Ecevit'in gizli misyonu

BUGÜNLERDE kiminle konuşsam, üçüncü krizin geleceğinden bahsediyor sevgili okurlar.

Bir memlekette kriz beklentisinin yaygınlaşması, olması ihtimali aslında bulunmayan krizleri bile tetikleyen en önemli faktördür.

Ve memlekette üçüncü bir kriz yaşanacak beklentisi ise zaten kırılgan olan yapıda işin gerçekten olacağının kesin göstergesi olarak da kabul edilebilir bence.

Bir dönemde para vurmuş olanlar, pozisyon alanlar, bağlantılar kuranlar, çıkar ilişkilerini güçlendirenler şimdi de yeni krize karşı tedbirlerini almaya başlamışlardır çoktan.

Daha önce olduğu gibi paralar oradan oraya gönderilmeye, dış hesaplar yeniden aktive edilmeye başlamıştır buna eminim.

* * *

Bu sistem böyle, o nedenle kimseyi suçlamakla bir yere varılamaz, kendisini koruma gücü olan koruyacaktır da...

Bizler ne olacağız?

Geçen yılki krizler yaşanırken belki de yüz defa yazdım, bu memlekette oynanan oyun sonucunda yaratılan krizin yükü bilgili, birikimli, mesleği olan, çarpmadan çırpmadan işini iyi yaparak yaşamaya çalışan, tek isteği düzgün bir yaşam sürmek olan ve de aslında bu memleketin belkemiğini oluşturan binlerce insanın omzuna çökertildi.

Ben onların bir bölümünün son krizle yaşamlarının nasıl da altüst olduğunu, nasıl göçtüklerini birebir izlemek zorunda kaldım.

Suratların adım adım solduğunu görmek zorunda kaldım.

Bu deneyi medyadaki her arkadaşın yaşamış olmasını, her gazetecinin kalbinde, kendi gücü, varlığı, parası ne durumda olursa olsun, o insanlarla omuz omuza dayanışmasını sağlayacak ateşin yanmayı sürdürmüş olmasını da çok isterdim aslında.

* * *

O binlerce, yüz binlerce insanı ayakta tutan, belki de yaşamlarını sürdürmekte tek güvendikleri şey krizin yakında biteceği, yakında işlerin tekrar açılacağı ve yeniden iş imkánlarının bulunacağı beklentisiydi, umuduydu.

Şunu bilin ki bir daha geleceği beklenen yeni bir krize kimsenin dayanacak gücü artık yok.

Psikolojik olarak da tükendi insanlar, maddi olarak da.

Ve biz sıradan insanlar korku içindeyiz, çünkü yine bize göstere göstere yaşamımızla oynanmak üzere olduğunu görüyoruz.

Ve maalesef ki buna karşı yapabileceğimiz bir şey yok, uçurumun kenarına itilmeye ‘‘hayır’’ diyecek kanalımız da kalmamış durumda.

* * *

Ben bu yaşadıklarımıza baktıkça Bülent Ecevit'in son derece özel bir misyon üstlenmiş olduğuna iyice inanmaya başladım.

Türkiye'nin aslında 15 yıl önce tıkanmış olan, ancak biraz daha soygun yapılabilmesi için uzatmaları oynattırılan batmış, kokuşmuş sistemi kendisini yeniden yapılandırmak zorundaydı.

Bir ekonomik sistemin kendisini yeniden yapılandırmasını sağlayacak en kestirme yol ekonomik krizdir.

Geçen yıl Ecevit'in konuşmasıyla başlatılan kriz, bütün yükün bu memleketin çalışanlarının, sıradan insanlarının omzuna bindirilmesiyle sonuçlanmıştır.

Bakmayın siz sermaye grupları arasında yaşanan krize, bazılarının geçici olarak hapse girmelerine, banka el koymalarına falan filan.

Sonuç itibarıyla bu memleketteki güçlü insanlar o krize karşı kendilerini korudular, şahsen büyük darbeler almadılar, paralarını güvenli ortamlara götürdüler.

Aç kalan, açıkta kalan, elindeki parası eriyiveren, gelecek umudunu kaybeden milyonlarca insan ise bu işi, temelde yaşamlarımızı tüketen bu oyunu tiksinerek uzaktan seyretmek zorunda kalmaya mecbur kaldılar.

* * *

Ecevit'in misyonu daha bitmedi.

Üstlenmiş olduğu görev nedeniyle bir krizi daha tamamlayıp ondan sonra çekip gidecek, öyle görünüyor gidişat.

Bu yeni krizle birlikte sermaye bir yandan kendi içinde yeniden yapılanırken, yeni güçlüler ortaya çıkıp, eskilerden bazıları da tasfiye olurken, milyonlarca insan tekrar fakirlik sarmalının içine, bu kez daha da yoğun olarak itilecek.

Kimse lafı evirip çevirmesin, bu sistemin adı kapitalizm ve kapitalist kriz dönemlerinde sermaye yeniden yapılanırken, emekçi sınıfların da maddi açıdan tasfiye edilmeleri neredeyse bir tabiat kanunudur.

Yazdığı şiirlerde çok sevdiğini anlattığı halka daha yakın olmak için evde bulgur pilavı kaşıklayan Ecevit, çekip gittikten sonra Türk halkına en büyük darbeyi vuran dönemin başbakanı olarak anılacaktır, başka bir şeyle değil.

Ve bugün bu oyuna dahil olan her partiye buradan sesleniyorum.

Eğer bir gün seçim olursa ve siz bizden oy isterseniz, en azından benim bireysel cevabımı size şimdiden vereyim de rahat olun bari: ‘‘Oy yerine bunu alırsınız.’’

Ve ‘‘bunu’’ derken de elimle hangi işareti yapmış olduğumu umarım tahmin edebiliyorsunuzdur.

Ve şunu da bilin ki bu işaretime aktif olarak katılacak insan sayısı hiç de az olmayacaktır.

Deneyin bakalım bizi de görün ne görecekseniz...

Hodri meydan!
Yazarın Tüm Yazıları