Serdar Turgut: Bana reklam bulun

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

İki adet Chateau Margaux 1983 şarabın toplam fiyatı benim aylık maaşıma eşit.

Bu haksız, adaletsiz durumu düzeltmeleri için Hürriyet üst yönetimine yapmış olduğum sayısız başvuru cevapsız kaldı.

Anladığım kadarıyla sadece bordro mahkûmu kalarak hayatta istediğim kalitede şarabı istediğim sıklıkta içmem mümkün değil.

Maaşımı en azında dört adet Chateau Margaux 1983 toplam fiyatına yükseltin diyorum, üst yönetimden tık yok.

Bu haksızlığı düzeltmek için bir şey yapmaya niyetli değiller anladığım kadarıyla.

Dolayısıyla ben de ek gelir kaynaklarını aramaya başladım.

***

Gerçi ek kazanç kaynağı arayışım uzun zamandır sürüyor ancak umudum yavaş yavaş kesilmeye başlamıştı.

Ayıptır söylemesi, bu arayış sürecinde kendimin oldukça yeteneksiz olduğunu keşfettim.

Allah'tan yazarlık mesleği diye bir şey icat edilmiş de yırtmışım.

Yazar olmak için öyle özel yetenek filan gerekmiyor. Bu iş de olmasaydı tamamen açıkta kalacaktım.

Tam ek iş bulmak umudumdan vazgeçerken yeni moda başladı. Biliyorsunuz son dönemde gazeteci-yazarları reklamlara çıkarıyorlar.

Bu reklamları izlediğinizde onlarda oynamak için de özel yetenek önkoşulu aranmadığını açıkça görebilirsiniz.

Örneğin benim hatırladığım reklamın bir tanesinde Hıncal Uluç vardı. Hıncal, bu reklamda bir kahkaha patlatıyordu o kadar.

Hıncal'ı tanıyanlar onun gerçek yaşamda da böyle olduğunu bilirler. Yani o reklamda oynaması için özel gayret göstermesi filan gerekmiyordu.

***

Beni asıl şaşırtan Hıncal'ın değil Selahattin Duman'ın reklamdaki başarısıydı.

Aktörlük deneyimini bilemem, o konuda fikir sahibi değilim.

Ancak ben Selahattin'in reklam filminde sadece görünmekle kalmayacağını, aynı zamanda konuşacağını da duyduğum zaman şaşırdım.

Şaşırmakla da kalmadım panikledim.

Meseleyi şöyle anlatayım.

Selahattin Duman'ın normal konuşurken çıkardığı ses, uzun süre soğuk havada çalışmadan duran bir TIR kamyonunun ilk kez çalışmaya başlarken çıkardığı sese benzer.

Nasıl ki Cine-5'in şifresini çözmek için bir dekoder gerekiyor, Selahattin'in dediklerini anlamak için de bence bir özel dekoder lazım.

Reklam filminde sadece görünmekle kalmayıp konuşacağını da anladıktan sonra bu teknik sorunu nasıl çözeceklerini merak etmiştim.

Selahattin'in sesine özel dublaj yapabilirlerdi mesela.

Veya o konuşmaya başlayınca altta altyazı da geçebilirdi.

Bütün bu beklentilerim boşa çıktı, Selahattin sadece oynamakla kalmadı, hem de takır takır konuşarak istediği zaman anlaşılmayı başarabileceğini de Türk halkına gösterdi.

***

Gerçi reklam filminde konuştukları anlaşıldı ama bu teknik sorunun çözümünde büyük sorunlar yaşandığına eminim.

Nereden biliyorsun diye soracak olursanız onu da anlatayım.

Reklam filminin yönetmeni Sinan Çetin ile zaman zaman aynı salonda komşu koşu bantlarının üzerinde karşılaşıyoruz.

Sinan en azından görünüşte sakin bir adamdır.

Yürüme bandının üzerinde de kendisini öyle fazla yormaz.

Taş çatlasa saatte 8 kilometre hızın üstüne çıkmaz.

Bir süre önce Sinan aniden tuhaflaştı. Bandın üstüne çıkar çıkmaz ben diyeyim saatte 15 siz deyin 18 kilometre hızla koşuyor babam koşuyor.

Sonra koşarken havayı yumrukluyor.

Acayip stresli. ‘Ne oldu?’ diye sordum bir gün ‘Selahattin Duman ile reklam filmi çekiyorum’ dedi.

Başka bir şey sormaya gerek duymadım.

Havayı yumruklarken kimi hayal ettiği de ortaya çıktı böylece.

Reklamlarda oynayan insanların güzel olmaları da gerekmiyor.

Gerçi Hıncal Uluç görünüm açısından fazla faullü değil ama eğer reklam filminde oynamak için yakışıklı olma önkoşulu aransaydı Selahattin'in değil filmde oynaması bundan böyle reklam filmi seyretmesinin bile yasaklanması gerekecekti.

***

Rol kabiliyeti de aranmıyor reklama çıkacak gazetecilerde.

Örneğin alın Murat Birsel'i.

Her bankada var olan hizmetleri yeni diye anlattığı reklamda Murat, 23 Nisan bayramında şiir okumak zorunda kalan çocukların tavrıyla diyeceğini diyor.

Sanki zoraki oradaymış gibi. Woody Allen'ın Zelig adlı filminde tuhaf ortamlarda aniden beliren figür gibi o da önceden çekilen filme sonradan montaj edilmişçesine bakıyor ekrandan bize.

***

Bütün bu değerlendirmelerden sonra şuna karar verdim. Bordro mahkûmu olmaktan kurtulmanın tek yolu galiba uygun bir reklam bulup ekrana çıkmak.

Bütün önkoşullar bende de var reklam starı olabilmem içim.

Ben de çirkinim.

Rol kabiliyeti bende de katiyen yok.

Gerçi konuşurken bana dekoder gerekmiyor ama düşünme hızım konuşma hızımdan yüksek olduğundan cümleleri yarıda bırakıyorum ve sonuçta dediğimden tek kelime bir şey anlaşılmıyor.

Anlayacağınız kendimi reklam kampanyası için tam formda hissediyorum.

(Yarın: Hangi tür reklamlarda oynayabilirim?)



Yazarın Tüm Yazıları