Serdar Turgut: Demirel'in gündelik yaşamı

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Aslında ancak dün biraz içim rahatladı.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in gündelik yaşamının en gizli kalmış yanları dün bizim gazetede yayınlanmaya başlandı.

Bu dizi başlamadan önce son derece stresli günler geçirdim.

Çünkü birkaç gün önceden başlayarak haberin anonsunu yapmaya başladılar.

Buna göre dizide ‘Baba’nın güne başlarken ilk olarak ne yaptığını' açıklayacaklardı.

Bunu okur okumaz aldı mı beni bir korku.

Ne yalan söyleyeyim, ‘insaf’ dedim kendi kendime.

Araştırmacı gazeteciliğe evet derim de, araştıracağız diye insanların tuvaletine kadar da girilmez ki diye düşündüm.

Sonra baktım ki mesele o değilmiş.

Meğer ‘Baba’ güne diğer normal insanlar gibi değil de ‘sağlık kontrolünden geçerek’ başlıyormuş.

***

Doktoru her sabah Demirel'i muayene ediyormuş.

Ve Hürriyet muhabirinin de bizzat şahit olduğu üzere genellikle bu muayene doktorun ‘‘Efendim, hiçbir sorununuz yok, bütünüyle sağlıklısınız’’ demesiyle sona eriyormuş.

Aslında bu hiç de şaşırtıcı değil.

Son check-up'ını 24 saat önce olmuş ve bunu ayda 30 kez (şubat ayında ise herhangi bir günde 2 kez muayene olarak arada doğabilecek farkı kapatıyor) tekrarlayan bir insanın yılın herhangi bir sabahı doktorundan ‘‘Bugün hastasınız’’ lafını duyması manen ve maddeten imkánsız.

Yani düşünsenize, hastalığın vücuda girecek vakti yok ki!

Hastalık ancak şöyle relaks yani rahat bir ortamda sakin sakin vücuda girmeye çalışır normal insanlarda.

Bu durumda ise doktora yakalanmamak için o kadar acele etmeleri gerekiyor ki virüsler büyük ihtimalle ‘‘Bu kadar da strese dayanamam ben kardeşim’’ deyip, başka insanlara örneğin bana filan geliyordur mutlaka.

***

‘Baba’nın bizzat yaşamı tıp biliminin bugüne kadar varmış olduğu bütün sonuçları radikal biçimde yıkıyor.

Anladığım kadarıyla ‘Baba’nın kalbi sağlam, tansiyon sorunu da yok.

Allah uzun ömür versin.

Ancak bu bilmin bütün kurallarına aykırı.

Neden diye sorarsanız, ‘Baba’nın sabah kahvaltı masasında rutin olarak bulunan yiyeceklere bir bakalım o zaman:

Van otlu peyniri, İzmir tulum peyniri, Edirne kaşar peyniri, Kars kaşar peyniri, Isparta tulum peyniri, Orhangazi sele zeytini, Ayvalık siyah zeytin, Şemdinli balı.

Bu kahvaltı masasını bizzat gözlemleyen arkadaşımız, halk paniklemesin diye olsa gerek masada tereyağı da bulunduğunu yazmamış.

Kimseyi kandıramazlar, ısparta tulum peyniri bulunan masada tereyağı yoksa, zaten bu başlı başına bir insanlık suçudur.

Eğer durum böyleyse, sadece bu bile Demirel'in siyaset yaşamından ayrılması için yeterli bir neden olabilirdi.

Ama ben inanıyorum ki tereyağı orada bir yerlerde, varlığı halktan gizlenilmeye çalışılsa da, muhakkak duruyordur.

***

Size yemin ediyorum sadece listeyi okumaktan dolayı kolesterolüm 50 puan filan arttı.

Kendisinin kolesterol sorunu olduğunu iddia eden genel yayın yönetmeni ise bana ulaşan bilgilere göre bu mönüyü okuyunca şak diye düşüp bayılmış.

Bir daha evham yapıyorsun diye kendisiyle alay etmeyeceğim.

Bu olayın anlatıldığı yazıda ‘‘Bu bildiğimiz geleneksel Türk kahvaltısı. Sadece biraz daha zengin’’ denilmiş.

Bu cümleyle birlikte ‘BİRAZ’ kavramı hayli sert bir manevi darbe yemiş durumda.

Kavramın bence bu cümleyle vurulan darbeden sonra kendini toparlayabilmesi katiyen mümkün değil.

Ben bu kadar zengin peynir çeşidini bir masa üzerinde bundan önce ilk kez Artur Ünsal'ın ‘Türk peynirlerini’ yazdığı kitabının tanıtım gecesinde görmüştüm.

Şov yapmak için getirmişlerdi peynirleri.

Şimdi de ‘Baba’nın kahvaltı masasında tekrar gördüm onları.

Sadece bu kahvaltı mönüsü bile Demirel'in yemek yerken dahi memleketi için çalışmayı sürdürdüğünün kanıtıdır.

‘Baba’ bu kadar fazla peynir tüketmeyi sürdürdükçe memleketin hayvancılık sektörünün ve süt endüstrisinin batması mümkün değildir.

Binanaleyh, ‘Baba’nın hálá daha köylüler nezdinde prestijinin yüksek olmasının temelinde de bu olağanüstü peynir tüketimi yatmaktadır.



Yazarın Tüm Yazıları