Paylaş
Son seçim tahmininde baştan aşağıya yanıldım.
Bunun nedeni ise şuydu: Bu halkın oy verirken aslında ne kadar bilinçli, entelektüel derinlikli ve yüksek soyutlama düzeyinde düşünceli davrandığını unutmuştum.
Halkı tanımıyordum ben ve bunun cezasını da tahminimde yanılarak çekmem gerekiyordu.
***
Aslında halkın bilinç düzeyinin yüksekliği ile ilgili ilk işareti 1980 döneminin anayasası ve eski liderlere yasakların kaldırılıp kaldırılmayacağı oylanırken almam gerekirdi.
Biliyorsunuz o anayasa yüzde 93 gibi fantastik düzeydeki bir ‘evet’ oranıyla onaylandı.
Aralarında bugünün kahramanı olan Ecevit'e bulunduğu siyasilere konulan yasakların kaldırılması ise kıl payı oy farkıyla gerçekleşti.
O gün Türk halkı Anayasa'ya yüzde 100 oranında da onay verebilirdi.
Ama bunu yapmadı.
Neden yapmadı?
Çünkü yüzde 100 oranında onay verseydi ‘‘Ne o ya burası Suriye mi hop bakalım, ne oluyor’’ diye konuşanlar çıkacak ve bu da bizim sinirimizin bozulmasına neden olacaktı.
İşte o noktada Türk halkı bilinçli davranıp o yüzde 7'lik bölümü bağrından çıkardı. Gerçek hislerini baskı altına alıp yaptı bu özveriyi.
***
Yasaklı liderlere verilen oy da aslında ‘yasaklar kaldırılmasın’ yönünde olacaktı.
Ancak halk şöyle düşündü: Ya, şimdi bu adamlar bir de üstüne üstlük işsiz kalırlarsa başımıza daha da bela olurlar. İyisi mi yasakları kaldıralım da ne yapacaklarsa gözümüzün önünde yapsınlar bari. Aksi takdirde gidecekler illegal faliyette bulunacaklar.
İşte böyle dediler ve ibret olsun diye oylarını az farkla yasakların kaldırılması için kullandılar.
Cumhurbaşkanı Demirel ve Bülent Ecevit işte o gün sadece bu nedenle yırttılar.
***
Son seçimde de bu harikulade bilinç gündemdeydi yine.
Örneğin ben Fazilet Partisi'nin oy oranının düşmeyeceğini düşünüyordum.
Gerekçem ise bu partiye giden oyların siyasi ve fikri inanç sahibi insanlara ait olduğunu varsaymamdı.
Türk insanındaki bilincin öyle istikrarlı siyasi ve fikri inanç filan tanımadığını ve gerektiği takdirde bu ilkeleri anında satabileceğini unutmuşum.
Sonra bakın MHP'ye.
Biliyorsunuz Susurluk kazasından sonra çok şey ortaya çıktı. Birçok bağlantı kuruldu.
Eski olayların failleri yakalandı. Bunların büyük bölümünün aşırı sağ görüşlü olduğu ve hatta MHP bağlantılı oldukları ortaya çıktı.
Şimdi olayların temelini görmekten aciz, bilinç düzeyi düşük, soyutlama yapamayan bir halktan ne beklenirdi? Tabii ki MHP'ye bu seçimde öylesine fazla oy çıkmazdı bilinçsizlerden.
Ama bakın bizimkiler ne yaptı? Bütün bu ortaya çıkarılan şeylerin ‘Yalancı bilgiye’ dayalı bir ‘Kandırma operasyonu’ olduğunu gördü.
Ve aslanlar gibi bastı MHP'ye oyunu.
***
Harikulade bir sabah bu harikulade.
Oylara bakın. Adından başka her şeyi sol olan ve belki de kavgacı milliyetçilikte MHP'ye bile fark atan DSP ile MHP'nin oyları yüzde 40 civarında.
DYP'yi de koy, yüzde 50'yi aş.
Şimdi bu tabloya bakıp da içi gururla dolmayan, içi huzurla dolup taşmayan bir insanın gerçek bir Türk vatandaşı olup olmadığı da bence ayrıca ve derinliğine incelenmeli.
***
Peki ANAP böyle cezalandırılırken DYP neden yeterince cezalandırılmadı?
Bu bilinçli halk bir şeyin yapılacaksa doğru dürüst yapılmasına özen gösteriyor da ondan.
Bu iki parti arasındaki oy dağılımı halkın ANAP'a ‘Ulan usulsüzlük yapacaksan bari doğru dürüst yapıp da yüzüne gözüne bulaştırmasaydın. Bak DYP’ye de bir şeyler öğren bari' diye haykırmasından başka bir şey değildir.
Bu da bilincin ayrı bir tezahürüdür.
***
Gelelim ÖDP'ye.
Ben halk gibi bilinçli olmadığım için MHP'nin oy patlaması yapacağı seçimden iki gün önce ÖDP'ye oy vereceğimi açıklayarak dünya çapında az bulunur bir zamanlama hatası yaptım.
Allah benim ve aynı hatanın kurbanı olan Hadi Uluengin'in sonunu hayretsin.
(Bu arada Hadi Brüksel'de bulunmasına rağmen yine depresyona girdi seçim sonuçları nedeniyle. Bundan da haberiniz olsun istedim.)
Yani önemli değil şimdi seçim olsa yine ÖDP'ye veririm.
Ama ÖDP'lilerin de galiba yavaş yavaş bir gerçeği kabul etmelerinde yarar var.
Onlar yıllardır halka bir şey anlatmaya çalışıyorlar, halk dinler gibi gözüküyor ve sonra da gidip anlatılanın tam tersini yapıyor.
Yani tabii ki halk başka türlü biliçli diye fikirlerinden vazgeçsinler de demiyorum.
Ama bir ara formül bulup bu strese de bir son vermek gerekiyor.
Benim önerim şu: ÖDEpLAND diye bir yer kurulsun.
Disneyland gibi bir yer yani. Memlekette kafası ne kadar çalışan, eli kalem tutan, üreten beyin varsa burada toplansın.
Bunlar aralarında tartışsınlar, yazılar yazsınlar, sahneye oyun koysunlar, hatta adı ‘etkinlik’ olan ama ne olduğu da son ana kadar belli olmayan şeyler de yapsınlar. Kliklere bile bölünsünler.
Ancak ÖDEpLAND'e her isteyen de giremesin. Ne onlar halka muhatap olsun ne de halk onlara bulaşsın.
İsteyen ÖDEpLAND'e ziyarete gelsin ama bu kendisine sağlanan büyük onurun da bedelini ödemeye razı olsun.
Yani bu yapılmazsa memlekette akıl fikir sahibi olan azınlık çok kısa süre içinde kafayı iyice yiyecek benden söylemesi.
Korunma altına alınmak istiyoruz ve gerekirse MHP'ye bu konuda dilekçe bile veririz.
Paylaş