LAF söylerken abartma huyu tüm toplumu salgın hastalık gibi pençesine almış durumda.
Örneğin, dün bir gazetede birinci sayfada şöyle bir spot yer alıyordu:
‘‘Milyonlar, Avrupa Aslanı'nı yine bağrına bastı. Çünkü Galatasaray bu yıl da Devler Ligi'nde gururumuz oldu. Son maça kadar yenilgi yüzü görmedi. Türk insanının başını önüne eğdirmedi. Teşekkürler Galatasaray, mutlu geceler yaşattığın için.’’
Yahu, yanlış hatırlıyorsam lütfen düzeltin beni; biz önceki akşam yenilmedik mi babacığım?
Yani ben de anlarım taraftarlık ruhunu, her durumda takımın yanında yer alma çabasını da, sorun burada başka.
Yenilgi alındığı geceyi bu şekilde tanımlamaya alışırsak, o zaman yendiğimiz akşamlar için ne diyeceğiz ki? Abartı yapıldığında sözün anlamı bir noktada bitiyor ve insanın nutku tutuluveriyor işte.
Yendiğimizde mutlu olmamızın, bununla yetinmemizin imkánı kalmıyor bu durumda. Yenildiğinde mutlu olan insanların yendiklerinde hislerini ifade edecek başka kelimeler bulmaları gerekiyor ama bu da oldukça zor.
Benim önerim, taraftarın bir zafer akşamında coşkusunu tam anlamıyla gösterebilmesi için toplu halde intihar etmesidir.
Çünkü spor yazarlarının laflarıyla kurmuş oldukları korkunç tuzaktan kurtulma imkánı ancak bu şekilde vardır.
***
Hayatımızın her yanına yayıldı bu lafta abartma huyu.
Örneğin, şarkıcı bayan kocasını alıp bir haftalığına Londra'ya gitmiş.
Bu bence haber değil ama olsun, bunu haber olarak yazıyorlar. Olabilir, buna karşı değilim de haberin veriliş şekli tuhaf.
‘‘Seksi şarkıcının aşk kaçamağı’’ diyorlar bu son derece rutin olaya.
Neden kaçamak, bunun cevabını bulmak imkánsız. Ve de yine aynı sorun ortaya çıkıyor burada da. Diyelim ki seksi şarkıcı bir gün kocasını aldatmaya karar verdi.
Sevgilisini yanına aldı ve gizlice yurtdışına çıktı.
Kaçamak lafını kadının kocasıyla yaptığı seyahatte bitirip tüketirsek, daha sonraki esas olayı tanımlayacak lafı bulmak hayli zor olacak kanısındayım.
Gayet tabii biz gazeteciler bu konuda hayli başarılıyızdır; her durum için söyleyecek bir lafımız yan cebimizde mutlaka bulunur ve buna itiraz edecek olan varsa onlarla da hesaplaşacak cümlelerimiz bulunmaktadır; bunun da hatırlanmasında yarar var.
***
Roma maçından sonra sahada kavga çıktı.
Yumruklar bayağı bir konuştu.
Ancak ertesi gün bu olayı ‘‘VAHŞET’’ şeklinde yorumlayarak verirseniz, bir başka maçta iki takımın birbirine girdiği, 15 kişinin öldüğü, taraftarlardan bir tanesinin kafasının kesildiği ve bunun top yerine kullanılarak sahada futbol maçı yapıldığı, daha sonra da sırf bu maç nedeniyle şehirde zincirleme cinayet olaylarının yaşandığı bir maçı gazetede nasıl tarif edeceksiniz ki?
Bu durumda yapılacak tek şey kalıyor, o da ikinci olayı VAHŞET-2 diye Hollywood filmleri dizisi gibi vermektir.
O anda birileri ‘‘Acep birinci olay neydi ki’’ diye soracak olursa, o zaman da açıklamayı yapma işi bence ilk VAHŞET başlığını atan kişiye verilmeli.
Ben eminim ki o açıklaması da abartılı olacak ve bizi daha da kızdıracaktır ama olsun, bu riski almak zorundayız. Bunun kaçışı yok anladığım kadarıyla.