Gazeteci reklama çıkar mı?

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Son dönemde adı kamuoyunda bilinen gazeteci-köşeyazarları televizyonda reklama çıkmaya başladılar.

Bu meselenin tartışılması gerekiyor.

Reklama çıkan arkadaşların iyi niyetlerinden bir şüphem yok.

Ancak mesele kişilerin niyetlerinin üzerinde olan bir konu.

Kurumsal bir mesele bu ve sonuçta meslek etiği ile bağlantılı.

Amerika'da gazeteciler sadece emekli olduklarından sonra reklamlara çıkarlar.

Ancak o durumda bile yaptıkları işin doğru olup olmadığı yolunda tartışmalar vardır.

Bunun son örneği ünlü gazeteci David Brinkley olmuştur.

Bir düayen olarak kabul edilen Brinkley emekli olduktan sonra reklama çıktı ve müthiş eleştiri aldı.

Kamuoyu onun yılların emeğiyle yerleştirmiş, adeta kurumlaştırmış olduğu ismini hangi nedenlerle olursa olsun bir malın satışına adamasını kabul etmemişti.

Çalışan gazetecilerin reklama çıkmalarında ise tabii ki çok daha büyük sorunlar var.

Diyelim ki bir gazeteci reklama çıktı ve sonuçta satışına aracı olduğu malın ‘çürük’ olduğu anlaşıldı.

Bu gazetecinin kendi satığı mal hakkında doğruları yazması mümkün olamayacaktır.

Dahası çalışmakta olduğu gazeteyi de kendi reklamı nedeniyle zor durumda bırakacaktır.

Bu nedenle Amerika'da sosyal amaçlı kampanyalar dışında (örneğin sigara bıraktırma kampanyası gibi) gazeteciler reklama çıkamaz, reklamdan para kazanamaz, sosyal amaçlı kampanya nedeniyle para alırsa da bunu bir sosyal amaçlı vakfa bağışlar.

* * *

Türkiye'de kurallar ortada yok.

Dahası ‘para kazanma kültürü’ toplumu son derece sağlıksız bir şekilde kapladığı için reklama çıkan gazetecilere, ‘ne olacak yani, iyi para kazanmıştır işte’ mantığı ile bakılıyor.

Bu bakış açısının medya bağlamında kabul görmesi ve tartışılmaması çok büyük bir çürümeyi de yaratacaktır.

Unutulan şu ki köşe yazarları da artık kendi isimleri ile birer kurumdurlar.

Bu ismin mümkün olduğunca az darbe almasına çalışmak köşe yazarının hem okurlarına hem de o ismin oluşmasına yol açan gazetesine bir borcudur.

Reklam starlığı ise isme gölge düşürür.

Satılan malın ne olduğu katiyen önemli değildir.

Önemli olan satışta ismin aracı olmasıdır.

Köşe yazarı reklam kampanyası starlığına soyunduğu zaman, aslında meslek değiştirmiş olmaktadır.

Kendi asıl mesleği ile taban tabana zıt yeni bir mesleğe başlamıştır artık.

İkisini birlikte yaparım ve iki mesleğimde de ilkelerimden taviz vermem diyeceklerdir mutlaka.

Ama ilkeler kişilerin keyfine, kişinin kendini dürüst olarak algılayıp algılamamasına bırakılamaz.

Reklam starlığının ilkeleri, onun etiği, ahlak kuralları farklıdır.

Köşe yazarlığının ilkeleri, etiği, ahlak kuralları ise tamamen değişiktir.

* * *

Burada iş gazete yönetimlerine düşüyor.

Türkiye'de gelenekler işlemiyor.

Kurallar hep yeniden, isteyenin keyfine göre tanımlanıyor.

Çok para kazanmak her insanın talebi olabilir ama köşe yazarlığı çok büyük paralar kazanılacak bir meslek değildir. Bu doğaldır ve öyle olması da gerekir.

Özellikle İstanbul medyasında çalışan arkadaşlar yaşadıkları ve içinde bulundukları topluluğun ‘yaşam biçiminden’ etkilenerek, gözleri kamaşarak gelir düzeylerini onlara yaklaştırmak gibi sonuçta imkansız ve ayrıca da gereksiz olan bir uğraşa giriyorlar.

İnsani zaaflardır bunlar ve bu nedenle de kurumsal düzeyde engellenmelidir.

Gazetecilerin sosyal amaçlı kampanyalar ve kendi gazetelerini tanıtma dışında reklama çıkmaları gazete yönetimleri tarafından yasaklanmalıdır.

Madem kendimizi gelenekler bağlamında tutamıyoruz öyleyse yapılacak tek şey yasak getirmek, başka çare yok.

Yazarın Tüm Yazıları