TÜRKİYE genelinde çoğunluğun mizah anlayışı ile benim mizah anlayışım arasında son derece ciddi bir uzlaşmaz çelişki var.
Meseleyi diyalektik materyalist jargondan kurtarıp daha net olarak ifade edersek onların güldüğüne ben, benim güldüğüme de onlar gülemiyor bir türlü.
Televizyon ekranlarını salgın hastalık gibi sarmış olan dizilerde ve kendisine has komedi diyen programlarda yapılan, birçok insanı kırıp geçirdiği söylenen şeylerin zeká düzeyinin son derece düşük olduğunu düşünüyorum.
Ve de memlekette ortalama düzey buysa eğer işte o zaman durum son derece vahim sevgili okurlar.
Çünkü şuna gerçekten inanmaktayım ki bir memleketteki insanların hayatla dalga geçme kapasitelerinin düzeyi o memleketin de düzeyini gösterir ve meseleye bu kriterden bakarsanız, eğer denilenler gerçekse, eğer insanlarımız bunlara gülebiliyorsa o zaman Sakıp Sabancı'nın bir zamanlar son derece veciz bir şekilde ifade ettiği gibi gerçekten de ‘‘Vuah, Vuah, Vuah bizim memleketimize...’’
* * *
Durum böyleyken bazen, son derece nadiren de olsa bir ışık çakıveriyor ekranda.
Geçtiğimiz cuma akşamı TRT'de bir komedi skeci vardı.
Magandalar sergi açmış.
Açılışta bir sürü tipi faüllü adam serginin bulunduğu galerinin kapısındaki kurdeleyi makasla kesiyorlar.
Sonra davetliler galeriye giriyorlar.
Herkesin ellerinde birer içki, davetliler ve ‘‘sanatçılar’’ bir arada sergilenenleri tek tek gezip, birbirlerine yorumlarda bulunuyorlar.
Bu bir ‘‘dayak yemiş kadınlar sergisi’’.
Sanat eseri olarak suratı şişmiş morarmış kadınlar ayakta sessizce sergilendikleri bölümde duruyorlar ve davetliler bunların önüne gelince de birbirlerine yorumlar yapıyorlar.
Örneğin ‘‘Bak ne güzel çalışmış, bravo vallahi, eli de pek yetenekliymiş şu morartının estetiğine bak’’ veya ‘‘Bak işte sanatçı diye buna denir, nasıl vurmuşsa kadın gülüyor mu ağlıyor mu suratına ilk kez bakınca anlaşılamıyor’’ şeklinde yorumlar yapılıyor.
Harika bir kara mizah örneği bu. Galerilerdeki hava da çok iyi verilmiş, sanat söylemi de çok iyi oturtulmuş senaryonun içine, oyuncular da çok başarılı.
* * *
Ama yetmiyor sevgili okurlar.
Meseleyi bir noktada kesip bizi rahat bırakmıyorlar. İlla kafa ütüleyecekler bir şekilde.
Skecin finalinde benim korktuğum gayet tabii ki oldu ve o ana kadar sessiz durmakta olan kadınlar da konuşmaya başladı.
Bunun bir sanat olmadığını, dayak olduğunu, sadistlik olduğunu, bir gün gelip bunun hesabını soracaklarını falan anlatmaya başladılar.
Ve güzelim kara mizah örneği bir anda iyi yurttaş nasıl olunur dersine dönüşüverdi.
Bunu neden yapıyorlar anlamıyorum.
Acaba gerçekten de bu toplumun büyük bölümünde insanlar gerçeklik ile komedi skecinin gerçekliği arasındaki farkı anlayamayacak kadar ebleh mi?
Acaba soyutlama yapamayacak kadar beyni düşük düzeyde mi işlemekte insanların.
Neden rahat bırakılmaz insanlar da, bir skeci izleyip gülüp geçmek yerine kafaları lüzumsuz derslerle doldurulur her defasında.
Neden her defasında illa da dersler vermek, öğretmencilik oynamak gerekir ki bu yığınlara, acaba öğrenme sorunları mı var bunların?