BEŞ dakika önce yarısını yazmış olduğum yazımı bilgisayarın çöpüne attım.
O yazımın başlığı ‘‘Bir dünya rekorunu daha kırdık’’tı.
Şile'de bir gün içinde tam 15 kişinin ayrı olaylarda boğulması bana bir daha kırılması kolay olmayan yeni bir dünya rekoru olarak gelmişti.
Meseleyi bu şekilde saptadıktan sonra, kendimden son derece emin bir şekilde tam gaza gelmiş yazıyordum ki bu tür durumlarda en olmaması gereken şey oldu, Doğan Haber Ajansı Genel Müdürü Uğur Cebeci beni aradı.
Uğur kaşarlanmış gazetecidir, polis muhabirliğinden gelmiştir, bu teşhisime kimse katılmamakla birlikte bana göre elinde vesika taşımayan gayriresmi delidir de.
Ona göre hayatta olabilecek en olağanüstü şeyler bile normaldir.
Yıllardır canım Anadolu'dan akan öylesine tuhaf haberlerle boğuşup durdu ki bence artık son yıllarda minimuma zaten inmiş olan hisleri de bütün bu haber saldırısına dayanamayıp intihar etti, Uğur tamamen hissizleşti.
Gelinen noktada ‘‘Yarın hava az bulutlu ve 32 derece olacak’’ haberi ile ‘‘Dün bilmem ne kasabasında deliren bir emekli karısını, gelinini, oğullarını sonra da 7 torununu sırasıyla doğradıktan sonra İstanbul'a doğru hareket edecek otobüse binmek üzereyken son anda tutuklandı. Polisin ‘Her şey tamam da İstanbul'da ne işin vardı ki' sorusuna da ‘Hürriyet'in genel yayın yönetmeni oldum, görevi teslim almaya gidiyorum'diye cevap verdi’’ şeklindeki bir haber Uğur üzerinde eşit duygusal hisler yapmaktadır.
Bu iki tür haber arasında nüanslar olduğunu katiyen algılamamakta, her iki türe de eşit derecede soğukkanlılıkla yaklaşmaktadır.
* * *
Sonra sabah sabah çekilmesi mümkün olmayan ve hatta hiçbir saatte bile bir insanın muhatap edilmemesi gereken bilimsel açıklamalar da yaptı konuyla ilgili olarak.
Daha önce Şile'de bir günde 23 kişinin boğulması olayı da olmuş, öyle dedi bana.
Peki o zaman 23 kişinin boğulduğu o gün dünya rekoru olarak ilan edilsin ne yapayım yani?
Neymiş efendim Şile'de denizde üç-dört metre gidince kum aniden içine çekmeye başlıyormuş insanları, dolayısıyla bu kadar fazla ölüm olmasının bilimsel temeli de varmış.
Madem öyle orayı bataklık ilan edip denize girmeyi yasaklasınlar diye düşündüm içimden ama bu fikrimi Uğur'a açmadım çünkü bununla ilgili de bir hatırası vardır mutlaka, onu da bana anlatıp yazımı yine bozmaya kalkışmasını istemedim.
Bu meseleyi burada keseceğim. Ancak şunu söylemeliyim: Bu Şile denizine birilerinin müdahale etmesi gerekiyor.
Yoksa o ilçede boğularak ölen insanların toplamı yakında Çanakkale Savaşı'nda şehit olan asker sayısını toplamını geçecek.
Ha, ben o günü bekleyip dünya rekorumuzu ilan etseydim de Uğur'un bu rekorun fazla önemli olmadığını açıklayacak teorileri de mutlaka olurdu, bunu da biliyorum ama yine de böyle bir şeye girişirdim yani.
* * *
Ben Türkiye'yi gerçekten tanımıyorum galiba.
Bir günde küçük bir ilçede olabilecek toplam boğulma olaylarının maksimum kapasitesi konusundaki tavrımdan da belli oluyor Türkiye'yi tanımamakta olduğum.
Seçimlerle ilgili tavrımda da görülüyormuş bu yurdum insanını anlamama yanlışlığım.
Genel yayın yönetmeni başta olmak üzere birçok insan benimle ilgili olarak bu fikirde.
Özellikle genel yayın yönetmeni bu konuda çok acımasız.
Geçen akşam benim entelektüel tahmin yeteneğimle ilgili olarak bence altın vuruşunu yaptı
Artık bana telefon açmadan önce hakkımdaki sicil dosyasını da önüne getirtiyor galiba, çünkü konuyla ilgili son konuşmamızda benim geçen seçimde de ÖDP'nin oy patlaması yapacağını tahmin ettiğimi hatırlattı.
Acı bir hatıramı bana hatırlatarak canımı hakikaten yaktı.
Ve bu seçimle ilgili tavrımın da baştan aşağıya yanlış olduğunu anlattı bana.
Haklı da olabilir, çünkü bir günde 23 sonra da 15 ölü bırakılan bir denize hálá daha girmekte ısrarlı olan insanlar topluluğu önümüzdeki seçimde bunca yıldır kendilerini kabak gibi oyan insanlara tekrar oy verebilirler de yani.
Bu hep böyle oldu, ben olayın tekrar etmeyeceğini düşündüğüm her defasında da aynı şey tekrarlandı.
Bu kez de aynı şeyin olmaması için herhangi bir mantıki neden gözükmüyor ortalıklarda işin kötüsü.
İsmail Cem ‘‘Bugüne kadar yaptıklarımız bundan sonra yapacaklarımızın teminatıdır’’ diyor, ben bu lafı duyunca acaba güleyim mi yoksa yarına mı bırakayım diye düşünüyorum ama anladığım kadarıyla bu sözler de onun büyük bir devlet adamı olduğu yolunda bir kanıt olarak algılanabiliyor.
Genel yayın yönetmeniyle sohbetimizde ‘‘Gelin bir iddiaya girelim seçim sonuçlarıyla ilgili. Ben kaybedersem ben, siz kaybederseniz siz Şile'de yüzmeye gidecek tamam mı’’ dedim ama buna yanaşmadı.
Güya beni denize şehit vermek istemiyormuş, kendi tahmininden o kadar emin yani.
Olabilir ama ben seçimin sonucu onun dediği gibi çıkarsa, her halükárda, aramızda bir iddia olmasa da Şile'de yüzmeye gideceğim, çünkü o şekilde oy verdikleri takdirde bu halka daha fazla tahammül edebilmem artık mümkün olmayacak.