Paylaş
Daha önce bu köşeyi hiç okumamış olan ve gazeteyi yeni açmış okuyuculara bilgi vermek için tekrar söylüyorum:
Bende uzun ve katiyen anlaşılmaz olan kitapları sonuna kadar ve tek satır sektirmeden okuma takıntısı var.
İnanın, insanın hayatını cehenmeme döndürebilecek bir takıntı bu.
Örnek vererek anlatayım durumu. Bir keresinde oldukça eğlenceli bir felsefe kitabı okuyordum.
Dipnotlardan bir tanesinde Jacques Derrida'nın adı geçiyordu.
Çok övüyordu bayan yazar Derrida'yı. Anlaşılan onu okumakla da kalmamış, üstelik de bir ilki başararak onu anlamıştı da.
Anında takıntı başladı bende. Çıktım, bütün kitaplarını aldım Bay Derrida'nın.
Aslında bütün kitaplarını demem biraz abartılı oluyor, bunun farkındayım. Çünkü adam o kadar fazla yazı yazmış ki, yazılarını düzgün sıralamak için ayrı bir kitap yazmak zorunda bile kalmışlar (L.B.Fried; Jacques Derrida: An Annotated Primary and Secondary Bibliography).
Neyse, oldukça fazla kitabını aldım diyeyim.
Başladım okumaya. Katiyen tek bir cümle bile anlaşılmıyor. Bir ara şüpheye düştüm acaba yanlışlıkla Fransızca kitap mı alıp okumaya başladım diye.
Hayır o da değildi, bildiğim bir lisanda yazıyordu.
Uzunca bir okumadan sonra yazarın şaka yapmakta olduğuna karar verdim.
Büyük bir ihtimalle bininci sayfada filan, ‘‘Şaka yaptım, bu ana kadar yazmış olduğum her şey aslında deli saçmasıydı. Buraya kadar yazdıklarıma eğer bir mana atfetmeye çalıştıysanız amacıma ulaştım. Bence felsefede lüzumsuz bir şeydir’’ diyeceğini düşünmeye başladım.
Ama hayır bu da doğru çıkmadı. Adam son derece ciddiydi.
***
Yarıda da kesemiyorum, takıntım nedeniyle bu imkánsız.
Mecburen kitapların hepsini bitirdim.
Sonra bu kadar okudum bir şey anlamadım bari el kitaplarından adamı özetleyen uzmanlardan bir şey öğreneyim dedim.
Onu anladığını iddia eden uzmanların yazdığı açıklayıcı makalelerden de tek bir kelime anlamadım.
İşte o noktada Derrida'nın gerçekten büyük bir filozof olduğuna karar verdim.
Eğer bir insanın fikirleri, uzmanlar tarafından bile özetlenemiyorsa o adam büyük bir insandır, bunu da bilin.
***
Bu uzun girişi şu nedenle yaptım.
Dehşet içinde öğrenmiş durumdayım ki James Joyce'un bugüne kadar gizli kalmış yeni bir kitabı keşfedilmiş ve mayıs ayı sonunda piyasaya sürülecekmiş.
Kitabın adı ‘‘Ulysses 1’’.
Nasıl ki ‘‘Ulyssses’’ bir şehrin sadece bir günlük yaşamını anlatıyor.
Bu yeni kitapta da o şehirde gündelik yaşamlarını okuduğumuz karakterlerin bir gece önceki durumları ele alınmaktaymış.
Yani daha baba bir şekilde anlatmam gerekirse Stephen Deadulus uyanmadan bir gece önce olan bitenin romanıymış bu.
Dolayısıyla yeni romana ‘Ulysses 1’ adı verilmiş.
430 sayfacık yeni kitap.
Ve sıkı durun şimdi: Son 340 sayfası bir gün sonraki yaşamlarını Ulysses'de okuyacağımız KARAKTERLERİN UYURLARKEN TANIMLANMALARINA AYRILMIŞ.
Anlayacağınız insanı büyük heyecanlara iten, aman bir sonraki sayfada neler olacak diye merakla sayfa çevirten türde bir kitap değil gayet tabii ki bu.
***
Amerika'da iki tür insan var.
Birinci gruptakiler ‘Yıldız Savaşları’ filminin ilk gösterimini seyretmek için dört gün boyunca sinema önünde yatıp beklemeyi göze alan insanlar.
Bunlara genel olarak ‘Aptallar’ adı veriliyor.
Bir de ikinci grup insanlar var.
Bunlar gayet tabii azınlıktalar.
Bu grubun tipik temasilcileri Manhattan'daki Barnes & Noble kitap dükkánının önünde nöbet tutmakta olan iki profesör.
Bunların da amacı ‘Ulyssses 1’ piyasaya çıktığı gün kitabı ilk alıp okuyan insanlar olmak.
Bunlardan bir tanesi İngiliz edebiyatı profesörü, diğeri de İrlanda şiirleri uzmanı.
Şiir uzmanı olanı kitabı ilk altı ay içinde tam beş kez okumayı planladığını söylemiş.
Bu gruba ne ad verilebileceğini bilemiyorum.
Aptal olmadıkları kesin. Çok normal de değiller. Belki takıntılı denilebilir.
Evet onlar da takıntılı olmalı, çünkü onları anlayışla karşılıyorum.
‘Ulysses 1’i ben de getirtmek için girişime geçtim bile.
***
Bu gizli kalmış yazının varlığını Joyce uzmanı Edgar J. Cheever keşfetmiş.
Aslında bu yazının varlığının ipucu yazarın diğer anlaşılmaz kitabı olan ‘Finnegans Wake’in içinde gizliymiş.
Uzman, bir gün o kitabı tekrar okurken bir de bakmış ki Joyce ‘Ulysses’de anlattığı kişilerin bir gece öncesine de atıflarda bulunuyor.
Yeni kitap bu ipucundan başlanarak bulunmuş.
Uzmana sormuşlar: ‘‘Peki ama madem bugüne kadar bu ipucu ‘Finnegan's Wake'de vardı, neden kimse bunun farkına varamadı?’’
Verdiği cevap bence çok anlamlı olmuş: ‘‘Bunu bugüne kadar kimsenin görememesi de gösteriyor ki dünyada kimse Finnegan's Wake'i 50'nci sayfadan sonra okumayı sürdürmemiş.’’
***
Tabii yanılıyor, çünkü en azından ben, bir şey anlamasam da 50’nci sayfadan sonra da okumayı sürdürdüm.
Büyük kötülük yaptı Edgar Cheever bana.
Şimdi Proust okumaya çalıştığımdan sanki başımda yeterince bela yokmuş gibi yeni bir bela daha aldım başıma.
Muhakkak Ulysses 1'i de okumalıyım.
Sonra da Ulysses'i yeniden okumam gerekecek doğal olarak çünkü zaten ilk okumamdan aklımda bir şey kalmamış. Bakayım derdi ne bu James Joyce'un?
(Yarın: Bana yönelik bir komployu ortaya çıkardım.)
Paylaş