Paylaş
Olan bitenden kendimi iyice soyutlamaya çalışıyorum.Kafayı iyice yememek için başka çarem yok.
Ama önceki gün anladığım kadarıyla bu hayattan soyutlanma işini biraz fazla abartmışım galiba.
Küçük bir işim vardı, gazeteye gittim.
Ve binanın içinde kayboldum.
Kaybolmaktan utandığım için kimseye de yolumu soramadım.
Tam iyice panikleyecekken, tesadüf eseri gideceğim yeri buldum.
Dedim ya soyutlanma işini uç noktaya götürmüşüm kesinlikle.
*
Zaman zaman yaşadığım bu teknik aksamalar dışında soyutlanma işime çok yarıyor. Belki inanmayacaksınız, size imkânsız gelecek bu dediğim ama siyasi gelişmelere bile artık sinirlenmiyorum.
Küçük taktikler geliştirdim siyasi gelişmelerden haberdar olmamak için.
Örneğin ben eminim ki siz hepiniz akşam saatlerinde normal televizyon kanallarındaki çeşitli haber programlarını izliyorsunuz.
Ben ise sadece İnter Star haber bültenini izliyorum.
Orada her gece yaklaşık 1 buçuk saat kadar program yapıyorlar son zamanlarda. Bunun 10 dakikası Türk ve dünya siyaset haberlerine ayrılıyor.
20 dakika kadar Silahlı Kuvvetler saati yapıyorlar.
Programın geri kalan 1 saati ise sadece tek bir konuya ayrılıyor.
Her gece baştan sona izlemiş olmama rağmen konuyu tam anlayamadım aslında, onun için özür diliyorum net bir şekilde anlatamayacağım.
Zaten olayı bizzat yaşayanların da ne olup bittiğinin farkında olmadıklarına kesinlikle eminim.
Anladığım kadarıyla bir kızcağız evlendikten 20 gün kadar sonra baldızını da yanına alarak evden kaçmış.
Sonra bu kız bulunmuş.
Olay sadece bu kadar olmasına rağmen son derece fantastik boyutlara ulaşmış durumda.
İnter Star kız tarafının ve damadın bütün genişletilmiş ailesiyle her gece konuşuyor.
Bir takım muhabirler olayın yaşandığı eve yerleşmiş durumda.
Haber sunuculuğunun yanı sıra arebesk halk hikâyelerini ekrandan bize okuyan Deniz Arman bu aile fertleriyle her gece açık oturumlar düzenliyor.
Hatta geçen akşamki Siyaset Meydanı'na benziyordu, o kadar kalabalıktı.
Bu programa kızın annesi, babası, ninesi, kızın kız kardeşi, damadın erkek kardeşleri, dayıları, yengesi filan katılıyor.
Her biri ilk bakışta basit bir evden kaçma olayı olduğu izlenimi veren olayı tamamen farklı bir şekilde anlatıyorlar. Deniz Arman araya girip sorduğu sorularla olayı daha da anlaşılmaz hale getiriyor.
Bu arada bütün bu konuşmalar sürerken önceki gün, kızın kaçmasına yardımcı olduğu öne sürülen bir adamcağız da canlı yayında linç ediliyordu.
Haber canlı yayınına çıkan insanların konuşmalarının yüzde 80'i anlaşılmıyor.
Geri kalan yüzde 20'si çıkarılan ses olarak gayet net ama onlar da inanılmayacak kadar manasız.
Haberleri Gülgün Feyman sunsa da artık yerleşik bir gelenek haline gelen aile ile konuyu konuşma işini yine Deniz Arman yapıyor. Anladığım kadarıyla Gülgün Feyman onlarla konuşmanın utanç verici bir olay olduğunu kavramış durumda.
Bu arada kızın evlendiği geceden evden kaçışına, sonra bulunuştan eve geri geldiği ana kadar bütün olayı İnter Star ekibi filme çekmiş.
Gerçek habercilik bu işte. Fikri takip var adamlarda.
Bu nedenle de linç girişimini bile atlamadılar.
Bu kanalda her görüntüyü en azından gecede on kez tekrarlama adeti olduğundan, hemen her gece damat ile gelini düğün gecesi dans ederken seyretmeniz de mümkün. Bu muhteşem olayı kaçırdıysanız da üzülmeyin, bu gece de büyük ihtimalle gösterirler.
*
Size yemin ediyorum bu olan biteni izlerken bütün vücudum uyuşuyor.
Beynim tamamen duruyor.
O ekranda konuşan insanlarla aynı ülkenin vatandaşı olmanın bende yaratması gereken coşkuyu bile tam olarak hissedemiyorum, o kadar manen ve maddeten uyuşuyorum yani.
Lütfen siz de deneyin. Göreceksiniz bakın bir anda hayattaki bütün sorunlarınızı unutacaksınız bu ailenin Latin Amerika kaynaklı ‘arkası yarın’ dizilerine benzeyen macerasını izlerken. Biterse diye de üzülmeyin çünkü sorun iyice karmaşıklaşıyor her geçen gün.
*
Dediğim gibi bu tür taktiklerle kendimi olan biten mide bulandırıcı olaylardan soyutluyorum.
Ama bu her zaman olumlu sonuç vermiyor, bazen de kaçırmamam gereken, mutlaka bilmem gereken bir olayı da gözden kaçırıyorum.
Örneğin alın Yalım Erez'i.
Bu kişinin kaşının siyah, bıyığının beyaz renkli olmasının ona doğal bir komedyen havası verdiğini daha önce tespit etmiştim.
Ancak hayattan kendimi soyutladığım için onun aynı zamanda Levent Kırca'ya tıpatıp benzediğini tespit edemedim.
Bu tespiti Metin Toker'e borçluyuz.
Sonra önceki gün Türk Silahlı Kuvvetleri bir bildiri yayınladı.
Bazıları ağır dille eleştiriliyor bu bildiride.
Ben eminim ki herkes anlamıştır kimin eleştirildiğini.
Ben anlamadım. Bizim gazetecilerde de bu adet var. Bakıyorsunuz bir gün bir köşe yazısı çıkmış, adam birilerine verip veriştiriyor.
Ama nedense isim vermemiş.
Eğer isim veremeyecek kadar nazik isen o zaman o yazıyı da yazma değil mi ama. Ben gazetelerden umudumu kestim ama en azından TSK'dan bu konuda netlik bekliyorum.
Kendilerinden ricam bundan böyle kimi eleştiriyorlarsa açıkça ad versinler.
Yoksa herkes eleştiriyi üstüne alınıyor.
Paylaş