Dışarıdakilere tavsiyeler

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Bayramda gezmeye çıkan Türkler beş kategoriye ayrılabilir:

1- Kıyı bölgelerine sadece hava sıcak olduğunda gidilebileceğini sanan Türkler. Bunlar bulundukları şehirden ayrılmayarak, trafik olmayacak diye yola düşen insanların fena halde hayal kırıklığına uğramalarına neden oluyorlar.

2- Türkiye'de kayak yapan Türkler: Bunların kategorik adı zaten yeterince açık olduğu için ek açıklamalar yapmak istemiyorum.

3- Kayağın aslında yavaş yavaş bir halk sporu olduğu gerçeğini kabul etmeyen Türkler. Bunlar yurtdışına kayak yapmaya gidenler.

4- Maldiv Adası'ndaki Türkler. Adalar küçük olmasa bu kategori en kalabalık nüfusu oluşturacaktı. Yer darlığı nedeniyle ancak bu kadar kişi gidebildi, ne yapayım.

5- New York'a giden Türkler.

Bugün bu son kategoride olan insanlara yardımcı olacak ipuçları vereceğim.

* * *

Broadway, dünyaca ünlü bir tiyatro merkezidir.

Ancak tiyatro denilince de yanlış anlama olmasın. Fazla sanatsal bir şey yok burada. Eğlendirme amaçlanıyor sadece.

Gerçek New York'lular bu şovlara fazla rağbet etmezler. Bunun iki nedeni var:

1- Gerçek New York'lular bu şovları banal bulurlar.

2- Son yıllarda adam başı fiyatlar 90 dolara kadar çıktı. Gerçek New York'lular biraz dişlerini sıksalar aylık mutfak harcamasını karşılayacakları parayı bu tür banal şeylere harcamazlar.

Durum böyle olunca bu şovların izleyici kitlesinin kimler olduğu sorusu ortaya çıkıyor.

Bugün her şeyi numaralandırarak anlatmak gibi bir takıntım var bilmem farkında mısınız?

Şovların iki ana izleyicisi var:

1- Ohio, Tennessee, Arkansas gibi halkı genelde Amerikan televizyonlarında komedi konusu yapılan eyaletlerden gelen iç turistler.

2- Türkler. Türkler için bilet paralarının yüksek olması da no problem, çünkü haydan gelen huya gidiyor, ne olacak ki?

Ben tüm halkın gazetecisiyim. Bir gün Maldiv'deki Türkler'e öbür gün de New York'takilere yardım elini uzatmam benim tabii görevimdir.

İşte bugün New York'ta Broadway'de oynamakta olan şovların kısa eleştirilerini yapacağım.

Bunları okumadan parayı bastıranlar pişman olur, benden söylemesi:

* * *

CATS: Dünyanın nüfusu bugün 5 milyar kişiye yaklaşıyorsa, eminim ki bunun 4 milyarı bu şovu görmüştür. Çünkü CATS yaklaşık 20 yıldır aralıksız ve aynı tiyatroda oynuyor. Son derece manasız bir konusu var oyunun. Aslında konusu bile yok. Şov kediler üzerine. Oyunda sadece bir tek meşhur şarkı var. Sahneye koyanlar da bunu bildiklerinden bu şarkıyı oyun içinde tam üç kez tekrarlatıyorlar. Oyunda güzel vücutlu, kedi kostümü giymiş kızlar, seyirciler arasında dolaşıyorlar. Amerika'nın taşrasından gelen adamların bu kızlara sarkıntılık yapmaları nedeniyle bu oyun esnasında ciddi skandalların yaşandığını da unutmayın.

* * *

CHICAGO: Güzel bacaklı kadınların rol aldığı bir müzikal. Akılda kalan şarkı yok, ancak yarı çıplak kadınların yaptığı dansların sanatsal değeri pek yüksek. Ne yazık ki bu şovda da Amerika'ya son yıllarda dadanan bir illet karşımıza çıkıyor. Oyuncular dans etmek ve şarkı söylemekle yetinmeyip kendilerini seyretmeye gelen seyircileri eğitmeye de çalışıyorlar. Ve sosyal konularda uzun söylevler veriyorlar. Eğer önceden yemek yiyip de şova gelmişseniz bu konuşmalar esnasında uyuyorsunuz. Açsanız durum daha da vahim, çünkü anlamsız konuşmalar hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor.

* * *

TITANIC: Üç saat kadar sürüyor bu şov. Ancak hiç üzülmeyin, sadace son 10 dakikasını seyretseniz de yetiyor. İlk 2 saat 50 dakika boyunca yandaki barda için, son on dakikada içeriye girin. O anda sahneye büyük bir gemi maketi çıkartıp bunu batırıyorlar. Dünyada sadece Amerikalıların, kimseyi öldürmeden ve yaralamadan bu işi başarabileceklerini hatırlarsanız, 10 dakika için 90 dolar da verilir mi sorusunun cevabı da kendiliğinden çıkar.

* * *

RENT: Homoseksüellerin toplumdan talepleri hiç bitmiyor. Sanki New York'ta çok büyük baskı altındaymışlar gibi durmadan kendilerinin ne kadar da az anlaşıldıklarını anlatıyorlar. Daha da kötüsü evlenmek istiyorlar. Biz heteroseksüellerin hayatından bu evlilik kurumunu tamamen atmaya çalışırken, şimdi de homoseksüellerin bu kuruma sahip çıkmaya çalışmaları son derece acı bir şey. Rent'i protesto ediyorum.

* * *

THE PHANTOM OF THE OPERA: Bu da neredeyse 20 yıldır oynuyor. Bu oyunda da sadece tek bir şarkı akılda kalıyor. Hem Cats'in hem de Opera'nın yapımcısı Andrew Llyoyd Webber. Bu adam yaptığı zevksiz oyunlarla anladığım kadarıyla Batı medeniyetini alttan alta oyup, komünizmi tekrar canlandırmaya çalışıyor.

* * *

MISS SAIGON: Konu itibariyle olmasa da teknik açıdan Titanic'e aynen benziyor. Milyonlarca insan, bu şova sadece oyunun orta yerinde sahneye büyük bir helikopterin indiriliş anını görmek için gitti. Bu da izleyicilerin zekâ düzeyleri hakkında bize ilginç ipuçları verebilir.

* * *

LES MISARABLES: Amerikanın Ohio, Tennessee gibi taşrasından gelen insanlar hem Fransızlar'dan hem de sosyal adalet kavramından nefret ederler. Buna rağmen Fransa'da sosyal adalet konusuyla ilgili bir şovun bunca yıldır salon doldurabilmesi gerçek bir mucize. Türkler sadece bu şova katiyen gitmiyorlar, çünkü dediğim gibi konu sosyal adalet ve Türkler artık bu tür banal kavramlarla ilgilenmiyorlar. (Yarın: DEVAM)



Yazarın Tüm Yazıları