Uzun zaman önce, arada bir benim hakkımda da ağır eleştiriler yayınlayan Medyakronik adlı bir internet sitesini bu köşede övmüştüm.
10 gün kadar önce de onlarda tespit ettiğim bence vahim bir yanlış gidişata burada dikkat çekmiş ve Hürriyet'i eleştirme hakkının kişisel hesaplaşmaya dönüştürülmemesi gerektiğini söylemiştim.
Bugün bu arkadaşlarla ilgili son olarak bir yazı yazıyorum. Bu bir son; çünkü yaptıkları yanlış nedeniyle en azından benim gözümde objektif kalabilme özelliklerini tamamen yitirmiş durumdalar.
Bir medya eleştiri sitesinin, hem de önemli bir üniversitenin çatısı altında örgütlenmiş bir eleştiri merkezinin, objektif olma özelliğini bu şekilde kaybetmesi vahimdir.
Bilimsel gerçeği arama iddiası olan bir kuruma bu yakışmamakta, ayrıca arkadaşların hálá takım tutar gibi kendi taraftarlarını kollama gayreti de açıkça söylemek gerekirse onların bu işi yapma ehliyetini şüpheye düşürmektedir.
Aktaracağım bu olaydan sonra, bu siteyi açıp bakmaktan vazgeçiyorum, bunu da bilmelerini istedim.
* * *
Söz konusu olay şöyle gelişti:
Gazetemizde 1 Ocak tarihinde çocuk pornosu ile ilgili bir haber verilirken tatsız bir fotoğraf kullanıldı.
Bu, medya eleştirmenlerinin doğal yetki alanına giren bir konuydu ve Medyakronik sitesi 2 Ocak tarihinde meseleyi kendi sitesinin manşetine taşıdı.
Diyeceğini dedi ve bizi Basın Konseyi'ne şikáyet ettiklerini de okuyucularına açıkladı.
Gazetemiz 14 Ocak tarihinde, o haberin veriliş şeklini kendi sayfalarına taşıdı ve okuyuculardan özür diledi.
Medyakronik sitesi her akşam yenileniyor; yine aynı günün akşamı bu konuyu da manşet yaptı ve özürün yetmeyeceğini anlattı.
Buraya kadar her şey normal. Ben gazetenin mutfağını bildiğimden, gündelik hız trafiği içinde yapılan hataları da bilirim ve gazetenin kendi hatası hakkında özür dilemesinin de çok önemli olduğunu düşünürüm.
Onlar böyle düşünmüyorlar, konuya çok önem verdikleri için de medya eleştirisi özgürlüğünü kullanıyorlar.
* * *
Şimdi bütün bu olan bitenden sonra ben o site yöneticilerinin sübyancılık meselesi konusunda çok duyarlı olduklarını düşündüm.
Buna sevindim de. Gerekçelerimi de pazartesi günkü yazımda anlatmıştım, umarım hatırlarsınız.
Ancak çok vahim bir durum var sevgili okurlar.
Sübyancılığı doğal bir iş, bir tercih, bir cinsel özgürlük gibi gören yazı yayınlandı bir başka gazetede, 9 Ocak günü.
Ben o akşam, bu konuda yıldırım hızıyla tepki vereceğini bekledim Medyakronik'in.
Tık yok o konuda, 9 Ocak günü.
10 Ocak'ta da yok.
11 Ocak'ta nihayet konuya, o da manşetten filan değil alt sıralarda girmeye karar verdiler.
Girerken de bize, o yazıyı yazan bayana yapılan saldırıların politik görüşlerine yapılan bir saldırı da olduğunu hatırlattılar.
14 Ocak'ta, yazıyı yazan bayanın ikinci kez konuyu gündeme getirerek kendisini savunduğunu hatırlattılar.
Ne oluyor? Neden bu yazarın belki de dünya tarihinde bir ilki gerçekleştirerek sübyancılığa liberal yaklaşılmasını savunan yazısı gereken tepkiyi görmüyor sitede.
Editoryal tercih diyemezsiniz buna; çünkü Hürriyet'in özür dileyen yazısını bile manşetlerine çekmekte bir sakınca görmüyorlar da basında çıkan ve konuyu savunan bir yazı neden onları böyle az ilgilendiriyor?
Cevap belli aslında ve 11 Ocak'ta konuya girme biçimlerinin içinde gizli. Politik tavır meselesi var işin içinde.
Sübyancılık yazısını yazan kişinin politik tavrı, bu siteyi hazırlayanlar açısından daha önemli. Onu kendilerine daha yakın görüyor olmalılar ki vermeleri beklenen tepkiyi ondan esirgiyorlar.
Şöyle düşünsünler meseleyi, eğer bu dediklerime tepki duyacaklarsa.
Söz konusu o yazıyı ben yazmış olsaydım veya Hürriyet'in başka bir yazarı, ne yapardınız, nasıl bir tepki verirdiniz?
Bunu düşünün ve dürüst cevap verebilirseniz belki de işi yeniden toparlama sürecine girebilirsiniz.
O güne kadar ise en azından beni okuyucu olarak artık kaybetmiş durumdasınız.