını sık sık kullanıp da hayatta kalmayı başaran bir insan tabii ki dünyaya bedel olur.
Düşünsenize, o lokantaya benden başka alt sınıftan Hintliler, Afganlılar, bir de sokakta yaşayan Amerikan zencileri geliyordu. Evet, sokakta yaşayanların bile bütçesine uygun bir yerdi burası.
Lokantanın benim dışımdaki müşterileri dış görünüm itibariyle zaten ölmüş gibiydiler. Anladığım kadarıyla bu yüzden yemekler onlara fazla zarar veremiyordu.
Bunu da tahminen söylüyorum, çünkü o lokantada gördüğüm bir müşteriyi ikinci kez katiyen görme şansına sahip olamadım. Şimdi düşünüyorum da belki de son yemekleri için orayı tercih ediyorlardı.
Ve belki de Dr. Kevorkian intihar etmek isteyen hastalarını ötanazi yapmaları için o lokantaya yolluyordu.
Ama ben bir Türk olarak bu şartlardan katiyen etkilenmiyordum.
Bu olağanüstü dayanıklılığımı bir Türk vatandaşı olarak o yaşıma kadar dört sarılık, üç kolera salgını ve üç adet lağım taşması olayını sağsalim atlatmış olmamın genetik yapımda yarattığı değişikliğe bağlıyorum ben.
***
Lokantanın sahibi Hintli benden nefret etmesine rağmen bu dayanıklılığım nedeniyle bana mecburen saygı da duyuyordu.
Benden nefret ediyordu, çünkü ben ona Hintliler hakkındaki samimi fikirlerimi bir gün sözümü hiç sakınmadan anlatmıştım.
O gün beni sonuna kadar dinledikten sonra uzunca bir süre susmuştu.
Tahmin ediyorum ki bana öldürme amacıyla saldırıp saldırmamayı kafasında tartmıştı.
Saldırıp öldürseydi de şaşırmazdım, çünkü onu tahrik etmek için Hintliler'in ten renginin aşırı B vitamini aldıktan sonra işeyen bir insanın idrar rengine benzediğini bile söylemiştim.
Ne yazık ki beklediğim olmadı. Adam bana saldırmak yerine birer şişe bira açarak benimle sohbete girişti.
Amacı Türkler'e hakaret ederek güya benden öcünü almaktı. Ama zavallı adam tabii ki benim bu konudaki kapasitemi bilmiyordu.
Ayrıca sosyal Darvinist gelişme modeli içinde de kesinlikle benden alt bir düzeydeydi.
Bu yüzden tabii ki onun Türkler'e laf söyleyebilmesine imkân vermeden ona daha da çok hakaret ettim.
***
Şimdi gelelim Hintliler'in atom bombasıyla milletin başına bela olacaklarını anladığım 20 Şubat 1994 tarihine.
O gece Rana ile birlikte bu Hint lokantasına gittik.
Adam beni görünce nedense güldü.
Tahmin ediyorum ki Rana'nın gözüne bir kez baktıktan sonra ‘‘Hah işte bu adamın canına ancak bu kadın okuyabilir’’ diye düşünmüş olabilir.
Ben o gece sosyal Darvinist teoriye son derece uygun bir şekilde davranıyordum.
Rana'nın benden hoşlanmasını daha da kalıcı yapmak için hava atmam gerektiğine karar vermiştim.
Lokanta sahibini yanıma çağırdım ve ‘‘Sen de bu yemeklere acı baharatlı mı diyorsun. Biz bu acılıktaki yemekleri bebeklere mama olarak veriyoruz’’ dedim.
Bir anda gözlerindeki bakış, karşısında bir Pakistanlı gören sıradan bir Hint vatandaşının bakışları kadar korkunç olmaya başladı.
‘‘Bir dakika’’ diyerek içeriye gitti. Geri geldiğinde olağanüstü bir durumla karşı karşıya olduğumuzu hemen anladım.
Çünkü lokantadaki havada kimyasal reaksiyon yaşanmaya başlamıştı.
Adamın elinde bir tabakta beş adet biber duruyordu.
Biberi bana uzatıp, ‘‘Haydi erkeksen bunu da yesene’’ dediğinde yarım metre ötede duran biber çoktan dudaklarımı Nijeryalı kabile reislerinki kadar dolgun hale getirmişti.
O aşamada erkekliğimi denememenin çok hayırlı olacağına karar verdim.
Hem zaten o biberi sırf erkek olduğumu ispat etmek için yemem rasyonel de değildi, çünkü biberi yuttuktan sonra olan kadarıyla erkekliğimin bile tamamen yok olacağı, bunun çok uzun yıllar boyunca ve belki de katiyen geri gelmeyeceği de kesindi.
***
Bütün bunlar olurken Hintli adam tabaktan üç adet biberi aldı.
Ağzına attı ve tek bir tepki vermeden afiyetle yedi.
İşte ben o anda bu milletin atom bombası ile dünyanın başına bela olacağını tespit ettim.
Zaten Hüriyet Gazetesi de dünya olaylarını bu şekilde önceden tahmin edebilme yeteneğim nedeniyle beni bir ara Dış Haberler müdürü yapmıştı.
Ama tabii ki bu tamamen farklı yazı konusu olacak zenginlikte başka bir olay.
Paylaş