DÜNYA tarihinde yepyeni bir sayfa açılacak yakında.
Son derece önemli bir dönüm noktasına doğru hızla gidiyoruz.
11 Eylül'deki saldırıyla başlayan süreç, dünyada birçok dinamikleri ateşledi, saflar belirginleşti ve oldukça uzun sürecek bir hesaplaşma dönemi de başlamış durumda artık.
Bu süreçten geri dönüş yok ve her insan safını açıkça belli etmek, tavır almak zorunda bu süreçte.
Çünkü istese de istemese de olaylar böyle bir tavır alma durumunu her insana sonunda empoze edecek, bu belli artık.
* * *
Amerika'nın başkenti Washington'da, İngiltere hariç Avrupa'yla ilgili ciddi bir hayal kırıklığı yaşanıyor.
ABD, teröre karşı açtığı savaşta, demokratik söylem dışına çıkabileceğini hem açıkladı, hem de bu yönde adımlar attı.
Avrupa ülkeleri ise demokratik söylemlerden hiçbir taviz vermeden bu işin halledilebileceğini düşünüyorlar.
Fikir, ifade, vicdan özgürlüğü ne kadar yaygınlaşır ve gelişirse terörün de o oranda azalacağı söylemine inanmış durumda Avrupa.
Bunun defalarca yanlışlanmış bir düşünce olduğunu bilmelerine rağmen bu konuda ısrarlılar.
Yeni düşmanın, yani uluslararası terörün, bu tür özgürlüklerle alakası olmadığını, aksine Avrupa'nın bu tür ilkelere uygun davranacağız diye yıllardır sergilemiş olduğu hoşgörülü tavır nedeniyle vicdanları kötülükle dolu insanların sürekli olarak güçlenmiş olduğunu da göremiyorlar.
* * *
Tarihin dönüm noktalarında bazen teoride doğru olanın bildiğimiz anlamda medeniyetin çöküşüne yol açabileceği, teoride ters gelenin ise medeniyetin kurtulması için son şans olduğunu görmemiz gerekiyor.
ABD, birçok yanlışlar yaparak girmiş olduğu bu savaşta haklıdır.
Avrupa, bu savaşa tam desteğini vermemekle modern tarihin en büyük hatasını yapmaktadır. Bu hatanın sonuçları olacaktır ve elbette bu sonuçların bedelinin onlar açısından daha da ağır olmasını yine ABD ilerde sağlamak zorunda kalacaktır.
Avrupa'nın demokratik ilkeler perdesi altındaki ikiyüzlülüğünün ve korkaklığının faturasını ilerde yine ABD yüklenecektir.
Türkiye'nin yapması gereken, yanlış yaptığına inandığı durumlarda bunu açıkça söyleyerek girilen savaşta net olarak ABD'nin yanında yer alması ve bunu sadece bazı ekonomik çıkarlar için yaptığı fikrini kafasından silmesidir.
Çünkü yeni başlayan dönemde dünya öylesine kritik bir şekilde yeniden yapılanacak ki, birçok dengeler öylesine yeniden sağlanacak ki, o süreçte ülkelerin nerede durdukları çok uzun dönemde son derece önemli olacak, sadece kısa vadeli çıkarlar ise bir anlam ifade etmemeye başlayacaktır.
* * *
Bana göre Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik hayali 11 Eylül günü bitmiş durumdadır.
Avrupa ülkeleri, teorik doğrular adına Türkiye'den, bizim kendi meselelerimizi, dengelerimizi, karşı karşıya bulunduğumuz tehlikeleri hiç göz önüne almadan bazı taleplerde bulunmaktadırlar.
Bunlar gerçekçi değildir ve içine girilen yeni dönemde Türkiye illa da Avrupalı olmanın teorik önkoşulları karşılansın diye bunları kabul ettiği takdirde, ülkemiz aniden büyük tehlikelerle karşı karşıya kalabilir.
Bugün yapılacak şey, önümüzdeki sorunun aslında entelektüel söylemlerde sunulmak istenildiği gibi çok da karmaşık olmadığını göstermek, teorik doğrular konuşacağız diye lafı evirip çevirmemek ve net olarak safımızı tutmak olmalıdır.
Pratikte atmış olduğu birçok yanlış adıma rağmen ABD'nin terörle savaştaki ana hedefleri doğrudur ve uzun dönemde medeniyetin var olabilmesi için de tek yoldur.
Atatürk'ün tek bir medeniyet olduğu fikrini cumhuriyetin temel direği yapmış olan ülkemizin, bu savaşta tutacağı safla ilgili nasıl tavır alması gerektiği konusunda uzun boylu düşünmesine gerek bile yoktur.