BU köşede kimi zaman ailem hakkında ifşaatlarda bulunduğum malumunuzdur.
Bunu özel hayatları afişe etmekten keyif aldığım için yapmıyorum elbette.
Ailemdeki insanlar hakkında öğrendiklerim bazen öyle şaşırtıcı oluyor ve onların tuhaflıkları kaşarlanmış beni bile bazen öyle şaşırtıyordu ki bunları sizlerle paylaşmasam daha da kafayı yemiş olurdum şu anda büyük ihtimalle.
Yani sırf kendimi koruyayım diye bu köşede size dedelerimin deli olduklarını, babamın sokakta beğenmediği insanlara elinde taşımasına gerek olmadığı bastonuyla vurduğunu, bir bastonunun içinde kılıç olduğunu, dedemin bahçesine girmekte ısrar eden tavuğun kafasını elleriyle kopartıp onu yan bahçeye attıktan sonra tavuğun kafasız bir şekilde bir süre daha yaşamayı sürdürdüğünü, amcamın tek bir el açık pokerde bir restoranını kaybetmesine rağmen sabah neşeyle kalktığını, dört yıl önce düzenlenen bir aile toplantısında yaşlı-genç, kadın-erkek herkesin daha yemeğe geçilmeden körkütük sarhoş olduklarını, dedemin sadece üç leblebiyle bir büyük rakı içerken hiç konuşmayıp sadece duvara baktığını ve ailenin onun aslında delirmiş olduğunu çok geç anladığını çünkü onu anlaması gerekenlerin de aslında normal olmadıklarını yazmıştım.
*
Artık anlatacağım yeni bir olay olmadığını tam düşünürken 28 Ocak Pazartesi akşamı Ankara'da bir meyhanede babam hakkına yepyeni bir anıyı dinledim.
Anlatan onun liseden beri arkadaşı ve arkadaşlıkları bugüne kadar sürdüğüne göre onun da normal olduğunu söyleyebilmek çok zor olmalı.
Güner amca o akşam rakısından bir yudum aldıktan sonra dedi ki bana: ‘‘Biliyor musun biz üniversitedeyken bir sabah baban eli sarılı bir şekilde okula geldi.’’
‘‘Neden? İntihar girişimi mi olmuştu?’’ diye sordum ama bu kadar rutin bir açıklaması yokmuş meselenin, bana anlatılanı aynen aktarmalıyım size.
*
O günün bir akşam öncesinde Hamit Turgut,Kaplan amca ile birlikte 25 kuruşa afyonlu şarap verilen meyhaneye gitmişler.
İçmeye başlamışlar.
Babam bir sigara yakmış.
İçiyor sigarayı keyifle, bu arada garsonlardan bir tanesi küllüğü alıp gitmiş.
O da tam o noktada sigarasının sonuna gelmiş.
Bastırıp söndürecek, bakmış küllük yok ortada.
O da her centilmenin yapması gerekeni yapmış ve sol avucunu açarak, sigarasını avucunun içine bastırmış.
Kaplan amca da iyi arkadaş olduğundan yavaş bastır ve hemen çekme ki iyi sönsün demiş, o da bu tavsiyeye uymuş.
*
Gayet tabii sonra hastaneye gidilmesi gerekmiş, avuçta açılan büyük deliğe müdahale edilmiş, falan filan.
Onlar teferruat.
Burada önemli olan iki nokta var:
1- Babam bu olayı gerçekleştirirken henüz daha sarhoş değilmiş.
2- Her şey olup biterken sesi de çıkmamış.
Şimdi ben bu tür bir insanın aradan 50 küsur yıl geçmiş olmasına rağmen hálá daha son derece tehlikeli olduğunu ve büyük bir ihtimalle de 60 yıldır filan tamamen delirmiş olduğunu düşünüyorum.
Dolayısıyla onu ya tutuklayın ya da aile fertlerine ayrılmış olan ve bir süredir nedense boş kalmış olan 29 numaralı tımarhane koğuşuna koyun onu.
Bu hikáyeyi duyduktan sonra ben yanından kaçtım, onu etkisiz hale getirip tecrit ettikten sonra bana haber verirseniz sevinirim.