Serdar Turgut: Bir pazar sabahı

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

PAZAR sabahı Midilli'deyiz. Trafik yine aynı. Yemin ediyorum abartmıyorum. Büyük bir ihtimalle bu insanların çoğu deli. Şu anda da hastane dışı tedavi sürecindeler.

Hani eskiden delileri bir yuvarlak yaptırıp durmadan yürütürlerdi ya, yorgunluktan bitap düşüp de kendilerini unutsunlar diye.

Bu ada halkına da trafikte bu terapi uygulanıyor olmalı.

Durmadan dolanıp duruyorlar aynı yerde, amaçsız, hedefsiz olarak ve trafik de bu nedenle hiç bitmiyor.

* * *

Memlekete dönmeye hazırlanıyoruz. Hayatımdaki hiçbir dış geziden memlekete bu kadar keyifle döndüğümü hatırlamıyorum.

Hatta dokunsalar, memleketime nihayet kavuşacağım diye ağlamaya bile hazırım.

Cunda'ya çıkınca ilk iş toprağı öpüp alnımı yere süreceğim.

Birden kulağıma tanıdık bir müzik sesi geldi.

Hayır ‘‘Sex bomb’’ değil, bir espriyi bu kadar manasız şekilde uzatıp, işin cılkını çıkarmayın lütfen!

Olamaz bir şey; çünkü bu bizim enternasyonal.

Uykusuzluktan halüsinasyon görüyor olmalıyım, ama enternasyonalin sesi de işte gittikçe yaklaşıyor.

Elimde olmadan içimden Türkçe okumaya başlıyorum sözleri.

Nostalji de başlıyor. Elime silah verseler, anında Yunan burjuvazisiyle veya onları bulamazsam adanın has lezbiyen burjuvazisiyle savaşa başlayacağım.

Uzaklardan eski püskü bir araba gözüktü. Üzerinde 1960'lardan kalma bir mikrofon var.

Yemin ediyorum, Fellini böyle bir sahneyi çekmeyi hayal bile edemezdi.

Amarcord filmindeki hiçbir sürreel sahne, o gün o anda yaşananlara abukluk açısından yaklaşamadı bile.

Arabanın içinde genç bir adam, habire enternasyonalin müziğini yayınlıyor kasabanın içinde dolaşarak.

Ben sol yumruğumu kaldırıp ona selam verdim, ama ne yazık ki görmedi.

Görse belki şaşırır, teoride var olduğu söylenen halklar arası dayanışmayı da tarihte ilk kez pratiğe geçirmiş olurduk.

Ama o komünist teknelerin tarafına pek bakmıyordu; çünkü büyük ihtimalle tekne sahiplerini devrim olunca öldürülecek burjuva pislikler olarak görmekteydi.

* * *

Bu olayı yaşayınca birbiri ardına iki düşünce geldi aklıma. Bunları evet maalesef sizlerle de paylaşacağım. Üzgünüm sizin için, vallahi yemin ediyorum.

1- Bu olay Türkiye'de olsaydı, ilk önce kasabadaki esnaf bir güzel sopa çekerdi enternasyonal yayınını yapan vatan hainine. Daha sonra siyasi polis gelir, ilk önce adamı olay yerinde sopalar, bir de sonra sorguya çekerken döverdi. Sonra adam DGM'ye sevk edilir, mahkemesi için yolda gidip gelirken de dayak yerdi. Sonra idama mahkûm edilir, bu Avrupa Birliği üyelik sürecimiz zedelenmesin diye müebbete çevrilir, adam ilk önce normal hapishaneye konulur, sonra da F tipi cezaevleri yapılınca aceleyle oraya transfer edilirdi. Hayat boyu da diğer mahkûmlara zararlı fikirler vermesin diye tecrit edilirdi.

Yunanistan'da ise bunların hiçbirisi olmuyordu. Demokrasi denilen şey bu muydu ki acaba, ne bileyim ben. Ben Türküm, böyle kavramlara uzağım.

2- Bunun hemen ardından ise başka bir şey daha aklıma geldi. Bu da enternasyonali çalarak kasabada dolaşan adamla ilgiliydi. Be adam, be dallama, be onun bunun çocuğu; pazar sabahının köründe Ege'de bir adada, güneş yukarıda parlarken, deniz masmaviyken, çoğu çirkin olsa da kızlar ortaya çıkmış, salına salına yürürken, kimin umurunda be enternasyonal. Komünizm o adada olur mu ayı!

Kim o saatte bu müziği duyunca gündelik işlerini bırakıp da bilinçlenmesi gerektine karar verebilir. Bilinci zaten var olana da, o saatte bu müziği tekrar dinletmek sadistlik değil mi ha?

Sevgili okurlar, adamın o halini görünce bizim gibi ülkelerde sosyalizmin neden başarılı olması ihtimalinin katiyen olmadığını da net olarak görüyorsunuz. Çünkü sosyalistler, hangi lafı nerede söyleyeceklerini açıkçası pek bilmiyorlar. Pazar sabahı Ege'de bir adada, insanın hayatta en son duymak istediği şey, sınıf savaşı üzerine bir konuşmadır. Enternasyonal müziğidir. Hatırlamak istediği en son şey ise, bu dünyada aslında sınıfların olduğudur.

Gerçi müziği duymak benim hoşuma gitti, ama ben zaten Türkiye'nin kaybolmuş ve de kaybetmiş bir kuşağına aitim. Benim ve benim gibi düşünen insaların ne hissettiklerinin önemi katiyen yok!

Ama biz bile o saatte enternasyonalin dinlenmesinin yanlış olduğunu görebiliyorsak, bunu göremeyen Yunanlı komünistin hayatta başarı şansı da katiyen yok.

Bunu da bilin istedim.

Yarın: Canım memleketime dönüş. Orada da başka bir müzik dinledik!

Yazarın Tüm Yazıları