Şimdi böyle bir durum olunca rasyonel bazı adımları atmanız gerekir, değil mi?
Mesela öylesine şimşek çaktığı durumlarda sırf fazla ıslanmayayım diye büyük bir ağacın altında durmamanız gerekir.
Veya evin damında uydu anten varsa, dama çıkıp buna sevgiyle sarılmak da hatalı olabilir.
Tamam uydu bağlantınızı seviyor olabilirsiniz de bu sevginizi fırtına dindikten sonra göstermenizde büyük yarar var bence.
Yani bazı şeyler var ki bunları bilmek için çok akıllı olmak gerekmiyor, içgüdüyle davransanız bile riskleri minimize edebiliyorsunuz.
Tabii ki riskten tamamen kurtuluş yok, alın yazısı denilen şeyde yazıyorsa, ne kadar tedbir alırsanız alın, başınıza gelecek gelecektir de, alnınızda zaten yazılı olanlara elinize kalemi alıp bir de kendinizden eklemeler yapmanın anlamı yok değil mi ama?
*
Şimdi biliyorum ‘‘evet’’ diyorsunuz bunlara ama ne yazık ki herkes bu kanıda değil.
Örneğin o akşam olan bitenlere bir bakalım.
Şimşekler çakıyor, patlamalar oluyor, yıldırım düşmesi an meselesi bu açıkça görülüyor.
Mantık kuralları diyor ki yıldırım bir bölgeye düşecekse o bölgedeki en yüksek nokta riskin en fazla olduğu yerdir.
Manhattan'da Village'da bir genç adam o gece bu mantık kurallarını test etmeye kalkıştı.
Bulunduğu bölgede en yüksek bina olan altı katlı bir binanın damına çıktı.
Yanına kız arkadaşını da aldı.
Hakkında daha sonra yazılardan anlaşıldığı üzere adam bir mistikmiş.
Doğa olaylarındaki ruhani güzellikleri ararmış hep ve o gece olağanüstü yıldırımlara daha yakın olmak için dama tırmanmış.
Bunun romantik bir şey olduğunu da düşünüyor olmalı ki kız arkadaşı da yanında gayet tabii ki.
Ve kafasına da beyzbol şapkası giymiş.
Öyle yağmur yağıyor ki sokakları sel basıyor ve o şapkanın tek bir yararı da yok o sağanakta.
Tek yararı bir paratoner işlevini görmesi, çünkü beyzbol şapkasının içinde küçük madeni teller var şapka düz dursun diye.
*
Ve birden bir daha çakıyor oğlan ile kız el ele tabiatın temelinde yatmakta olan mistik güzelliği seyrederlerken.
Kız bayılıyor.
Uyandığında erkek arkadaşının ayılamadığını fark ediyor ve polis çağırıyor.
Polisle gelen sağlık ekibi genç adamın vücudunda iki delik olduğunu tespit ediyor.
İlk delik hálá daha kafasında durmakta olan beyzbol şapkasında. İkinci delik ise ayakkabısında.
Evet yıldırım aynen kafadan girmiş ve ayaktan çıkmış sevgili okurlar.
Net bir durum söz konusu, sadece iki delik var ve başka bir delil de yok ortada.
Uzmanlar 70 trilyon volt gücünde bir şokun söz konusu olduğunu söylüyorlar.
Anlayacağınız bütün bu olayda tek emin olduğum bilimsel gerçek oğlanın katiyen acı çekmeden ve dahası neler olduğunun farkında bile olamadan öldüğüdür.
*
O gece oğlan alın yazısına kendi el yazısıyla eklemeler yapmaya girişti ve başarılı da oldu.
Kısa hayatı boyunca sürdürdüğü mistik anlamları bulma girişimi, arayışları canlı paratoner olma ısrarı nedeniyle erken noktalandı.
New York Post gazetesi olayı ertesi gün ‘‘Mistik genç ölmeden önce yıldırımın güzelliğini gördü’’ diye verdi.
Haberi okuyunca muhabirlerin kendilerini tutarak olayı kaleme aldıklarını hissediyorsunuz çünkü daha çok espri yapacaklarmış da tepki çekerler diye engellenmişler gibi bir hava vardı yazılarında.
Aslında Almanların adetidir, başkalarının başına gelen felaketlerden mutlu olurlar, Amerikalılar ise öyle olmadıkları kanısındalar.
Ama bence yanılıyorlar kendileri hakkında çünkü bu olayı kendimden hiçbir şey katmadan bile kime anlattıysam güldü be birader!