Paylaş
Dün itibariyle Türkler'in gündemi, önem sıralamasına göre şu maddelerden oluşmaktaydı:
1- Hangi futbolcu, nereye transfer olacak?
2- Acaba magazin dünyasında kim kiminle yattı, kim kiminle yatmayı kesti, kim kiminle yatmayı planlıyor?
3- İhaleler bir açılsa da devletten azıcık para vursak.
4- Borsada son dakika durumu ne abi?
5- İzne ayrılırım, üstüne bir de rapor aldım mı uzun bir tatil yaparız artık.
6- Viagra.
7- Kosova'daki olaylar.
*
Çok garip bir şey bu.
Tahmin ediyorum ki dünyada Türkler kadar kendi tarihlerinden kopmuş, geçmişle ilgilenmeyen başka bir millet yoktur. Bilmem yanılıyor muyum ama bugün Kosova'da birtakım olaylar yaşanıyorsa herhalde bunda bizim tarihi sorumluluğumuz da büyüktür.
Hatta birazcık tarih okumak bile gösterecektir ki olan biten her şey Osmanlı döneminde yaratılan durumların bir devamıdır da. O bölge Osmanlı'nın yarattığı bir veri durumdur. Buna rağmen bizim dışımızda herkes olan bitenle bizden çok daha fazla ilgili.
Bakmayın siz resmi ve resmi olduğu için de histen uzak açıklamalara.
Türkiye'de kimsenin umurunda değil Kosova.
*
Bu nasıl oluyor?
Nasıl böyle bir duruma evrildik? Tarih deyince neden en fazla sabah yediğimiz kahvaltıyı hatırlar durumdayız? Nasıl oldu da yukarıdaki önem sıralamasıyla yaşamakla yetinen ve bununla da mutlu olan insanlar topluluğuna dönüştük?
Buna cevap vermek öyle kolay iş değil. Ancak şurası da kesin ki, Türk insanı inanılmaz derecede egoist ve bireysel çıkarcı hale geldi.
‘‘Bireysel çıkar’’ derken de acımasızca diğer insanları ezip geçmeye hazır bir anlayışı anlatmaya çalışıyorum, yoksa tabii ki her insan kendini düşünür. Egoizm ve saldırgan bireysel çıkarcılığımız nedeniyle, şimdi 250 yıllık geçmişleri olan Amerikalılar'ın bile Kosova'yı bizlerden çok daha fazla yüreklerinde hissetmeleri gibi bir tuhaflığa da şahit olmak zorundayız.
*
Başka bir ülke kendi geçmişinin 700'üncü yılını kutlamakta olsaydı, yer yerinden oynardı. Amerika 200'üncü yıldönümünü kutlarken hemen her gün eğlenceler düzenlendi, insanlar coştu.
Bizde ise bazı karacahil insanlar sokakta kurt işareti yaptıkları zaman geçmişi andıklarını sanıyorlar. Halbuki onların gündemindeki en önemli konu da yukarıdaki listede birinci sırada yer alan maddeden ibaret.
Bir de mehter alayına bakarak hislenmeye çalışıyorlar. Tüm dünyayı halen daha etkilemekte olan, bugün Avrupa'da yaşanan birçok olayın da doğrudan nedeni Osmanlı mirasını bu şekilde kutluyor olmak, bir ülke için utanç vericidir.
*
Geçmişimizi unuttuğumuz için Kosova'ya sahip çıkamadık.
Ve dahası geçmişimizde olan hiçbir olumlu şeyi de devralmamakta ısrarlıyız. Bazen düşünüyorum da, acaba benim bilemediğim bir güç mü var, geçmişteki olumlu yönleri almamızı engelleyen, onları unutturan, sadece olumsuzlukların devralınmasına izin veren?
Böyle bir ‘‘elemeci’’ bir gün ortaya çıkarsa hiç şaşırmayacağım; çünkü sıradan insanların her olumlu şeyi bu kadar itebilmekte, öldürebilmekte nasıl başarılı olabildiklerini anlamak çok zor.
Basit bir örnek vereyim: Marmaris'te her yıl binlerce dönüm orman yanıyor. Bu artık bir gelenek haline geldi. Her yıl yangın söndürme helikopteri alınacak deniliyor, ama nedense alınamıyor.
Bir büyük örgütsüzlük durumu var. Karmaşa var etrafta. Kimin, neden sorumlu olduğu belli değil. Halbuki Osmanlı, en azından savaşa giderken dünyanın en örgütlü devletiydi.
Ben okudukça, tarihi ‘‘yöneylem araştırmasını’’ (operations research) bile ilk kez savaşmaya giden Osmanlı Devleti'nin bulduğuna inanmaya başladım. Devlet kalkıyor İstanbul'dan ve Viyana'ya aynen gidiyor. Savaşacak askerler değil gidenler, dikkat edin, devlet örgütlenmesi aynen taşınıyor savaşılacak meydana.
Tek bir şey aksamıyor. Bütün askerlere her akşam aksamadan sıcak ekmek çıkarılıyor yol boyunca.
Ve Viyana kapısına dayanıldığında, kuruluşu bin yıl süren Viyana'nın sakinleri bir bakıyorlar ki, hemen yanıbaşlarında üç gün içinde neredeyse Viyana kadar örgütlü, güzel görünen bir çadır kent kurulmuş. O da tıkır tıkır işliyor. O günlerden bugünlere geldik.
O örgütlenmeyi yapan insanlar bugün hayatta hiçbir şeyi doğru dürüst örgütleyemeyen insanlara dönüştü.
Nasıl ki Osmanlı kendi icat ettiği savaş tekniklerini, bir süre sonra unutup sanki yeni bir şey öğreniyormuş gibi Batı'dan almaya uğraştıysa... Şimdi de Kosova'da bizim tarihimizi unuttuk ve Batı'dan ders almaya başladık yine. Yazık be ya, insan utanıyor bu durumdan.
*
Bir açıklama: Pazartesi günü özel televizyonlarla ilgili yazdığım yazıda bir kanaldaki spiker ile ilgili olarak ‘‘O bayan spiker, en neşeli haberleri sunarken bile nedense gergin. Mesleğinde katiyen başarılı olamadığını bilen, evde kalmış ve bu nedenle de sinirini çocuklardan almaya hazır olan öğretmenlerin görünümü var suratında’’ diye yazmıştım.
Şimdi anlıyorum ki bu cümlelerim kişinin kendi özel yaşamı ile ilgili bir yorum gibi algılanmış. Ben kimsenin özel hayatıyla ne ilgiliyim, ne de kastettiğim bayanın özel yaşamını bilirim. Bunu merak da etmem, önemli de bulmam. Yazdığım şeyler, ilgili kişinin sadece ekrandaki profesyonel tavrıyla ilgiliydi. Yanlış anlamaya yol açtıysam özür dilerim.
Paylaş