Paylaş
Herkes DYP Genel Başkanı ve ‘‘Haydi Türkiyem, İleri’’ sloganının yazarı Tansu Çiller'in neden bu kadar sinirli olduğunu tartışıyor.
Gerçi bu konuya gerçek yanıtı verebilecek belki de tek toplum kesiti olan psikologlar bu konuda suskunluklarını nedense sürdürmekte ısrarlılar.
Ama onlar dışında hemen herkes fikir bildiriyor.
Çeşitli teoriler ortaya atılıyor.
Türk düşünce hayatında uzun yıllardır görülmeyen ve özlenen bir canlılık, tuhaf bir konu nedeniyle de olsa nihayet sağlanmış durumda.
Ülkesini seven bir insan olarak bu beni tabii ki mutlu kılıyor.
Ne yapayım işte elimde değil, ben böyle küçük şeylerle bile mutlu olan, kalbi temiz, temelde insanları seven ve tabii ki hüzünlü bir insanım.
***
Gerçekten de sinirli Tansu Hanım.
Eve gelen telefonlar nedeniyle geçen akşam NTV'de onun medyaya, özellikle de bizim patronumuzun gazetelerine saldırmasını izlemek zorunda kaldım.
Güya bizim gazetelerde ona karşı komplo varmış. Biz talimatla ona karşı yazılar yazıyormuşuz.
Falan, filan böylesine zırvalayıp durdu.
Ama unutulan bir şey var.
Tansu Hanım'a Türkiye'de ve belki de dünyada en büyük desteği veren kişi Yavuz Gökmen'di.
Yavuz Abi olmasaydı şimdi yemin ediyorum Tansu Hanım'ın alacağı oy oranı bir on puan aşağıda olurdu.
Yani onun yazmış olduğu bir gazetenin sahibinin karşısına böylesine abuk suçlamayla gelmek en hafif tanımıyla saçmalamak olarak nitelendirilebilir.
(Bu arada Yavuz Abi'yi de öyle özlüyorum ki anlatamam.)
***
Evet neden sinirli hasletli hanım?
Gerçi sinirli olmasının kötü bir şey olup olmadığına da karar verememiş durumdayım.
Çünkü güldüğü zaman, insanlara ‘ananızım, bacınızım’ diye hitap ettiğinde, insanları sevme gösterileri yaptığında, asıl o zamanlar milletin anasını ağlattı.
Bu bilimsel bir gerçek.
Dolayısıyla sinirli olması belki de daha iyi olacak, insanlar en azından ona kanmayarak gardlarını alacaklar. Gelecek darebeler karşısında kimse gafil avlanmayacak.
***
Ben hasletli hanımefendiyi 1993 yılında Boston'da bir otelin lobisindeki kafede tanıdım.
Sabah Washington muhabiri Savaş Süzal ile benim görüşme isteğimizi kabul etmiş, kafede randevu vermişti.
Bir süre sonra kocası ile birlikte geldiler.
Galiba şaşı baktığımdan olacak benden çok hoşlanmamıştı.
Daha çok Savaş'a bakarak konuştu, hatta bir ara onun elini bile tuttu.
Ben Ankara kökenli bir gazeteciyim.
Ankara'da muhabirlik yapmış olduğum için, siyasetçi dinleme konusunda özel eğitimim vardır.
Karşımda konuşan siyasetçi ne zaman dürüst davranıyor, ne zaman yalan söylemeye başladı onu anında anlarım. Bütün Ankaralı arkadaşlarım anlar bunu.
Çok ilginç bir şey tespit ettim o gün.
Tansu Çiller'in yüzünde o güne kadar hiçbir siyasetçide görmediğim bir ifade vardı.
Tehlikeli bakışı vardı onun.
Kendisine koymuş olduğu hedef ne olursa olsun onu elde etmek için yapmayacağı şey olmayan insanın surat ifadesiydi bu. Açıkça söyleyeyim ürkütücüydü.
O anda ağzından çıkmakta olan, bir siyasetçinin söylemesi gereken şeylerin hiçbirine zerre kadar önem vermiyor gibiydi.
Açıkça söyleyeyim ne zaman dürüst konuşuyor ne zaman yalan söylemeye başladı ilk kez onda tespit edemedim bunu.
Dürüstlükle yalan çizgisi onda tamamen kaybolmuş gibiydi.
Zaten daha sonraki gelişmeler bu çizginin onda katiyen bulunmadığını ortaya çıkardı.
***
Görüşmemizden aklımda kalan bir detay var.
Bence Tansu Çiller'in neden sinirli olduğunu tartışanların bu detayı bilmeleri gerekiyor.
Kafeye geldiler. Özer Bey söze karışmadı, biraz uzaktan, gülümseyen bir ifadeyle eşini dinledi.
Sağlıklı yaşam için spor anlayışına inanıyordu o. Koşudan geldiği için üzerinde eşofmanı vardı.
Tansu Hanım ise masaya oturduğu anda bir espresso istedi.
Sonra bir daha istedi. Bir daha, bir daha.
Ben üst üste bu kadar hızlı kahve içebilen iki kişi tanırım.
Bunlardan bir tanesi Red Kit'in çizgi romanlarında yer alıyordu. Adı Örümcek Adam'dı ve içtiği kahve o kadar koyuydu ki aynı kahveyle dolma kalemini de doldurup yazı yazabiliyordu.
Diğer hızlı kahve içici de Tansu Hanım'dı.
O kadar fazla espresso içti ki ona bakarken benim kalbim sıkışmaya başladı.
Bu kadar fazla kafein depolamayı başaran bir insanın gerçekten tehlikeli olduğunu düşündüm. Onu çok fazla kızdıran soru sormamaya da işte bu nedenle dikkat ettim.
Çünkü bu kadar fazla kafein sonucunda her an ayağa kalkıp bizi tokatlaması ihtimali vardı.
Ancak normalde bir insanı bayıltacak kadar kafein almış olmasına rağmen o her espresso içişinde daha bir kendine geliyor, daha bir sakinleşiyor gibiydi.
Şimdi şurası bir gerçek ki aşırı kafein, insanı sinirli yapar.
Konuyu tartışanların Tansu Hanım'ın bu adetini de hatırlamaları bence gerekiyor.
Baksınlar bakalım o televizyon programına çıkmadan önce kaç kahveyi üst üste devirmiş.
Paylaş